Müjde

2K 75 6
                                    


Hilal'i yetimhanenin alt katındaki mutfaktan çıkarken yakaladı Leon. Kulağına eğilip "Hilal! Bir saat sonra evimizde" diye fısıldadı. Heyecanlandı Hilal. Merdivenden gelen ayak seslerini duyup ayrıldıklarında Yıldız yetimhaneyi gezenlere yardımcı olmaya devam ediyordu.

Bir saat sonra aceleci adımlarla sokakta yürüyen Hilal'in içi içine sığmıyordu. Aklında bin tane soru vardı elbette ama şimdilik annesine kavuşmuş olmanın değeri hiç bir şeyle ölçülemezdi. Babası kimseye söylememelerini tembihlemişti, Leon'dan saklamaya da içi elvermiyordu lakin bu kez babasını dinleyecekti.

Yine de gözbebeklerindeki parlamaya engel olamazdı ya...

Kapıyı hafifçe vurduktan sonra çok beklemedi. Leon'un açtığı kapıdan içeri girdi gülümseyerek. Genç adam kapıyı kapatır kapatmaz boynuna sarıldı. Leon şaşkın fakat bir o kadar da memnun sardı kollarını Hilal'e.

"Karım beni özlemiş" dedi keyifle gülerek.

Hilal kollarını çözmeden parmak uçlarında yükselip bir öpücük kondurdu Leon'un yanağına. Genç adamın keyfine diyecek yoktu. Kollarından sıyrılan kadının eşarbını ve feracesini çıkarıp askıya asmasını elleri ceplerinde, hayran bakışlarla izledi. Hilal'in bu evde rahat hareket etmesi Leon'un içini huzurla dolduruyordu.

Hilal salona geçmeye yeltenince izin vermedi.

"Sen gelmeden önce kahve yapacaktım kendime, içer misin?"

"İçerim tabi ama ben yaparım kahveyi"

Leon'un gözleri parladı.

"Tamam, hadi gel birlikte yapalım evimizdeki ilk kahvemizi"

Genç kadının elinden tutup mutfağa doğru yürüdü Leon. Hilal, küçük mutfakta dolanıp cezveyi alt dolaptan alırken ne kadar da güzel görünüyordu. Yan taraftaki raflardan fincanları alırken seslendi.

"Leon, kahveyi bulamadım"

"Şurada, üst rafta"

Hilal, Leon'un gösterdiği rafın kapağını açtı lakin rafa ulaşıp kahveyi almayı başaramadı. Parmak uçlarında yükselip tezgaha bastırarak yaptığı bir kaç deneme sonrası sessizce gülen Leon'u arkasında hissetti. Leon, onu tezgah ile kendisi arasına sıkıştırıp kaçmasına izin vermeyerek uzandı kahve kavanozuna.

"Bilerek oraya koydun, değil mi? Edepsiz" dedi Hilal yarı kızgın yarı gülerek.

Leon kahkaha atıp çekildi, Hilal'e hareket etmesi için alan bıraktı. Kollarını bağlamış Hilal'i izliyordu yine. Fincanlarla ölçüp cezveye su koyuşu, kahveyi koyduğu sırada kaşıktan dökmemek için uğraşırken kaşlarını çatması... Buna rağmen bugün garip bir sevinçle parlayan ve Leon'u daha da mutlu eden ifadesi. Her şeyiyle o kadar güzeldi ki...

Hilal şekere uzanırken durdurdu onu.

"Ben sade içeceğim" dedi.

Başını salladı Hilal. Kendisi sonradan atardı şekerini. Cezveyi ocağa koyarken cilveli bir edayla Leon'a bakmadan konuştu.

"Anlaşılan acı kahve seviyorsun, öğrendiğim iyi oldu"

Cezvedeki kahveyi karıştıran Hilal'e tekrar yaklaştı genç adam. Beline sardığı ellerini eteğin kemerinde sabitlerken burnunu Hilal'in açıktaki boynuna sürtüp konuştu.

"Aslında sevmem. Ama kahveden önce bir miktar tatlı yiyeceğim, dengelesin isterim"

Dudaklarını belli belirsiz sürttü Hilal'in boynuna. Burnunu saçlarında gezdirip tam tepesine bir öpücük kondururken Hilal azimle kahveyi karıştırmaya devam ediyordu. Bu haline güldü Leon. Eteğin kemerine sabitlediği elini hafifçe hareket ettirince irkildi kız. Yine de kızmadı, gülerek uyardı Leon'u.

Küçük Hanım ve TeğmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin