Okulun son Pazartesi sabahı normalden önce çalan alarmın sesiyle uyandım. Alarmı kapatıp tekrar yatağa gömülüyordum ki bügunün büyük gün olduğunu hatırladım ve ayağa fırladım. Uykumun açılması için perdeleri kenara çekip penceremi açtım. Sabahın serin havasının içeri dolmasına izin verdim. Yüzümü yıkayıp hazırlanmak için odama geçtim. Okulun son haftasına girmiştik ve bu da Şenlik Haftası demekti. Sosyal etkinlikler kulübünün başkanı olarak erkenden okulda olmam ve hazırlıklarda bir aksaklık olup olmadığını kontrol etmem gerekiyordu. Saçıma doğal görünecek bir maşa yaptım. Sade, beyaz elbisemi giydim. Makyajı seven biri olmadığım için kalem, rimel ve hafif bir parlatıcıyla yetindim. Toz pembe çantama Şenlik Programının yazılı olduğu kağıdı yerleştirdim. Heyecandan kahvaltı dahi etmeden evden çıktım. Okula vardığımda görevli öğrencilerin çoğunun orda olduğunu görmek beni rahatlattı. Beni gören kulüp arkadaşlarım yanıma gelmişlerdi.-Günaydın millet. Hazırlıklar ne alemde?
-Müzik grubunda bir sıkıntı yok. Anfilerle ve akort etmekle uğraşıyorlar. Yalnız solist üniversite başvurusuna gitmesi gerektiği için gelememiş ama halletmişler, dedi Uluç.
-Peki kimyacılar ne alemde? Malzemelerinde bir sıkıntı olmaz inşallah. Biliyorsunuz açılış onlarla olacak. Uluç müzik grubuyla sen ilgilen olur mu? Kimyacıların sis bombası iki yandan patlayınca sis geçene kadar sahneye girmiş olsunlar. Ha bir de Şanslı Ses'i de belirlesinler bir an önce. Nehir, robotçular ne alemde? Yollar dizayn edildi mi? Konserden sonra robot yarışları var çünk-
-Hey hey hey, bir nefes al. Merak etme, her şey yolunda. Bir aksilik çıkmayacak. Hepimiz görevlerimizi biliyoruz. Önce gel de birer kahve alalım. Şu stresini bir at, dedi Nehir ve beni elimden çekiştirerek kantine götürdü.
Saat 10'a doğru herkes toplanmış şenliğin başlamasını bekliyordu. Törenin işleyişinde bir aksaklık olmayacağından emin olunca biz de onlara katıldık. saat 10.10 geçe, biz hariç kimsenin beklemediği bir patlama sesi suyuldu sahneden. Kısa sürede etrafı bembeyaz sis kapladı. Çok geçmeden gitar sesi duyuldu ve okulumuzun müzik grubu sahnedeki yerini aldı. Açılış Son Fesi Bisiklet'in Bu Kız şarkısıyla yapıldı. Şarkılar akıp giderken sunucumuzun tanıdık sesi konseri bölerken fısıldaşmalar başladı. Çünkü bunun anlamını herkes biliyordu: Şanlı Ses vakti. Kısa fısıldaşmalardan sonra tekrar konuşmaya başladı tatlı sesli sunucumuz.
-Eveet, bu yılın şanslı sesi kimmiş bakalım.. Şanlı Sesi açıklıyoruuuum: Eylüül Deray! Evet, Eylül Deray, seni sahneye alabilir miyiz?
Kısa bir süre tek bir kasıım bile oynatamadım. Sonunda şoku atlatıp kendime geldiğimde 'Yapamam, b-ben adımı bile yazdırmadım ki! Hem ben bunca insanın karşısına çıkamam ki konuşamam fobim bu benim! Yo yo yo olmaz. İmkanı yok!'
-Gözlerime bak Eylül, tek ihtiyacın kendine güvenmen. Bunu yapabilirsin, hadi çık oraya. Adını kimin yazdırdığını sonra buluruz, dedi ve beni sahneye doğru itti Nehir.
Artık dönüşü yok, diye düşündüm. Ne olacaksa olsun.
Sahneye çıktım ve korkan gözler ve ürkek adımlarla mikrofona doğru yürüdüm. O sırada şarkıları söyleyenin Mayıs olduğunu fark ettim. Bana çarpık bir gülümsemeyle bakıyordu. Kaşlarımı çattım. Yanına sokuldum ve ' Bu işte senin parmağın varsa seni öldürürüm! Ben buraya niye çıktım sanki' diye söylenmeye başlıyordum ki sözümü kesti.
-Yapabileceğini biliyorum, sadece gözlerini kapat ve derin bir nefes al. Hazır olduğun zaman girebilirsin. Hem zaten seyircilerin çoğu ihtiyaç molası için gitti, yani seni yaklaşık olarak 300 kişi falan izleyecek.
- Çok yardımcı oldun ya, 300 ne ki sanki?
Cevabım intronun içinde kayboldu. Multitap- Ben anlarım şarkısının tanıdık melodisi kulaklarımı dolurdu. Gözlerimi kapattım. Düşündüm, söylesem de söylemesem de rezil olacaktım. Sesimin çirkin olmadığını biliyordum. Denemekten ne zarar gelirdi ki? Mikrofonu ağzıma yaklaştırdım ve nakarata girdim. Nakarat bitine gözlerimi açtım, Mayıs kendi bölümünü söylerken gözlerimi kalabalıkta gezdirdim. Herkes toplanmıştı. Yüzlerinde her an yumurta atmaya hazır bakışlar aradım ama bulamadım. Herkes yüzünde büyük bir şaşkınlık bir dikkatle bizi izliyordu. Negatif bir ize rastlamayınca biraz daha rahat br şekilde şarkıya devam ettim ve o anın tadını çıkardım.Şarkı bittiğinde Mayısla bakışlarımız karşılaştı. Bakışlarındaki mutluluk ve memnuniyetle başını hafifçe eğip elimi yakaladı ve bir kaç adım öne geçip selam verdik. Başımı kaldırıp dikkatimi kalabalığa çevirdiğimde yükselen alkış ve ıslıkları, ardından gelen bir daha nidalarını fark ettim. Gördüklerimin doğrularını sorgulayan gözlerle ona baktım. Gülümsedi. Gözlerim dolu dolu, gülümsedim.
Günün geri kalanı -tanımadığım bir sürü insanın tuhaf bakışlarını ve bazılarının yanıma gelip bugün çok güzel göründüğümü ya da sesimin çok güzel olduğunu söylemelerini saymazsak- şenlik koşuşturmalarıyla geçti. Günün sonunda eve dönmek için Melis'in arabasının yanında toplandık kızlarla. Melis, Selanik göçmeni sarışın çok tatlı bir kızdı. Vatandaşlık alma problemleri yüzünden okula 2 yıl geç başlamak sorunda kalmıştı. Bu yüzden ehliyeti vardı ve zor zamanlarımızda imdadımıza hep o yetişiyordu. Onun açık yeşil arabasına binmek üzereyken birinin bana seslendiğini duydum.
Okul grubunun piyanisti olan esmer kız yanıma geldi.
-Ben Asuman, müzik grubundan. Direk konuya giricem. Solistimiz olur musun? Yani hemen hayır deme lütfen. Solistimiz üniversiteye geçti ve yeni bir soliste ihtiyacımız var. Senin sesinin perdesi mükemmel. Kusursuz bir enerjin var. Sahneye yakışıyorsun. Ve fark ettin mi bilmiyorum ama grupla söylerken sanki milyon defa prova yapmış gibiydin. Bu iş için biçilmiş kaftansın. Sesindeki ufak tefek hataları beraber düzeltiriz, bunu dert etme.
-İmkanı yok. Gerçekten söylediğin her şey için teşekkürler ama bugün bile nasıl yaptım bilmiyorum. Benim sahne fobim var. Tutulur kalırım. Sınıfta sunum yapamıyorum ben daha, geçen gün ağlıyorum sanmışlar. Gerçekten, benden size hayır gelmez.
-Ya lütfen Eylül lütfeenn. Düşün bunu biraz. Sana ihtiyacımız var. Bak, yarışmaya katılmamız gerekiyor 2 ay sonra. Solistimizin devam edeceğini sanıyorduk ama yok işte, son anda sattı bizi. Eğer sen kabul etmezsen yıl boyunca yaptığımız provalar boşa gidecek.
Derin bir nefes aldım.
-Tamam. Tamam, ama gruptaki herkes bunu istiyor mu?
Elini havaya kaldırdı ve tamam işareti yaptı. Güvenlik kulübesinin arkasından çıkan alkışlar, işte bu nidalarını duydum. Bakışlarımı o tarafa yönelttiğimde diğer üyelerin kendilerini ele vermiş olmanın mahçupluğuyla bana baktığını gördüm. Onlara başımla bir selam gönderdim ve arabaya bindim. Kızların meraklı gözlerine aldırmadan bir kaç dakika sessiz kaldım. Sonra kıkırdadım, ardından içten bir kahkaha attım ve onlara konuşmayı anlattım. Bir kaç dakika sonra hepimizin sevinç çığlıkları arabayı doldurdu.
Arabadan inip bahçeye girdim. Çimlere uzandım ve bakmakta olan güneşin beni ısıtmasına izin verdim. Gözlerimi kapattım, gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutupların Hikayesi
RomanceEylül, içinde milyon çeşit kendisinin olduğundan emin bir kız. Aksi ve uysal. Kendini beğenmiş, bir o kadar da özgüvensiz. Cesur olduğu kadar korkak. İnsanları kendinden uzaklaştırmak konusunda master yapmış. Mayıs, kendine güveni tam, çek...