The Walking Dead

Hapishane Hayatı

ARKADAŞLAR OYLARINIZ ÇOK AZ. LÜTFEN OY VERİN!

Ellerim çok uyuşmuştu. Tanrım! Ellerimi kesmek zorunda kalacaklar. Bir adam hızlı adımlarla bize doğru geliyordu. Kıvırcık kahverengi saçları vardı. Gözlerini göremiyordum. Belinde silahı da vardı. Yüzünde ise sinirli bir ifade vardı.

İçimden bir ses onunla adam gibi konuşmam gerektiğimi söyledi. Bize yaklaştı. Daryl'a

"Bu kız kim?" diye sordu.

"Onu ormanda bulduk. Şansıma aynı geyiği avlıyormuşuz."

"Ok mu kullanıyorsun?" diye sordu. Başımı salladım.

"Adın ne?" diye sordu.

"Ellie" diye cevap verdim.

"Kaç yaşındasın?" Ellerimdeki uyuşma yukarı doğru çıkıyordu.

"14 ya da 15." dedim. Benim için eğildi.

"Ellie sana sorucağım soruları düzgün bir şekilde cevaplar mısın?" Başımla onayladım.

"Kaç aylak öldürdün?" diye sordu.

"Bilmem, belki 100'ü geçmiştir. Emin değilim." dedim.

"Hiç...İnsan öldürdün mü?"

"Evet iki kişi." dedim.

"Neden?" Yutkundum.

"Biriyle hayat yarışındaydık. Ben onu öldürdüm. Diğeri ise beni aylakların içine attı ve aylakları öldürdükten sonra o piç kurusunu da öldürdüm işte." dedim sırıtarak. Cebimden bıçak çıkartarak arkama geçti. Ellerimi çözdü.

"Maggie, Ellie'yi diğerleriyle tanıştır. Ona hücre arkadaşı bul ve kuralları anlat, tamam mı?" dedi. "Bu arada ben Rick, grubun lideriyim." Ben bileklerimi ovuştururken Maggie gelip kolunu boynuma attı.

"Gruba hoşgeldin." dedi. Beraber hapishaneye yürüdük.

                                                              *                         *                        *

Maggie

"Hey millet!" diye bağırdı. Sesi her yerde yankılandı. Hücrelerde bir kız çıktı. 17-18 yaşlarında, sarışın, mavi gözlü bir kızdı. Kucağında bebek vardı.. Sonra yaşlı bir adam uzamış beyaz saçlarını toplamıştı ve bir çocuk indi. 

Uzun kahverengi saçları, mavi gözleri vardı.  Şerif şapkası vardı.

"Bu Beth. Kız kardeşim. Kucağındaki Judith. Rick'in kızı. Bu babam adı Hershel." dedi. "Ve bu da Carl, o da Rick'in oğlu." Başımı 'memnun oldum' şeklinde salladım.

"Ben de Ellie." dedim. Uzun süredir yüzüme takınmadığım gülümsememi takındım. Beth gülümseyerek

"Çok güzel bir gülümsemen var, Ellie." dedi. Yanaklarımın kırmızıya döndüğüne eminim.

"Baba Ellie'nin yaraları var." Bana baktı ve

"Yaralarına baktırmak ister misin?" diye sordu.

"Tabii." diye cevapladım. Hershel bana bakarak

"Bu taraftan Ellie." deyip yolu gösterdi. Burası sanırım Hershel'ın hücresiydi. Yatağa oturdum. Hershel hafifçe dizimi sıyırdı daha sonra bana başka yaram olup olmadığını sordu ve ben de kolumdaki derin yaraları açtım. Gözlerini gezdirip bana baktı.

Hershel biraz alkol alıp mendile döktü. Yaralarıma sürmeye başladı.

"Kaç yaşındasın Ellie?" Kaşlarını çatarak işine odaklanmıştı, gözleri dizimin üzerindeydi.