dedim ve kılıcıni boğazımdan elimin tersiyle ittim . Şaşırmış bi şekilde bana baktı .
- İçinizden en iyi üç kişi çıksın çabuk
askerlerine söylemişti bunu . Ve devam etti
- Öldürün onu . HEMENNN !
bütün belaları üzerime çekiyordum böyle bi durumda kalmak istememiştim . Hâla çok asiydim ve kendimi dizginlemem gerekiyordu .
Hemen üzerime geldiler ama ben hiçbirşey yapmadım . Bu kendi askerini öldürmek gibi bişeydi . İçlerinden birisi seslendi :
- Kılıcını çek ve onurunla öl
- Kılıcımı çekersem hiçbirinizi sağ bırakmam , beni boş yere öldürmeye hakkınız yok o yüzden hiçbişey yapmayacağım!
ardından üzerime geldiler sakınmama rağmen birkaç kılıç darbesi almıştım . Bir yandan da bu yaşananları hakettiğimi düşünüyordum , her olaya karışmamalıydım .
Birisi kılıcını tam kalbimin üzerine doğru savururken elimle tuttum . Elimden çok fazla kan akmaya başladı .
- Karşı koy onlara , hatta istersen hepsini öldürebilirsin
sesin geldiği yöne baktım . Bi adam vardı o anki tahminlerime göre o en büyük komutan olmalıydı , yanında da Alptekin ile balaman vardı .
O an tek düşündügüm bi hiç uğruna ölecek kadar değersiz olmadığımdı ve bana bòylesine büyük tepki göstermelerinin yanlış olduğuydu .
Kılıcını tuttuğum adama tekme atarak yere serdim . Ardından kılıcımı çıkardım bugün buranın heryeri kan olacakti . Ve oradaki altı muhafızın hepsini kılıçtan geçirdim .
En son bana ölüm emri veren komutana gelmişti sıra . Bana hepsini öldürebileceğimi söyleyen adam artık durmamı söyledi . Artık dayanacak gücüm kalmamıştı ama o komutanla yine görüşecektik . Alptekin ve Balamana elim için gerekli malzemeleri ayarlamalarını ve birazdan geleceğimi söyleyip yolladım . Ardından baş komutan olduğunu düşündügüm kişiye yaklaşarak
- Bu komutan ve muhafizların en başı sizsiniz galiba . Bugün burada olanlar yanlıştı , hatta burada çok fazla yanlış kararlar alındı . Bidahaki durumlarda daha mantıklı karar vermenizi ümit ederim
dedim ve onunda cevap vermesini beklemeden gittim .
Odama vardığımda olanları anlattim . Tabi Hoseok ve onun kardeşini hariç . Elimi sardıktan sonrada uyudum . Yarın kralın karşısına çıkmam gerekiyordu .
Sabah erkenden kalktım . Heryerim sızlıyordu . Kollarımda ve sırtımda kılıctan oluşan kesikler vardı . Onlara merhem sürüp iyice sardım . Tabi bunun yanında elerimdeki kesik de cabasıydı . Onuda sardıktan sonra üzerime bol kıyafetler giyindim hatta o kadar bol ki , ellerim bile kyafetlerin içinde kalıyordu . Kahvaltımıda yaptıktan sonra çıktim .
Kralın tahtının bulunduğu salonun önüne gelip beklemeye başladık. O sırada ben düşüncelere dalmıştım ; ya kral olanları duyduysa , ya göreve bile başlamadan beni yollarsa , memlekete dönünce dedemin yüzüne nasil bakacaktım , kendimi nasil savunacaktım ....
derken adımı söyleyen muhafızlarla birlikte bütün bu düşüncelerden ayrıldım . İceriye doğru yürümeye başladık . Önde ben arkada da Alptekin ve Balaman yürüyorlardı .
Tam krala yaklaşacakken bide ne göreyim doktor Seokjin , gökbilimci JungHoseok ve onun kardeşi , öğretmen Minyoongi , hayatını kurtardığım Taeghyung , beni öldürmek isteyen komutan ve bana öldürebileceğim emrini veren daha üst rütbeli olan komutan .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI GÖZLER (BTS)
Teen FictionOsmanlıdan kore hanedanligina gitmekle görevlendirilen kız hem korece bildigi icin hemde erkeklere döğüş sanatında yardımcı olmak adına erkek kılıgına girmesi gerektir . Oraya elçi olarak giden kiz 6 prensle gayet iyi anlasırken prenslerden biriyle...