Eve gittiğimde annem evdeydi. Beni görür görmez benim neden ağladığımı sorsa da sustum. Çünkü eğer konuşursam onu kırabilirdim. Odama çıktığımda kapımı kitledim ve telefonumu elime alarak engellediğim numaranın kilidini kaldırdım.
Ben:
Bana bilmediğim o şeyi söyle.Sanki benim ona yazmamı biliyormuş gibi mesaj gelmişti.
Bilinmeyen Numara:
Bana ihtiyacın olduğu zaman konuşacaksak sadece hayır kalsın.Ben:
Sana yemin eniyorum normal arkadaşlar gibi her gün mesajlaşabiliriz. Sadece, söyle.Bilinmeyen Numara:
İyi ama hafıza kaybı yaşadığını zaten öğrendin.O benim hafıza kaybı yaşadığımı öğrendiğimi nereden biliyordu?! Bunu öğrendiğimi bilen sadece iki kişi vardı: Jimin ve Jungkook!
Ben:
Sen! Kim olduğunu biliyorum!Bilinmeyen Numara:
Kimmişim?Ben:
Bts grubu üyesisin. Değil mi?Bir süre cevap gelmedi. Kesinlikle o ikisinden biriydi!
Bilinmeyen Numara:
Hayır.Ben:
Pekala, sen gerçeği söyleyemeyecek kadar korkuyorsan ben kendim de öğrenebilirim!Bilinmeyen Numara:
Sana hayır dedim! Ayrıca ben korkak değilim. Her ne yapacaksın bilmiyorum ama ben senin sandığın o ikisi de değilim! Onlar seni her an izliyorlar mı? Hayır! Hiç kimse ama hiç kimse sana benim göz kulak olduğum kadar olmuyor! Hiç kimse seni benim kadar önemsemiyor ve sevmiyor! Ben sandığın hiç kimse değilim!Ben:
O zaman kimsin sen?! Yoksa sen de mi susacaksın?! Bu da mı benim iyiliğim için?!Bilinmeyen Numara:
Odanın camından seni izliyorum. Mavi tişörtlü olan. Üzgünüm. Yüzümü göremezsin. Ama en azından, ben buyum.Odamın camına yaklaşıp etrafa bakındım. Tam da karşımda mavi tişörtlü birisi duruyordu. Beyaz maske yakıyordu ve gözleri giydiği kapüşolu tişörtü yüzünden gözükmüyordu. Eline telefonu aldı ve bir şeyler yazdı. Bana mesaj gelmişti. Daha sonra da bana el sallayarak gitti.
Bilinmeyen Numara:
Seni daima izleyeceğim Soo Hyun.Ardından bir mesaj daha geldi.
Bilinmeyen Numara:
Bir süre sonra, toparlandığın zaman sana her şeyi yavaş yavaş anlatacağım. Yavaş yavaş sindireceksin. Böylece senin için daha iyi olur. Öğrenmek istediğin ve hakkın olan şeyi söylememek gibi bir şey yapamam. Bana güven.Ben:
Sanırım... Bir sana güveyorum şu an Mavili Adam.Bilinmeyen Numara:
"Mavili Adam" mı? Hoşuma gitti :) Her neyse. Görüşürüz.Ben:
Görüşürüz.İşte cesur birisi bulmuştum sonunda. Yalan söylemiyordu, benden bir şey saklamıyordu.
Sabah kalktığımda sanki hiçbir şey olmamış gibi kalktım ve üstümü giyinip mutfağa girdim. Annemin yine bir işi çıkmış olmalıydı çünkü evde değildi.
Kahvaltımı yaptım ve dağıttığım mutfağı topladım. Havanın soğuk olmasını umursamayarak sadece montumu üstüme geçirdim. Eldiven, atkı, bere giymemiş ve montumun da önünü kapatmamıştım. Çizmelerimi bir çırpıda giyinip arabama bindim. Arabaya bindiğimde telefonuma mesaj yağmurları yağıyordu.
"Ne oluyor ya?" dedim ve telefonumu açtım. Mavili Adam'dan bir sürü mesaj vardı.
Bilinmeyen Numara:
Sıkı giyin!Bilinmeyen Numara:
Üşüyeceksin Soo Hyun!Bilinmeyen Numara:
Kime diyorum?! Soo Hyun!Mavili Adam'a cevap vermedim ve arabamı sürmeye başladım. Hastaneye geldiğimde lobide Myung-Dae ile karşılaştım.
"Soo Hyun! Naber?" dedi. Sesi çok mutlu geliyordu. Cevap vermeyince koluma girdi.
"Hımm, birilerinin canı sıkılmış... Kim üzdü seni güzellik?" dedi. Yine cevap vermedim.
"Sen beni özlemedin mi yoksa?" dedi bana bakarak.
"Bana yalan söyleyen ve hakkım olanı saklayan kişilere kapalıyım bu sıralar. Kusura bakma." dedim onu tersleyerek.
"Ben sana yalan mı söyledim? Ya da bir şey mi sakladım senden? Ne oluyor sana?" diye sorgularcasına cevap verdi.
"Evet. Yalan mı? Yoksa hafıza kaybı yaşadığımı hiçbir zaman öğrenmeyeceğimi mi zannettin?"
Bir an sersemlemiş gibi geri adım attı ve kaşlarını çattı.
"Hatırlıyor musun? Her şeyi?"
"Sadece... Hafıza kaybı yaşadığımı öğrendim. Bir de kısacık bir anı... Jang Mi ile alakalı. Yanına iki kız daha almış beni dövüyordu. Bir tek bunu hatırlıyorum."
Myung-Dae'ye döndüm.
"Soo Hyun. Özür dilerim."
Daha fazla konuşmasına izin vermeden araya girdim.
"İyiliğim için mi?! Senin bahanen de mi iyiliğim için?! Çünkü ben bunu çoğu kişiden duydum! Ama bit şey söyleyeceğim: Hiçbirinize ihtiyacım yok! Bana her şeyi söyleyecek birisi var zaten!"
Gözlerini bana kenetledi ve kollarımı tuttu.
"Sana bilinmeyen bir numaradan mesaj attı değil mi?! Lanet! Sakın! O herifi sakın dinleme!"
"Çünkü korkuyorsunuz..." dedim mırıldanarak. Bana "Ne?" dedi.
"Çünkü hepiniz korkuyorsunuz! Beni değil, kendinizi düşünüyorsunuz! Değil mi?! Myung-Dae biliyor musun? Senin benimle neden bu kadar yakın arkadaş olduğunu merak ediyordum. Çünkü ne hikmetse hatırlamıyordum. Ama tahminim o ki ben senin için önemli bir dönemeç gibiyim. Değil mi?! Ben öğrenirsem, hatırlarsam büyük ihtimalle tüm hayatın kayacak. Ama bu benim umrumda olmayacak! Sen nasıl beni umursamıyorsan brn de seni umursamayacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Hastam: Park Jimin
FanfictionKahvenin tonundaki gözleri öyle güzeldi ki bir an içinde kaybolacağımı sandım...