2

337 24 30
                                    

Sınıfa girdim. Her zamanki gibi bazı öğrenciler cam kenarında oturuyor diğerleri de ayakta müzik aletlerini inceliyordu.

"Günaydın çocuklar."

Hep bir ağızdan söyledikleri söz alışık olduğum cümleydi.

"Günaydın Bay Byun!"

Onlara oturmalarını işaret ettim ve elimdeki gitarı kılıfından çıkardım.

"Gelmeyen var mı?"

Sınıf başkanı sınıfı sayıp bana baktı.

"Soomin yok."

Şaşırdım. Çünkü bu hiç olası bir durum değildi. En yakın arkadaşı olan Soohyun'un yanına gittim.

"Bir sorun mu var? Genelde dersime gelirdi. "

Kız ellerini yumruk yapmış stresli gözüküyordu.

"H-hasta. Bugün gelemeyecek.."

Bir sorun olduğu gayet açıktı ama zorlamak istemedim. Ertesi gün Soomin gelince olan biteni öğrenebilirdim sonuçta.

Yerime geri döndüm ve akordu yapmaya başladım. Öğrenciler bugün çalışacağımız şarkıyı mırıldanıyorken gözlerim arada Soohyun'a kayıyordu. İçimde garip bir his vardı.

-----

Ders bittiğinde her zamanki gibi herkes çıkmıştı. Tek kalmaktan nefret ediyordum. Gitarı omzuma taktım ve ayaklarımı beton zeminde sürte sürte ilerledim. Çıkışa doğru gittikçe zemin kat biraz aydınlanıyordu. Kim müzik sınıfını zemin kata atar ki? Korkudan titrememe engel olamıyordum.

Aydınlık gökyüzü gözlerimi acıtmıştı. Sağ elimi kaldırıp saate bakmak istedim. Boş bileğim şaşkınlıkla cebimi yoklamama neden oldu.

"Ah lanet olsun.."

İçeriye doğru yürüdüm. Her seferinde saatimi bir yerde unutuyordum. Bu karanlık yolu tekrar yürümek inanılmaz güç istiyordu. En azından benim için..

Sınıfa girip masanın üzerinden saatimi aldım ve bu lanet yerden hemen kaçmak istedim. Adımlarım hızlanmıştı ama bir ses duyuyordum. Sanki.. yerde bir şey sürükleniyordu. Hızlıca arkamı döndüm. Bir ayakkabı gördüm. Sonra görüş açımdan çıktı ve kapı sesi geldi. Anlam veremedim. Oraya doğru ilerliyordum. Bu cesaretin nereden geldiği hakkında bir fikrim yoktu.
Yutkundum ve kapanan kapının kulbunu tuttum. Elim ıslanmıştı. Üzerime sürdüm. Sonra ıslanan pantolonuma baktım. Kırmızı parmak izlerine baktım.. elimi tekrar kaldırıp titreyen gözlerimle o renge yakından baktim.

"Tanrım..." Yutkundum ve etrafa baktım. Korkuyordum. İçeriden sesler geliyordu. O an nasıl bir cesaretle yüz yüze olduğumu bilmiyordum. Yavaşça kapıyı açtım. Kendime doğru çektim ama aniden içeriden biri çıktı. Korkudan elimde duran saati yere düşürdüm ve geri geri yürüdüm. Bana doğru geliyordu ve arkadaki duvar hiç bir yere gitmiyordu. Ağlamak istiyordum. Kaçmak istiyordum. Bana o kadar yaklaştı ki nefes alamıyordum. Aniden beni kapalı bir odaya soktu. Çok fazla yakındık.

Burnumun ucunda duran uzun bir beden vardı. Elimi uzatma isteği kokusunun burnuma dolmasıyla daha da arttı. Bu halde nasıl birinden etkileniyordum bilmiyordum.

"Sessiz olmak zorundasın."

Tanımadığım birine itaat ediyordum.

"Beni unutmak zorundasın. Yoksa.."

"Yoksa?"

"Öldürmek zorunda kalırım."

"Niye bu kadar çok zorunluluk var?"

Kırık Saat :SeBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin