Konağın açık kapısından içeri girerken merdivenlerden yukarı çıkan Hilal'i farketti önce, ardından Hasibe hanım'ın odasının aralık kapısından gelen sesine ve hafif gülüşmelere kulak misafiri oldu Leon.
"Bu kızın nikahını kitaplarla kıyacağız bu gidişle Azize"
Konaktan bir kaç kitap alıp karargahta nöbete kaldığı gecelerde okumak için odasında bırakmayı düşünüyordu Leon. Bunun için konağa uğramış, geçerken bunları işitmişti. Küçük hanım kitapları seviyordu demek. Durduğu yerde ukalaca gülümsedi Leon. Şaşırmamıştı hiç.
Aralık kapıda durmuş, kendisine soru soran Azize'yi farketmesi biraz zaman aldı.
"Teğmen? Bir sıkıntı mı var?"
"Yo..Yok, Azize hanım. Halletmem gereken bir kaç iş var. Size iyi günler" dedi şapkasının siperliğini tutup başını eğerek. Oda kapısının hizasında dikildiğinden onları dinliyor gibi göründüğünün farkındaydı, biraz mahçuptu bu yüzden.
Hızlı adımlarla merdivenleri çıktı. Şapkasını çıkarıp eline aldı, parmaklarını dağılan saçlarından geçirerek düzeltti. Sonra bunu neden yaptığını sordu kendine. Cevabı yoktu, önemsemedi. Kütüphanenin açık kapısından içerde dolaşan Hilal'i gördü, içeri girdi. Kapıyı kapatmakla kapatmamak arasında kararsızdı.
Ablasını ne kadar çok görüyorsa onu o kadar az görüyordu aynı çatı altında yaşamalarına rağmen. Ablasının kendisine karşı her zaman nazik, yumuşak, ilgili tavırları gururunu okşuyordu elbette, güzel bir kızdı Yıldız. Ondan gelen ilgi her erkeğin hoşuna giderdi lakin Leon, onunla saatler geçirmektense Hilal ile bir kaç dakikalık sohbeti (tabi başarabilirse) tercih ederdi.
Denk geldiği zamanlarda ateş saçıyordu kızın gözleri. Özellikle de Leon'a bakarken. Hasan Basri'nin katili olmakla suçluyordu onu. Görevini yapmıştı Leon, ne eksik ne fazla. Kendi kendine bunu söylüyordu sık sık.
Bu kız daha ilgi çekici geliyordu ona. Onunla tartışmak bile hoşuna gidiyordu.Kendisine meydan okunmasını sevdiği için iple çekiyordu muhtemelen küçük hanım ile atışmayı. Başka bir nedeni olamazdı zaten. Parlayan mavi gözleri, sinirlenince büzdüğü dudakları, çok az tanık olduğu ve asla kendisine yönelmeyen gülümsemesi, o sokakta tüfekler kendisine doğrultulmuşken gördüğü korkusuzluğu, pansumanda onu afallatmaya çalışırken gördüğü masum ama bir o kadar da cesur tavrı, bilmiş bilmiş konuşurken sağa sola ve özellikle Leon'a attığı hiddetli ve derin bakışlar olamazdı sebebi.
Bir kaç saniye içinde karar verdi ve kendi içinde neden yaptığını sorgulamadan kapattı kapıyı. Öyle sessizce yapmıştı ki bunu, kitaplara dalıp gitmiş olan Hilal ne içeri giren Leon'u ne de kapanan kapıyı farketmedi. Yalnız yaklaşan adım sesleri ve Leon'un yönelttiği soruyla farketti odada yalnız olmadığını.
"Aradığınız bir kitap var mı küçük hanım?"
Sesini duyduğunda hafifçe irkilen Hilal'in bu hareketi genç adamın gülmesine neden oldu. Hilal, Leon'a doğru dönmüş, masmavi gözlerinde belirgin bir öfkeyle bakıyordu yine.
"Geldiğinizi farketmedim Teğmen, kusura bakmayın..."
"Her ne yapıyorsanız devam edin lütfen" dedi Leon. Tebessümü hala yüzündeydi. "Tabi rafları karıştırmak yerine ne aradığınızı bana söylerseniz belki yardımım dokunabilir size"
Genç kadının yüzündeki ifadeden öfkesinin arttığı belliydi. Leon hoşlanıyordu onun gözlerindeki bu cesaret ve öfkeden. Ondan alabildiği tek karşılık buydu çünkü, bunu alacağını bile bile yaklaşıyordu, bile bile kızdırıyordu onu. Bir şekilde kendisini görsün, hiddetle dahi olsa bir iki kelam etsin istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Hanım ve Teğmen
Fanficİçimde kalanlar, göremediğim ama görmeyi çok istediğim sahneler.