Yaşadığım olaylar, sıradan olaylar olmasa da artık sıradanlaştı benim için. Asla asla demeyin çünkü hangi konudan eminseniz o sizi yanıltır. On altı yaşında yapılmış bir evliliğin meyvesiyim ben. En istenmeyen meyve olarak tarihe geçtim herhalde.. Bir çocuğun çocuğu olmak için çok şanslı olmak lazım ve tabiki bende bu şans yoktu. Aşk evliliği yapan değerli annem on altı yaşında ve bi okadar değersiz olan babam ise yirmi yedi yaşındaymış. Çok beklemeden annem bana hamile kalmış. Ve on yedisinde kucağına almış beni. Sürekli annemden bahsedicek oluşum babamı on üç yaşıma kadar hiç görmeyişimle ilgili. Hiç kimsenin aile hayatı dört dörtlük değil, günümüzde bu durum çok daha yaygın aslında ama benimki standartların biraz dışında. Cahillik kadar insan düşmanı bir şey yok bence. Alkol, belki uyuşturucu ve bol miktarda kumar sahibi olan babam, savunmasız, cahil ve beni yeni kucağına almış olan annem.. Aslında anneme olan kızgınlığım, babama olan kızgınlığıma oranla çok daha fazla çünkü hayatımın bu noktada olmasının sebebini yüzdelemem gerekirse, yüzde kırk babam ve yüzde altmış annem.. Herneyse, babamın savurganlıkları, aşırı alkol kullanımı (bence uyuşturucu da var) ve sürekli kumar oynayışı, annemin isyan bayrağını hızla çekmesine neden olmuş. Hatırlıyorum bir keresinde annem, babamın gece eve çok geç geldiğini, yerde cüceler gördüğünü ve annemi saatlerce oturduğu yerden kaldırmadığını anlatmıştı. Aslında belki bir başkasının başına gelse, çok komik gelebilir bize ama söz konusu kendimiz olduğumuzda pek te komik değil. Neyse kısacası anneme çektirdiklerinden dolayı ayrılmışlar ve işte benim yaşam maceram da burada başlamış.. İnsan iki-üç yaşlarındayken yaşadıklarını çok net hatırlar mı? Ben hatırlıyorum.. Anneannem ve dedemin anneme sahip çıkmayışı, annemi saçma sapan hatalar yapmaya itmiş. Yalnız yaşamaya ve hayatını bir şekilde devam ettirmeye başlamış annem. Ve bu yola giriş yaparken on dokuz yaşındaymış, kucağında da iki yaşında bir çocuk.. Hayal meyal hatırladığım günlerdi doğal olarak. Çok net hatırladığım bir şey varsa o da hep bir arayış içerisinde olması. O bir kaçış ve kurtuluş arıyorken ben de annemi arıyorum.. Bir ev arkadaşı olduğunu hatırlıyorum, sürekli kavga ettiklerini ve bizim bir odanın içinden saatlerce çıkmadığımızı hatırlıyorum. Küçüklüğümü bana kötü bir şekilde hatırlatan kadın "Candan Erçetin". Şarkıları tam olarak içime işler çünkü annem hep onu dinlerdi, çok iyi hatırlıyorum şarkının adını bile "Onlar Yanlış Biliyor". Gece yarıları uyanırdım, annem yanımda yok. Evin tamamını arardım ama yok. Nerede? Bilmiyorum. Apartmanın bütün dairelerinin zilini çaldığımı ve annemi aradığımı hatırlıyorum. Ve bunu yaparken üç yaşında falanım. İnsanların sürekli "Hayır bizde değil" dediğini ve kapıları kapattıklarını hatırlıyorum. Şimdi size soruyorum, gecenin bir yarısı üç yaşında bir çocuk kapınızı çaldı ve annesini sordu ne yaparsınız? Yok deyip kapatır mısınız yoksa yardımcı olmaya mı çalışırsınız? Sanırım birisi de öyle yaptı, beni evine aldı ve annemi bulmaya calıştı. Camın önünde annemi beklerken uyuya kaldığımı hatırlıyorum ve uyandığımda annemin geldiğini.. Her defasında aynı şey oluyordu, uyanıyordum yoktu. Daha sonralarda bu duruma alışmıştım, üç yaşındaki bir çocuk bu duruma ne kadar alışabilirse.. Şehir değişikliği yaptığımızı hatırlıyorum, bazen olaylar birbirine okadar karışıyor ki, zaman kavramının içinde kaybolucak gibi oluyorum. Size verebileceğim en büyük tavsiye; Asla geçmişe dayalı yaşamayın, ben bunu yapamadım ama yine de söylemeden devam etmek istemiyorum. Her neyse annem birinin oğluna bakıcılık yapmak için işe başladı yatılı olarak, haliyle ben de onunla birlikteydim. Yanlış hatırlamıyorsam çok zengindiler ve belalı tiplerdi. İlk zamanlar fena değildi, kadının oğluyla oyun oynadığım zamanları hatırlıyorum, birlikte yemek yiyip, birlikte uyuyorduk. Yaşlarımız da aynıydı çünkü. Sonra annemle kadının arasında problemler olmaya başladı, tartışıyorlardı sürekli ve beklenen oldu bir gün çok büyük bir şekilde kavga ettiler ve kadın annemin gözünü korkutmak için beni beşinci katın balkonundan aşağıya sarkıttı. Çok korkmuştum, sürekli ağlıyordum. Annemin beni kucağına alıp, çıplak ayakla evden kaçtığını hatırlıyorum. Sonra polise gittiğimizi hatırlıyorum. O akşam polislerin kaldığı yerde kaldık. Sonrası yine hayal.. Belli kesitler yok hafızamda.. Orada tanıştığı bir polisle sevgili olduğunu hatırlıyorum. Onunla bir süre görüştüğünü hatırlıyorum. Adamın adı bile hafızamda net hala.. Sonrası yine yok. Daha önce evlenmiş, boşanmış ve üç tane çocuğu olan bi adamla aynı evde kaldığımızı hatırlıyorum. Eski bir evdi.. Tahtadan ve sanki korku filmleri için ideal bir ev tipi.. Bir süre de öyle yaşadık ama yine o geceleri kalktığımda annemin yanımda olmadığı, eve iki-üç gün gelmediğini hatırlıyorum. Kaldığımız ev bahçeliydi ve aynı bahçede yan tarafta bir ev daha vardı. Bir gün arka bahçede oynarken annem birden kayboldu ve içimden bir ses, yan tarafımızda olan eve gitmemi söyledi sanki bana. Bahçedeki iki ev de iki katlıydı yani dublex. Birinde biz oturuyorduk, diğerinde kimin oturduğunu hatırlamıyorum. Neyse yan taraftaki evin kapısı açıktı, yavaşça içeri girdim. Alt katta kimse yoktu ve ben ses çıkmasın diye parmak uçlarımda yürüyordum. Yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladım, keşke bukadar zeki bir çocuk olmasaydım da girmeseydim o eve. Bunları şuan hayal meyal hatırlamama rağmen bana kötü hissettiriyor kendimi. Merdivenlerden yukarı çıktığımda annemi başka bir adamla birşeyler yaparken gördüm ama ne gördüğümden emin değilim, iyi şeyler görmediğim kesin. Sonrası yine yok. Oradan da taşındığımızı hatırlıyorum. Hafızamı zorlamaya çalışıyorum ama en fazla çıkan bu. Daha sonra annemin bir sevgilisi oldu. Adam evliydi ve iki çocuğu vardı, çocuklarının bir tanesi barajda kafasını taşa vurarak ölmüştü ve adam o yüzden erkek çocuklarını sevmiyordu. Her gördüğü erkek çocuğu ona oğlunu hatırlatıyordu çünkü. Bu arada adam tamamen karısının parasıyla öten, göt korkusundan dolayı hiç bir adım atamayan, her boku yiyen ama saklamak zorunda olan bi adamdı, bunu çok iyi hatırlıyorum. Haliyle ben de erkek olduğum için beni de sevmiyordu, sürekli tersliyor, benimle aynı ortamda bulunmayı bile istemiyordu. Korkuları olan bir çocuktum çünkü yaşadığım şeyler olağan şeyler değildi, aksine travmatik şeylerdi. Dört yaşındaydım ve sırf adam benimle aynı ortamda bulunmak istemediği için ayrı odada yemek yemek zorunda kalıyordum. Kahvaltımı ayrı ediyordum, öğlen ve akşam da işler değişmiyordu ki akşam bunların en kötüsüydü.. Önüme bir köpekmişim gibi yemek koyuyor, televizyonu izlemem için açıyor, ve sonra mutfağa adamla beraber yemek yemeye gidiyordu. İçiyorlardı, gülüyorlardı, hatta kahkaha atıyorlardı ben odada ağlarken. Hepsini sineye çekmek zorundaydım çünkü daha dört yaşındaydım ve bunları idrak edebiliyordum. Yaş konusuna değinmişken annem yirmili yaşlarının başındaydı ve o adam kırka yakındı belki geçikti bile. Bundan sonra daha da garip ve sinir bozucu şeyler aceleyle beni bekliyordu ve ben bunların geleceğini sanki tahmin ediyordum, bukadarla kalmayacağından adım gibi emindim..