Akşam yemeği için annemle birlikte bir orduya yetecek kadar yemek yapmıştık. Ne için iki gün köye gidebilelim diye. Evlenmemeye biraz biraz ikna oluyordum böylece. Evlenmek demişken aklıma geçmişteki kötü anılarım gelmişti. Okulda tanıştığım bir çocukla sevgili olmuştuk. Oldukça iyi anlaşıyor ve birbirimizi çok seviyorduk. Yani sadece kısa bir süre. Çünkü beni aldatmıştı. Ömrüm boyunca unutamayacağım acıları bana bırakıp arkasına bakmadan başka bir kadına gitti. Onunla evlendi. Belki o kadın yerinde ben olabilirdim. Ama bu zamanları atlatmıştım ben. Öyle her aklıma gelişinde gözlerim dolmuyordu. Ya da uzun uzun düşünmüyordum. Sadece kimseye güvenmemeyi iyi öğrenmiştim. Bu sebepten ötürü de ailem ve bir kaç arkadaşım dışında kimseyle samimi olmuyordum. Herkesle konuşuyor sohbet ediyordum ancak bu sadece insanlara olan sevgimin getirisiydi. Ben herkese herşeye olan güvenimi ilgimi o gün o nikah memuruna ' ömrümün sonuna kadar evet'diye seslenen o adamın sesiyle kaybetmiştim. Bundan şikayetçi değildim. Birilerine bağlı yaşamak kalabalıkta fazlalık gibi olmadan hayatına devam etmek kesinlikle daha akıl karıydı. Düşüncelerimi kapının sesi böldü. Üzerimdeki durgunluğu atmak ve belli etmemek istiyordum. Gelen babam ve abim olmalıydı. Yattığım yerden doğruldum ve annemin kapıya doğru gitmesini izledim. Sonra da evin erkeklerinin sesleri geldi. Gülerek konuşuyorlardı.
"Bir şey istenecek sanırım Turgut " diyen babama baktım ve minik bir kıkırtı çıktı ağzımdan.
"Sanki her gün aç bırakıyorum sanacak görende Cihat" dedi annem sitemle. Haklıydı annem her gün özenirdi yemeklerine.
"Tamam hatun sende alınma hemen bilirsin yemeklerini ve seni sevdiğim kadar kimseyi sevmedim ben " diyen babama abim uzun bir ıslık çaldı ve biz abimle önden gittik mutfağa.
"Abi Sena köyde ya hani şey diyecektim sana ben düğünleri varmış bizi de davet ettiler gider miyiz? Yani fatoş teyze kesin bir emirle seni de davet etti. Gelsin dedi. "
"Babam her zamanki gibi haklıydı yani Nida"
"Ya abi of hadi gidelim işte birlikte"
"Kızım işlere kim bakacak siz gidin işte"
"Abi lütfen ya fatoş teyze sana çok kırılır"
"Ben hoşlanmıyorum arkadaşından. Tamam ailesini ne kadar çok sevsemde o kız fazla kıçı başı dağıtan biri seninle de arkadaşlık yapmasını istemiyorum. "Her zamanki konuları dinlemekten yorulmuştum artık. Neden bu kadar önyargılı davranıyordu Sena'ya bilmiyorum. Bir hatasını mı görmüştü onu da bilmiyordum. Sormama rağmen bana söylemiyordu. Sebepsiz yere de böyle davranması beni sinirlendiriyordu.
"Ne alaka abi ne zaman onunla ilgili bir konu konuşsak nefretini dile getiriyorsun sende. Yıllardır dost oldu bana yeri geldi kardeş oldu. Neyini gördün de böyle davranıyorsun"
"Neyse ne seninle tartışmaya girmek için fazla açım ve yorgunum. Gelirim ama fatoş teyzenin hatrına. "
"İyi tamam be "
İçeriye giren annem ve babama baktık ikimiz birden. İkisi kol kola girmişler gülerek mutfağa girmişlerdi. Aşklarına her zaman gıptayla bakmıştım. Öyle çok büyük hikayeleri yoktu. Görücü usulü evlenen iki genç zamanla birbirlerine sıkıca bağlanmış ve bu da aşka dönüşmüştü. İlk meyveleri olan abimi de büyük bir sevgiyle yetiştirmişlerdi. Keza beni de öyle yetiştirdiler. Asla ailemle sorunum olmamıştı. Geniş bir akraba çevremiz vardı. Bağlarımız eskisi kadar sıkı olmasa bile bir çoğuyla ayda bir görüşmeye çalışıyorduk. Kalabalık aile en iyisiydi. En samimisiydi.Hep birlikte masada yemeklerimizi yiyorduk. Bende annem babamdan onay aldı mı almadı mı anlamak için aşağıdan bacağını dürttüm. Yani yapmaya çalıştım. Çünkü yanlışlıkla babamın bacağına vurmuştum. Annemin karşımda biraz uzakta olmasının payını hesap ederek ayağımı biraz hızlı hareket ettirmiştim.
"Yavrum ne yapmaya çalışıyorsun?" dedi babam. Utanmıştım. "Baba yanlışlıkla oldu özür dilerim. Öylesine sallıyordum sana denk geldi"
"O zaman bu ara fazla spor yapıyorsun. Bacak kasların güçlenmiş gibi duruyor."
Diye benimle dalga geçen yüzündeki muzip ifadeye alayla baktım. "Bugün de oldukça komiksin baba" diye sinirle soludum. Oldukça kolay sinirleniyordum. Ama aileme asla saygısızlık yapmazdım. Bunu da herkesin eğlenen ifadesinden kötü bir konuşma yapmadığımı görerek farketmiştim. Nedense akşam saatlerinde saçma düşünceler peyda oluyordu zihnimde. Içimdeki düşünceler kelimelerimin yerlerini bile değiştirebilecek kadar karışık nerden aklıma geldiğini bilmediğim tuhaf şeylerdi. "Kızım sana sesleniyorum. Fazla mı leyla oldun sen?"
"Ya baba bende bilmiyorum akşamları aklıma hep ilginç konular geliyor ama toparlayamıyorum beynimde"
"Bir beynin olmadığı içindir" diyen abime göz devirdim. Cevap verme girişiminde bile bulunmadım çünkü Allah var iyi laf sokmuştu.
"Düzgün konuş Turgut kardeşinle yaşınız kaç olmuş hala çocukluk peşindesiniz" dedi annem sakince.
"Neyse ne anne dayanamıyorum artık ya. Baba annem bahsetti mi ? Sen ne dedin? Gidiyor muyuz şimdi? Ee gidiyorsak ne almam gerekli ki ? Heralde iki elbise yeter değil mi? "
Abim ellerini pes eder gibi kaldırıp cevap bile vermeden kalktı masadan. En hızlı yemek yiyenimiz abimdi zaten. Önüne fil koysan onu da bi on dakikada hallederdi evelallah.
"Sakin ol Nida"dedi babam. Çok konuşmamdan hoşlanmazdı evet. O kadar kusur kadı kızında da olurdu. Ne yani sakin bir kız falan mı bekliyordu anlamadım ki.
"Gidiyoruz. Yani gidecektik taki sen beyin kanaması geçirttin hepimize burada. Ne alırsan al yanına sadece bizim valizler de arabaya girsin yeter." dedi babam. Abimde bu sırada mutfak tezgahının kenarında duran muzu aldı ve soymaya başladı. Bir ısırık aldı. Daha sonra bir daha sonra bir daha derken bittiğini farkettim. Ne ara bu kadar hızlı yediğini düşünmeden edemedim. Kıskanıyordum onu evet. Saklamayacağım daha fazla. Hayvan gibi yiyip kilo almaması beni çok fazla imrendiriyordu. Hemen bu fesat düşüncemi zihnimden atıp babama cevap vermeyi akıl edebildim.
"Zaten alacağım iki parça birşey baba valize gerek yok sanırım"
"Dedi ve ikinci valizi almayı düşündü" dedi abim. Yaprak sarmasından bir tane daha alıp pislik bir bakış attım ona. "Sana ne !" diye çıkıştım ona. O da haklı olduğunu bildiği için sırıttı bu hareketime. Babamla abim az daha durup salona doğru gittiler. Babam benim elimden kahvesini her akşam içerdi. Bu bizde su içmek kadar ritüelleşmişti. Çok seviyordu benim yaptığım kahveyi. Bu yüzden onlar içeride otururken hemen masayı topladım ben. Annem de onları makineye yerleştirdi. Bu sırada ikimizde sessizdik. Aklıma yine abimin Sena'ya kötü davranması gelmişti. Bu durumu açığa çıkarmam gerekiyordu. "Nida"Diye seslenen durgun sesle irkildim sebepsizce.
"Hmm" demekle yetindim.
"Abinle ilgili birşey soracaktım ben"
"Sor annem"
"Kızım abinin Sena'ya olan tavrını biliyorsun. Aklıma birşey takıldı. Bu kız acaba abinin görmemesi gereken bir hata mı yaptı. Sena yapmaz ama biliyor musun birşey ?"
"Bilmiyorum anne ama uzun zamandır böyle"
"Şu klişe lafın haklı olabileceği ve onu bir gün kullanacağım aklımın ucundan geçmezdi doğrusu "
"Neden bahsediyorsun anne Allah aşkına "
"Saf mısın sen ? 'ilk aşklar kavgayla başlar' diye bir laf duymadın mı hiç"
"Duydum anne neden duymayayım senin o izlediğin pembe dizilerinde ondan başka konu dönmüyor zaten"
"Sulandırma konuyu bir kere de"
"Tamam yahu tamam. Iyi de sen bu kanıya nereden vardın?"
"Uzun zamandır aklımda ama araları hiç iyi değil ki bir diyalog dahi geçtiğini görmedim ben ikisi arasında"
"Kesinlikle anne bir kere bile konuşmaz mı insan ya"
"İşte buna takılıyorum bende. Yani Sena çok fazla güzel bir kız. Yani standartların üzerinde. Acaba kendini kaptırmamak için mi uzak duruyor ki?"
"Sanmam. Apaçık belli ediyor sevmiyor onu ama Sena'ya soracağım artık. O da farkındadır muhtemelen ve üzülüyordur diye de hiç sormamıştım. "
" Sen bilirsin ama kalbini kırma kızın. Durduk yerde aklı karışmasın bir de. Hadi oyalanma daha fazla kahveleri yap içelim"
"Tamam anne güven bana. Ay konuyu birden nasıl değiştirdin sen öyle. Tamam yapıyorum gir sende içeriye haydi"
Annem güldü ve sırtımı sıvazladı. Daha sonra mutfak kapısından çıktığını gördüm. Onu izlerken de cezveye kahveleri koyuyordum. Tepsiyi hazırladım yanına da babamın kahve içerken yemeye bayıldığı baklavalardan koydum. Kahveyi yaparken şarkı mırıldanmaya başladım. 'Acaba abimle Sena nasıl olurdu birlikte olsalardı. O kadar mutlu olurdum ki. Hep birlikte olurduk. Ya görümce gelin ilişkisi yüzünden aramız bozulursa. Ama yok canım biz çok yakınız olmaz öyle birşey' diye kendi kendime konuştum ve taşmasına ramak kalmış kahveyi hemen aldım. Fincanlara doldurduğum kahvenin kokusu mutfağı sarmıştı. Bu kokuya aşıktım. Bu kokuya bayılıyordum. İçeriye geçtim ve L tipi koltukta oturan babamla anneme kahvelerini verdim. Abim de tekli koltukta telefonuyla uğraşıyordu. Kahvesini uzattım.
"Şuraya bırakabilirsin" dedi ve sırıttı.
"Seninle evlenecek kadına acıyorum gerçekten " dedim ve kahvesini almasını bekledim. Tamam belki yersiz bir konu oldu. Ama az önce mutfakta onu düşününce ağzımdan böyle bir cümle çıkmıştı.
"Hadi ya sen çok güzel bir eş olursun eminimki. Seni alacak olan 3 gün bile dayanamaz sana kızım. Bir kere aranızda diyalog namına birşey geçmez. "
"Niyeymiş o? Çokta güzel sohbet eder benimle evlenen bir insan"dedim burun kıvırarak.Babam güldü.Annem de güldü ama cevap vermekten de geri durmadı.
"Niye olacak sen konuşup duracaksın kimse de sana cevap veremeyecek ondan diyor abin" dedi ve babamla yeniden kahkaha attılar.
"Siz öyle sanın evlendiğim zaman göreceksiniz"dedim ama dememle aklıma bugün düşündüğüm konu gelmişti.Gülümsemem yavaşça soldu. Kahvemi elime aldım kimse farketmesin bu halimi diye ve büyük bir yudum aldım. Evlenmek falan yoktu. Evlenmek istemiyordum. Bir kere ben ailemi çok seviyordum.
₪₪₪₪₪₪₪
Odama çıktığımda valize bir kaç elbise iç çamaşırı kazak pantolon koymuştum. Ve en sevdiğim çoraplarımı koymayı ihmal etmedim. Yarın sabah yola çıkacaktık. 2 saatlik bir yolculuktan sonra köye varmış olurduk. Duş almaya karar vermiştim. Ama üşengeçliğim ve uykumun gelmesi bunu ertelememe sebep oldu. Sabah biraz erken kalkıp duşumu alabilirdim evet. Valizimi indirdim ve kapının kenarına koydum. Saçlarımı ellerimle düzelttim ve yatağıma yattım. Aklımı kurcalayan konularla birlikte uykuya yavaş yavaş daldım. Önümüzdeki 2 gün yorucu geçecekti buna emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ
RomanceBir telefon numarasını yanlış yazmak nelere sebep olabilirdi ? Bunu kimse bilemedi. Ancak ortada cayır cayır yanan birisi vardı. Bu ateşi harlayan ise yaptığının bedelini ağır ödemeliydi.