Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın. Seviliyorsunuz.
Zaman sürekli akıyor, her yeni gün aydınlığını geceye teslim ediyordu. Koyu karanlıkta yıldızlar mücevher gibi ışıldarken ışığın tek sahibi olmaktan gayet memnunlardı. Fakat genç adamın gözü hemen yanı başında ışıldayan kadındaydı. Kadının o inatçı minik burnu kişiliğini yansıtır biçimde havada, uzun kirpikleri her zaman muziplikle parlayan yeşil gözlerini örtmüştü.
Uzun sarı saçları omuzlarından akıp koltuğun rengine tezat bir altın gibi parlıyordu. Bu görüntü genç adamı cezb etmiş ve onlara dokunma isteğiyle dolup taşmasına neden olmuştu.
Usul usul parlayan yıldızlar eşliğinde adam elini tereddütle en parlak yıldıza uzattı. Elindeki bordo renk fular gözüne takıldığında küçük bir tebessümle parmak uçlarını ipek saçlara dokundurdu. Temasın etkisiyle kadın, kaşlarını çatarak minik ağzını hafifçe aralamış, adamın tüm dikkatinin kırmızı dudaklarına kaymasına sebep olmuştu.
Adam arabada daha fazla başbaşa kalmanın iyi sonuçlara varmayacağını anladığında bir kaç kez boğazını temizledi ve kadını uyandırmaya karar verdi. Fakat bu girişimi kadının "Bir rahat verin kardeşim, uyuyoruz şurda!" deyip ona arkasını dönmesiyle başarısız olmuştu.
Adam inanmaz gözlerle kadına baktı. Bu kadın cidden deliydi. Aksi halde bu rahatlığı normal değildi.
Bir kaç onaylanmaz mırıltıyla araçtan indi, genç kadının kapısını açıp derin nefesler eşliğinde sert elleriyle ince belini ve bacaklarını iyice kavradı.
Kadını dikkatlice arabadan çıkartıp kapıyı ayağıyla kapattığı anda göğsünde hareketlenme hissetmişti. Bunun üzerine kafasını hafif geriye atıp oraya baktı.
Omzunda sarı bir kafa, yakasında minik bir el...
Deli kız yerine hemen adepte olmuştu anlaşılan. Genç adam bu gün zamanında yetişebildiğine şükretti. Zira bu küçük beden ne halde olurdu hayal bile etmek istimiyordu.
Bu deli kadının iyi ve güvende olduğunu bilmek onu rahatlatmıştı.
Aksi halde alay sabah ki gibi sinirli bir Yüzbaşı Kang kaldıramazdı.Sıkı sıkıya tutup sahiplendiği kadını lojmanın kapısına geldiğinde hafifçe dizine yatırtı. Kadın huysuzlanıp kıpırdadığında nerdeyse düşecekken çevik bir hareketle onu yeniden tuttu. Elinde ki kesiğin açıldığı hissetsede umursamayıp kucağındaki yaramazı bu sefer düşmeyecek şekilde sabitlemiş ve kapıya sert yumruğuyla iki kere vurmuştu.
İçeriden gelen bir kaç adım sesi ardından ev sahibesi kapıyı açmış ve karşındaki manzarayı gördüğünde çekik gözlerini bir kaç kez kırpıştırmıştı. Genç adam hiç bir açıklama yapmadan içeri girdi ve üst kata çıkan merdivenleri tırmanmaya başladı.
Dış kapının kapanma sesinden bir kaç saniye sonra ev sahibesi arkasında belirmişti. Üst kata çıktığında gerisinde ki kadına döndü.
"Sağ mı sol mu?"
"Sağ"
Anında gelen cevapla yönünü sağ tarafa çevirdi. Ev sahibi de ona yardımcı olmak adına öne atılıp odanın kapısını araladı ve adamın içeri girip sarı saçlı kadını nazikçe yatağa yatırışını izledi. Yüzbaşı Kang bu gün her zamankinden farklıydı. Bunun uyuyan kadınla alakalı olduğunu sezsede kimsenin meselesine burnunu sokmayı sezmezdi.
Bu yüzden koridora çıkıp işinin bitmesini bekledi. Yüzbaşı odadan çıkıp sessizce kapısını kapattı ve hafif bir baş selam verdikten sonra kucağında sarışınla dikkatlice çıktığı merdiveni tek başını hızlıca indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiş
HumorRengarenk yüzüklerle dolu parmaklarının arasında ki antika fincanı elinde bir tur çevirdi. "Hayatın..." "Hayatım pembe tüllerin arasında boğularak sonlanacak değil mi?" Lafını kesmem hoşuna gitmemiş, koyu göz makyajının çevrelediği ürpertici gözleri...