Virüs Salgını

2.8K 154 17
                                    

Patrick'in neyi var bilmiyordum. Herhalde soğuk algınlığıydı. Yavaşça hücreme gittim. Carl yatağa uzanmış bir şeyle oynuyordu. Beni görünce beni izlemeye başladı.

"Bugünki davranışlarım için üzgünüm. Keyfim yerinde değil bugünlerde." dedi. Başımı salladım. Yatağa yattım.

"Carl?"

"Evet?" dedi sessiz bir tonda.

 "Patrickten beni kıskanıyor musun?" diye fısıldadım. "Gerçeği söyle." Dudağımı ısırdım.

"Sen benim arkadaşımsın Ellie. Sana benden yakın olmasına sinir oluyorum." dedi. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim.

"İyi." dedim. Gözlerimi kapattım.

***

"Hey Ellie." Gözlerimi açtım Carl'dı. Ranzadan sarkıyordu.

"Ne var?" diye tısladım uykulu bir şekilde.

"Kalk yapmamız gereken işler var." dedi. Zorla da olsa kalktım. Carol'un hazırladığı kahvaltıyı yedik ve boğucu güneşin altında dışarı çıktık. Carl'la aramızın iyi olmasını seviyordum. Dışarı çıktığımızda bağırışmalar duyduk.

"Aylaklar Blok D'de." Daryl ve Rick Blok D ye koşmaya başladılar. Rick bize dönüp

"Burda kalın!" diye bağırdı. Rick bağırdıktan bi süre sonra daldım ve başımı

"Patrick orda!" sözüyle kaldırdım.

***

Carl'la dışarıda kaldık.

"Ne yapacağız?" diye sordum.

"Beklemekten başka çaremiz yok." dedi.

"Ama Patrick içeride, onlardan biri olmuş olabilir veya direniyor olabilir." dedim ve Carl'ın yine kıskanacağını anladım. Carl da yüzünü asıp

"Hadi hapishaneye dönelim." dedi. İçimde buruk bir his vardı. Emininim aynısını Carl da hissediyordu. Hapishaneye girdiğimizde herkes bize bakıyordu. Sanki bir şey yapmışız gibi. Neler oluyordu? Daryl ve Rick, Patrick'e rastlamışlar mıydı? İkimiz de bunu merak ediyorduk.

Carl'la hücremize gittik. Altta olan yatağıma oturdum. Carl da benim yanıma oturdu.

"Şerefsiz dünya." dedim yere ayağımla vurarak. Carl bana şaşkınlıkla baktı ve

"Kötü bir laf söylemeye gerek yok bu durumda." dedi. Ona bakarak

"Sanırım haklısın Carl." dedim ellerimi yüzümde kavuşturarak. Uykum geliyordu. Başımı Carl'ın omzuna koydum ve uykuya daldım.

***

Uyanmıştım. Yatağımdaydım. Carl'a seslendiğimde üst ranzada olduğunu belirtmek için elini benim ranzama uzattı. Sekerek yataktan kalktım. Carl duvara dönmüş uzanıyordu.

"Hey, dışarıyı kollamamız gerek." diye seslenince doğruldu ve şerif şapkasını başına geçirdi. Yüzünde iz çıkmıştı. Beni süzdü ve

"Omzumda uyumuştun." dedi yarı gülümsemeyle.

"Biliyorum şerif." diye cevap verince gülümsemesi arttı. Aşağı atladı. Kapıyı açınca Rick ve Daryl'ı gördük.

"Neler oldu? Patrick'i gördünüz mü?!" diye üzerlerine atladık. Daryl yüzünü asıp yanımızdan ayrıldı. Rick bize mutsuz bir yüzle

"Patrick...Virüsü bulaştıran o. Üzgünüm çocuklar..." dediği anda Carl'ın gözünden bir damla yaş aktı. Koştu, ben de Rick'e son bir bakış atıp Carl'ın yanına koştum. Carl koşmayı bırakıp hızlı hızlı adımlarla yürüdü ve bir taşın üstüne oturdu. Yetişip yanına oturdum. Çok üzülmüştüm.

Resmen karşımda yıkılmıştı... Gözümden yaş akmaması için kendimi zor tuttum. Carl'a baktım ve

"Bu rastlanması imkansız bir şey değil. Her an bizim de başımıza gelebilirdi Carl." deyince yere bakarak

"Ama..." demekle yetindi. Elimden bir şey gelmiyordu. Bir an bile olsa Carl'a acımıştımi onun canı yandığında benim de canım yanıyor gibi oluyordu. Carl'a sarıldım. O da ellerini sırtıma koydu. Kendimi bıraktım ve ağladım. Hemen ayağa kalktım ve kendimi başka bir yere attım, ıssız bir yere...

CARL

Ellie'ye sarıldığımda rahatlamıştım. Onu gerçekten sevmeye başlamıştım ve onun da bunu hissetmesini çok istiyordum. Elimle gözlerimi sildim ve ayağa kalktım. Ellie'yi bulmaya gittim. Yoktu, neredeydi? Birkaç adım attıktan sonra ağlama sesleri duydum.

Ellie hapishane duvarının dibinde iki varilin arasında ağlıyordu. Normal bir yüz ifadesiyle, onunla aynı şekilde oturup birkaç dakika bir şey konuşmadık. Elleriyle gözlerini sildi ve yere odaklandı. Bana baktı ve ağlamaklı ses tonuyla

"Hayat bize acımıyor Carl..." Onu ilk defa böyle görüyordum. Bilmiyorum... O hep sert kızdı. Bana hafif  tebessümle

"Benim hep sert bir kız olduğumu düşünürdün değil mi?" dedi ve ortam bir anda tamamen tozpembeye döndü. İkimiz de güldük. Burnumuzu çekiyorduk her seferinde. Açıkça söylemek gerekirse gözlerimi hatta aklımı okuma konusunda ustaydı... Devam etti ve

"Her zaman sert insanı oynayamazsın bu dünyada Carl. Dünya değişti, her an sevdiklerimizin ölümüne şahit olabiliriz. Unutma Carl, artık bir cehennemde yaşıyoruz." dedi ve bu sefer gökyüzüne baktı.

"Artık güneş bile yüzümüze sahte güler oldu." dedi ve tekrar gülümsedi. Ellerini saçlarının arasına daldırıp yana attı. Tek bir laf bile konuşmadan ayağa kalktım, elimi omzuna koydum ve gittim. Birkaç adım attıktan sonra arkama baktım ve

"Acımasız hayat..." diye mırıldandım ve yürümeye devam ettim. Dışarıda Michonne'u gördüm, oturmuş kılıcını temizliyordu. Yanına oturdum ve

"Nasılsın?" diye sordum.

"Olaylar olmuş." dedi şaşkınlıkla baktım ve

"Ne olmuş? Patrick olayıysa anlatmana gerek yok." dedim yüzümü asarak.

"Hayır." dedi. "Karen ve David yakılı bulunmuş." dedi.

"Ne!" diye yarı bağırma yarı şaşkınlıkla tepki verdim. Babam yüzünün bazı yerleri morarmış ve kanamış bir halle yanımıza yaklaştı. Babama bakınca birden gözlerim doldu ve

"Baba!" diye bağırarak yanına koşup sarıldım. Babam beni avutmaya çalışarak

"Bir şey yok... Bir şeyim yok." dedi.

"Ne oldu?" diye sordum ağlayarak.

"Küçük bir çatışma sadece." dedi ve şerif şapkamı çıkarıp birkaç kere öptü ve tekrar şapkamı kafama koydu. Boyuma denk gelecek şekilde eğildi ve

"Artık ağlamak yok... Hiçbir şey, hiçkimse için..." dedi ve tekrar doğruldu. Michonne'a

"Tetikte ol..." dedi ve gitti.

The Walking DeadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin