Akşam üzeri yeni bir hazırlıktır baş göstermişti. Fakat geçen seferkinde ortamda küçük de olsa bir sevinç yaşanırken, bunda yalnızca gerginlikten oluşan sessizlik vardı.
Üstelik bu sessizlik yalnızca kız evinde değildi. Faruk da oldukça sessiz ve düşünceliydi.
Nereden çıkmıştı bu evlilik?
Abisi daha hayatında yer alan kadınlardan bile bahsetmezken birini nikahına mı alacaktı?Daha neler.
Abisinin içeri girmesiyle eğik başını kaldırdı. Ceketini düzelten Reis kol düğmelerini de düzeltmiş, karşısına geçtiği aynada kendisini izler olmuştu. Kendisine özen gösteren biriydi, Faruk buna şaşırmıyordu.
Lakin bu evlilik işi onu fazlasıyla düşündürüyordu. Bir türlü aklı almıyordu.
Yaşının çok genç olduğu söylenemezdi belki ama ne yaptığını bilmeyecek derecede de yaşlanmamıştı. Hem Haydar'dan duyduğu kadarıyla kız kendisinden epey küçüktü. Yine de ne olursa olsun abisinin gerçekten kendi isteğiyle evleneceğine, birine sevebileceğine inanamıyordu. Kendisine olan sevgisi bile şüpheliyken nasıl inanacaktı?"Daha akşama var." diye usulca seslendi. Abisi hâlâ aynadaki aksine bakıp bu kez de saçlarıyla uğraşıyordu. Yirmi yaşında bir delikanlı gibi heyecanlı bakışlarını şaşkınca izleyen Faruk, derin bir iç çekişten sonra yerinden kalkıp yanına ilerledi.
"Nereden çıktı bu evlilik?" diye sordu. İki düğmesi açık yakasını düzelterek vücudunu dikleştiren Reis sonunda kendine dönmüştü.
"Niye, abinin mutlu bir yuvası olsun istemez misin?"
"İsterim istemesine de..." derken omzuna dokunup yanından geçen Reis oturarak lafını kesti.
"O halde git hazırlan, birkaç işimiz var, akşamda dönmeden oraya geçeriz."
"Ertan'ın kardeşiymiş, öyle mi?" diye karşısındaki koltuğa kuruldu Faruk. Kendisini duymamazlıktan mı geliyordu?
"Abi emin misin?" diye heyecanla sordu.
"Yani, kolay kolay birileriyle gezip tozmazken evlenmen..."
"Gezip tozmak ayrı, evlilik ayrı."
"Orası öyle, ama, bir anda böylesi bir karara varman..."
"Ne?" diye usulca çatılan kaşlarıyla sordu Reis. Ne demeye getiriyordu? Borç yerine kızı aldığını mı ima etmeye çalışıyordu?
Evet, belki bir yerde doğruydu. Ama isteyerek yapıyordu. Ha borç olmasa, yine alacaktı. Sanki Ertan karşısında durabilecek miydi?"O kızı borç karşılığında alıyorsun değil mi?" diye tam da düşündüğü şeyi sordu Faruk.
"Yani ne gereği var böyle bir şeyin anlamıyorum. Tamam Ertan hayırsız itin teki, ama kızca..."
"Faruk." diye bir kez daha sözünü kesti Reis. Oturduğu yerde hafifçe öne gelerek konuştu.
"O borç olmasaydı da ben Sejal'i alacaktım."
Faruk sessiz ve hayretle abisini dinler olmuştu. Gerçekten istiyor muydu?
"Ha güzellikle olmazdı da belki, zorla olurdu. Sonuçta, olacaktı. O yüzden aklına öyle borç harç gelmesin."
"Sen..." deyip yutkunarak devam etti.
"Gerçekten evlenmek mi... Yani, o kızı..."
"Evet, istiyorum. Olacak işi başka şeylere bağlamanın da lüzumu yok. Şimdi kalk üstünü başını düzelt." deyip salondan çıktı.
Gerisinde kalan Faruk da yavaşça yerinden kalkarken hâlâ bu olanlara inanamıyordu. Abisi gerçekten birini istiyordu. Öylesine gezip tozmak, vakit öldürmek, veyahut da gecesini renklendirmek için değil.
Ömrünü geçirmek için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORÇ
General FictionSejal... Bir borç uğruna feda edilen Sejal... İstemediği işe dur diyememişti belki, fakat duaları gerçek olmuş, bu iş olmazlara sürüklenmişti. -Tabii her güzelliğin ardında bir zorluk yatıyordu- Bu sefer ki istemsizliği, bir borç uğruna verilişiyd...