Kahverengi saçları esen rüzgarla birlikte karışan Yeri, diz üstü çöktüğü kum havuzunun kenarında huzursuzca kıpırdanıyordu. "Ama böcekler bizi yer, Hoseok." dedi, yanındaki oğlana. Hoseok ise birkaç metre ötedeki maymun demirliklerinin altına yapılan karınca yuvasına umursamaz bir bakış attıktan sonra konuştu. "Yemezler yemezler. Ben onlara söyledim, biz oyun oynarken gidecekler."
Yeri gözlerini kocaman açmıştı. "Gidecekler mi?"
"Evet, tabii."
İkisi koşa koşa maymun demirliklerine vardılar ve tepeye tırmanmaya başladılar. Birkaç dakika somra Yeri'nin huysuz bağırışı parkta yankılandı. "Ama gitmediler!"
Bu hallerine güldüm. Parkta oynayalı neredeyse yarım saat oluyordu ve hiçbiri hâlâ yorulmuş gözükmüyordu.
"Hadi çocuklar, gelin buraya!"
Kaykayın karşısındaki yaşlı ağacın yanına otururken, parkta oynayan çocuk sürüsüne seslendim. Beni duyduklarında hızla oynamayı keserek bana doğru koşmaya başladılar. Hep bir ağızdan 'Aaaa' diye bağırmayı da ihmal etmemişlerdi elbette ki.
"Öğretmenim, yemek vakti mi geldi yoksa?" dedi Seokjin, bana umutla bakarken. "Hayır, yemek vaktine daha on beş dakika var."
"Of ya, acıktım ama ben." Seokjin ayaklarını yere vurarak yanıma oturduğunda gülümseyerek siyah saçlarını okşadım ve diğer çocuklara da yanıma oturmalarını işaret ettim. "Hepiniz yorulmuş olmalısınız. Biraz dinlenin ve ardından içeriye geçelim." Gri bulutlara baktım. "Yağmur yağacağa benziyor."
"Öğretmenim, yağmuru çok seviyorum." Yeri, kahverengi saçları gözleri önünde konuştuğunda ona doğru eğildim. Saçlarını toplayacağımı anladığında - bunu artık sık sık yapmak zorunda kalıyordum, alışmıştı- bana arkasını döndü. Saçlarından sarkmış olan gevşek tokayı yavaşça sökerken konuştum. "Yağmuru ben de çok seviyorum, bir tanem. Yağmur olmasa bu etrafımızdaki ağaçlar nasıl su ihtiyaçlarını karşılar, çiçekler nasıl açardı." Saçlarını bağladıktan sonra geriye yaslandım.
Seokjin'in yanında oturan Taehyung, küçük adımlarla yanı başıma geldi. Buradaki en anlayışlı çocuk olduğunu hemen gösteriyordu. Diğer çocukların aksine daha zekiydi ve kavraması hızlıydı. Bazen büyümüş de küçülmüş hareketleri beni şaşırırtırdı. Şimdi olduğu gibi. Elimi elleri arasına aldığında, ağaca yasladığım başımı kaldırarak ona baktım. "Bay Park, " dedi. "Hasta mısınız?"
Aslında öyle yüksek sesle konuşmamıştı fakat çocuklar bir anda konuşmayı keserek bana bakmaya başlamışlardı.
"Hayır, tatlım. Bunu da nereden çıkardın?"
"Sabahtan beri çok halsizsiniz ve kaşlarınız hep çatık."
Arka taraftaki bir çocuğun yanındaki arkadaşına 'Annem kaşlarımı çatınca bana yüzümün kırışacağını söyler' dediğini duyduğumda gülümsedim. "Evet Hoseok, annen çok haklı."
Onu duyduğumu anlayan Hoseok utanarak ağzını kapattığında, diğerleri buna kıkırdadılar.
"Hayır çocuklar, ben iyiyim. Sadece dün gece çok az uyudum."
"O zaman-" dedi Seokjin. "Biz sessiz olalım da, siz daha çok yorulmayın."
"Teşekkürler Jin, ama çok yüksek sesli olmadığı sürece sıkıntı yok. "
Bazen çocuklar yetişkinlerden daha anlayışlı olabiliyorlardı.
Burnumun ucuna damlayan ıslaklık ile yerimden kalktım. "Eveeet! Kimse ıslanmadan içeriye girelim. Yağmur yağmaya başladı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anaokulu // yoonmin ✓
Fanfictionanaokulu öğretmeni park jimin ve anaokulu müdürü min yoongi.