Mayısın son cuması, okuldan çıkmış eve doğru yürüyordum. Önceki günlerdeki sıcak ve bunaltıcı hava yerini serin bir rüzgara bırakmıştı. Güneş kaybolmuş, yerine ağlamaklı suratlarıyla kasvetli bulutlar gelmişti. Nedenini bilmesem de bu havaları ayrı bir severim. Belki benim gibi her an ne yapacağı belli olmadığı için, belki de gözyaşlarımı gizlediği için. Mutluluğun değerini, mutsuzluğu ve acıyı en dipte yaşayarak anlamış olanlar bilirler; yağmur, en güzel makyaj ve en doğal maskedir mutsuz insana. Normalde eve dönerken müzik dinlerdim. Aslında götürebildiğim her yere taşırım kulaklıklarımı. Çünkü ancak müzik dinlediğimde bastırabiliyorum düşüncelerimin çığlıklarını. Ama o gün evde unutmuştum. Bu yüzden de her zamankinden fazla düşünüyordum. Derken, birinin seslenişiyle sıyrıldım onlardan. Seslenen bizim dönemden bir çocuktu. Birkaç kere görmüştüm sadece.
-Eylül, dedi. Eve mi gidiyorsun?
-Bu seni neden ilgilendiriyor? dedim iğneleyici bir ses tonuyla.
- Mayıs ben. Aynı okulda ve aynı dönemde okuyoruz. Sapığın falan değilim.
-Olsaydın burada konuşuyor olmazdık zaten. Herneyse, hakkımda bildiğin tek şey adım. Bu da bu konuşma burada bitti demek oluyor.
Kızıl ve kahverengi tonları uzun düz saçlarımı savurarak döndüm. Kendimden emin adımlarla ilerlemeye başladım.
-Gitar çalıyorsun, şiir okuyorsun, ne kadar cırtlak desen de güzel bir sesin var ve.. Ve papatyaları seviyorsun. En sevdiğin renk mavi ve siyah. Kendini bildin bileli. Pembeyi hiç sevmedin. Filmlerdeki aşk ve arkadaşlıklardan çok felaketlere özeniyorsun. dedi.
İstemsizce durdum ve ani bir hareketle arkamı döndüm. Gerçekten çok şaşırmıştım. Daha bugüne kadar farkında bile olmadığım birisi benim hakkımda ne çok şey biliyordu. 'Sen bunları nerden biliyorsun?' diye geveledim şaşkınlıkla. Önce gözlerime, sonra gökyüzüne daha sonra da yere baktı ve gülümsedi. Sanki gülümsemesiyle birlikte bulutlar dağılmış ve güneş açmıştı. Diğer kızlar bu anda ona aşık olabilirdi. Ama benim kalbim yıllar önce taşlaşmıştı. Sevgi eksikliği ve içimin suskunluğu sinir yapıyordu bende. Sağıma soluma çatarak geçiriyordum günümü. ' Artık gerçekten sapığım olduğunu düşünmeye başladım.' diye devam ettim. Ve ekledim '2 yıl boyunca kareteye gittim.'
Şiddetli bir gök gürültüsü işittik ve peşinden yağmur başladı. Rüzgar yoktu ve bu yüzden çok güzel yağıyordu yağmur. İstemsiz olarak ellerimle kollarımı ovuşturdum. Mayısın sonunda yağmur beklemediğimden artist gibi çıkmıştım dışarı. Işık hızında bir hareketle ceketini üzerime geçirdi. Gözlerimin içine baktı ve 'Mayıs işte, her an ne yapacağı belli olmuyor.' dedi. Edebiyatı severim ve yaptığı sanat beni ister istemez gülümsetti. Her ne kadar korumam gerek bir karizmam olsa da üşüyordum ve hasta olmaya niyetim yoktu. Özellikle de yaz gelirken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutupların Hikayesi
RomanceEylül, içinde milyon çeşit kendisinin olduğundan emin bir kız. Aksi ve uysal. Kendini beğenmiş, bir o kadar da özgüvensiz. Cesur olduğu kadar korkak. İnsanları kendinden uzaklaştırmak konusunda master yapmış. Mayıs, kendine güveni tam, çek...