༯ 15. Bölüm ༯

369K 7.4K 1.2K
                                        

Ses seçmelerinin olduğu gün gelip çatmıştı. Son teneffüs olduğunda seçmelere artık tam bir ders kalmıştı. Heyecanlıydım. Teneffüste nöbetçi öğrenci gelip beni Çağatay Abi'nin çağırdığını söylediğinde de konunun müzikalle ilgili olduğunu sanıyordum, okul sınırları içerisinde yakarak imha ettiğiniz sınav kağıtları hakkında değil. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde Çağatay Abi bana koltuğu göstererek oturmamı rica etti.

"Güneş, dün koridorda bayıldığını duydum. Doğru mu?" diye sordu.

Konu sadece bayılmam olacaksa, korkacak bir şey yoktu. Sonuçta Helin'le beraber ve Doğukan'ın yardımlarıyla başıma kötü şeyler gelmesini engellemiştik.

"Evet, kahvaltı etmemiştim dün sabah, o yüzden bayıldım sanırım. Ama iyiyim, teşekkürler," diye hemen ilk aklıma gelen ilk şeyleri sıraladım.

"Bir kahvaltı kaçırmakla bayılacağını sanmıyorum, başka bir sorunun mu var yoksa?" Şüphelenmemesi için hızlı cevaplar vermeye çalışıyordum. "Hayır, hayır. Bana bir iki kere daha olmuştu. Bir sorun yok," dedim.

"Hmm," diye mırıldandı ve oturduğu koltuktan kalkıp büyük, kahverengi masasının yanından geçti. Gri takım elbisesinin ceketini çıkardı, oturduğum üç kişilik koltuğun kenarına astı. Dibimde duruyordu.

"Konuşmamız bittiyse ben artık gideyim, müzikal seçmeleri var," diyerek hızla ayağa kalktığımda kolumdan çekip beni tekrar yanına oturttu. "Bir dakika Güneş, konuşuyoruz daha. Eee şarkı söylüyormuşsun?" diye sordu. Bu adamın sorunu neydi? Hem beni takip ediyordu hem de gitmeme izin vermiyordu. Aramızdaki mesafeyi daha da kapattığını gördüğümde tekrar ayağa kalktım. "Arkadaşlarım ve Ayhan Hoca beni bekliyor. Gitsem iyi olur," dedim ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Ne ara ayağa kalkmış olduğunu bilmiyordum ama arkamdan tutup beni geri çevirdi.

"Notların nasıl Güneş? Ödevlerini yapıyor musun?" diye sorduğunda bu konuşma gerçekten sinirimi bozmaya başlamıştı. Bu adam hakkında müdür olmasından başka ne biliyordum ki? Hiçbir şey.

Bir dakika...

Demir ondan uzak durmam gerektiğini söylemişti. Bir bildiği vardı demek. Başta hiç aldırış etmemiştim ama şu an ne demek istediğini anlıyordum. Adam normal değildi.

"Daha sınavlar başlamadı, bildiğiniz gibi," dedim. Saygımı bozmamaya çalışıyordum ama sürekli bana yaklaşıyor olması sabrımı zorluyordu. "Gitmem lazım, beklerler," diyerek arkamı döndüm.

"Bu okulda başını belaya sokan kızlar nasıl ceza almaktan kurtuluyor biliyor musun?"

Yanmış sınav kağıtlarını görmüş olamazdı, değil mi?

"Ne demeye çalışıyorsunuz?" diye sordum.

"Başını belaya sokma, küçük kız," dedi ve ellerini pantolonunun cebine soktu.

Annem burada olsaydı "Bu herif ne böyle, kaşı gözü ayrı oynuyor," derdi. Kulaklarımda duyabiliyordum. "Ne demeye çalıştığınızı açıkça söyler misiniz lütfen?" diye sorduğumda sesim tahmin ettiğimden yüksek ve sinirli çıkmıştı. Çağatay Abi bana yaklaştı. Her kelimesinin arasında bir adım daha atıyordu. "Başını belaya sokarsa," dedi ve elini açmak üzere yeltendiğim kapının koluna uzattı. "... Başına gelecekleri tahmin edebilirsin," dedi.

Bu bir tehdit miydi? "İnsanlar gerekçesini belirtmediğiniz bir tehditi kayda almakta zorlanabilirler," dedim. Lafımı esirgemeyecektim.

"Burası son durak Güneş Sedef," dedi. "... Döner, dolaşırsın fakat cezaevi dışında seni kabul edecek tek yer yine burası olur. Ben olsam müdürüyle iyi geçinmeye çalışır, adımlarımı dikkatli atardım."

Karanlık LiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin