''Nereden çıktı bu piknik aniden? Bakanlıkla mı uğraştıracaksın beni?'' Yoongi, huysuz bir şekilde söylenirken oturduğum koltukta dikleştim. ''Ama Yoongi-'' bana sert bir şekilde baktığında boğazımı temizleyerek sözüme baştan başladım. ''Bay Min, havalar sıcaklaştı. Çocuklar dört duvar arasında sıkılıyor. Hem bunu ilk defa yapmıyorum ki, geçen sene de yapmıştım.''
''Geçen sene gibi olsa izin verirdim ama bu yıl bakan değişti, yönetmelik de öyle. İzin için bir ay uğraşamam ben.''
''Bay Min, lütfen.'' ne kadar istekli olduğumu anlaması lazımdı. ''Lütfen, lütfen, lütfen!''
''Jimin, zırlama başımda. Tamam bir şeyler ayarlamaya çalışacağım.'' Ellerini havada salladı. ''Derse dön, hadi.''
''Sen var ya,'' dedim tüm ciddiyetimi sona erdirip ayağa fırlarken. ''Harika bir insansın. Seni çok seviyorum!''
Sevinince ağzımı tutamazdım. İşte o anların birinde Yoongi'nin gözlerinin içine bakarak onu çok sevdiğimi söyleyivermiştim. Yoongi, titreyen gözbebekleriyle yüzüme bakmaya başladı. Açıklama yapmayacak kadar utanmıştım ve yanaklarım sıcacık olmuştu. ''Çocuklar beni bekler.'' Ne zaman odadan çıktığımı hatırlamıyordum bile ama iki saniye içerisinde sınıftaydım. Kalbim güm güm atarken titreyen ellerimi göğsümün üzerine yerleştirdim ve uyuyan çocukları uyandırmamak için nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Aman Allahım! Resmen ona onu sevdiğimi söylemiştim.
Ama hayır, Yoongi bunun sevinçten söylenmiş bir söz olduğunu anlayabilirdi. Kesinlikle sevinçten ağızdan kaçan bir ilanı aşk olduğunu anlayacak kadar düşünmezdi bile.
Nefesim düzene girdiğinde yavaşça boş koltuklardan birine kendimi attım ve bunun hakkında düşünmemeye çalıştım.
*
"Hayır hayır, çocuklar hepiniz buraya gelin. " Oyun sahasından çıkmamak için direnen çocuklara kaşlarımı çatarak söylediğimde oflaya puflaya yanıma gelmeye başladılar. Ne yapalım hep oyun oynayamazlardı ki.
Seokjin yanımdaki yerini alırken terlemiş saçlarını karıştırdı. Çocukların hepsi toplandığında derin bir nefes alarak anaokulu binasına baktım. Odası bahçeye bakan Yoongi, perdeyi çekmiş bize bakıyordu. Ona gülümsedikten sonra karşılık beklemeden bakışlarımı çocukların üzerinde gezdirmeye başladım. ''Eveeet! İlkbahar kapıda. Nisan ayına girdik. Çiçekler açmaya başladı ve bu demektir ki eğlenmenin zamanı geldi.''
''Yüzmeye mı gideceğiz?'' Hoseok, omzuna çarpan Yeri'yi ittirirken sorduğunda dudaklarımı büktüm. ''Hayır bir tanem, yüzmeye gitmeyeceğiz.''
''Yoksa....lunaparka!'' Seokjin neşeyle bağırdığında konuşmama fırsat kalmadan çocuklar hep bir ağızdan bağırmaya başlamışlardı bile. ''LUNAPARK! LUNAPARK! LUNAPARK!''
Ellerimi susmaları için aşağı yukarı indirmeye başladım. Onlara karşı sesimi yükseltmek istemiyordum. ''Şhh!''
Birkaç saniye sonra yavaş yavaş durulduklarında rahat bir nefes aldım. ''Böylesi daha iyi. Şimdi beni dinleyin.'' Hepsinin hevesle parlayan gözlerinin içine tek tek baktım. ''Pikniğe gidiyoruz!''
''YEEEY!'' Birkaç lunapark meraklısı dışında diğerleri neşeyle bağırırlarken susmalarını bekledim. ''Ailelerinize mesaj atacağım ama siz yine de söyleyin, anlaştık mı? Zamanı belli değil, hava durumuna göre hareket edeceğiz. Beni anlıyorsunuz değil mi?''
Başlarını sallayan toplulukta, Taehyung Jungkook'un kulağına bir şeyler söylüyordu. Sonunda sustuğunda Jungkook gülen yüzüyle bana baktı. ''Pikniğe mi gideceğiz?''
''Evet, tatlım.''
Jungkook sevinçle Taehyung'a sarılırken, bakışlarım pencere kenarında bizi izleyen Yoongi'ye kaydı. Bana kolundaki saati işaret ederek bir şeyler söylüyordu. Dudaklarını okuyamamıştım ama ne demek istediğini biliyordum. "Uyku saati geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anaokulu // yoonmin ✓
Fanfictionanaokulu öğretmeni park jimin ve anaokulu müdürü min yoongi.