Bizi karşılayan topluluk çok neşeli görünüyordu. Bizleri bekledikleri o kadar belliydi ki her yer misafire yakışır şekilde hazırlanmıştı. Hemen teyzeler gelip elimizdeki valizleri çantaları aldılar. Bu beni gülümsetti yeniden. Herkesle teker teker görüştük. O kadar kalabalıktı ki isimlerini hatırlamıyorum bile. Neyse zaten iki gün durup gidecektik o yüzden rahatça vakit geçirebilirdik. Aslında bir kaçını tanıyordum. Daha önce de gelmiştik Sena'nın babasının köyüne. Ama kalabalık bir gruba ilk defa giriyordum burada. Uzunca bir süre herkes birbiriyle sohbet etti. Gelirken abimle konuşan küçük çocuk babamla abimin arasına oturmuş ikisini hunharca güldürüyordu. Bir iki tane kızın abime birkaç defa baktığını gördüm. Ama abimin farkettiği tek şey o küçük çocuğun konuşmasıydı. Kadınlar bir köşede oturuyordu. Erkekler ise diğer odada oturuyordu. Ama kapı açıktı karşılıklı odalarda oturulduğu için görülüyordu. Saate baktığımda 1'e geldiğini gördüm. Kına akşam olacaktı. O yüzden oradakiler yemek hazırlamak üzere ayaklandılar. Bende kalktım ama fatoş teyze kolumdan tuttu oturttu geri yerime. "Sen misafirsin bir otur kız"diye paylamayı da unutmadı. Ben yerime oturunca geri teyzenin biri "Ee Nida kızım ne okuyorsun ?" diye sordu.
"Ben coğrafya öğretmenliği okuyorum Saniye teyze" diyip gülümsedim. "Maşallah maşallah yavrum. Okuyun bu millet size emanet"diyip manidar bir gülüş attı. Sena'nın sesi de çıkmıyordu bu ara. Ne yapıyor diye baktığımda koltuğun kolçagına kafasını yaslamış rahatsız bir halde kendine uyuma ortamı hazırlamıştı. Uyku onun için önemliydi. Bunu herkes bilirdi. Yani tanıyan herkes. Ve burada uykusunun en güzel yerinde erkenden kaldırılıyor olduğunu bilmek beni üzmüştü.
Köyde sabah kahvaltıları erken oluyormuş. Öyle dediler. Erken kalkan yol alır hesabı herkes yiyip işine gidiyormuş. Daha sonra bu vakitlere doğru da yeniden yemek yemek üzere toplanıyorlarmış. Günlerinin çoğu tarlada ya da hanımların ev oturmalarında yemek ya da örgü yapmasıyla geçiyormuş. Biz de kendi hayatımıza zor diyorduk. Açıkçası duyduklarım kendi yaşamımı oldukça basite indirgedi. Bende erken uyanıyor olabilirim çoğu günlerde. Ama ne tarlaya ne işe gidiyordum. Okuluma gidip daha sonra da geziyor ya da eve gelip yatıyordum. Ben bunları düşünürken koyu bir sohbet dönüyordu bizimkilerin arasında. Herkes birbiriyle konuşuyordu. Bir sürü kadın mutfağa gittiği halde oda hala doluydu. Kafamı tekrardan karşı odaya doğru çevirdiğimde abimle göz göze geldik. Buraya mı bakıyordu yoksa ben bakınca mı döndü anlayamadım ama oyalanmadan bir turda yanıma bakış attı kafasını çevirdi. Yanımda da az önce gördüğüm manzara duruyordu. Sena hala uyuyordu. Bu seste de nasıl uyumaya devam ediyor anlayamadım ama neyse. Kızlar odaya girdi ellerinde örtüler vardı. Yere serdiler onları. Sonra tekrardan iki kız daha geldi. Yemekleri adını bilmediğim uzun, tahta yemek masası kılıklı şeyin üzerine yerleştirdi. Karşı odaya da yemek hazırlanmıştı. Gelen sarmalar ve börekleri görünce gözlerimden kalp falan fışkıracak diye çok korktum. Yemek yemeyi seviyordum. Hele ki güzel ve ev yemeği olanlara bayılıyordum. Ev yemeği yapmayı da çok seviyorum bu yüzden. Sesler artında Sena gözlerini açmış olmalıydı. Önündeki yerde duran sarma tabağından bir sarma aldı ve ağzına attı hepsini. Gerçekten bu kızda yemeyi seviyordu ben gibi. Yemek yapma konusunda pek marifetli değildi ama yeme konusunda benimle yarışırdı. Kafamı diğer tarafa doğru yeniden çevirmek gelmişti içimden. Diğer odaya doğru yeniden baktım ve abimin gerçekten bu tarafı izlediğini farkettim. Sena'nın hareketlerini izliyor olmalıydı. Sena bundan habersiz sarmayı tuttuğu parmaklarını bir güzel yaladı. Bu kız gerçekten iflah olmazdı. Bu beni gülümsetti. Abimin hala neden nefretle izlediğini onu neden sevmediğini anlayamıyordum ama bir süre daha sessiz kalıp onu gözlemlemek istiyordum. Evdeki en yaşlı kişi olan Saniye teyze herkesi sofraya buyur etti. Herkes teker teker yere oturdu ve yemeğine başladı. Buradaki herkesin akraba olmadığını yemekte farketmiştim. Yarısı neredeyse komşuydu. Bu evde düğün evine en yakın komşunun eviydi. Misafirler burada ağırlanıyormuş. Ne kadar sıcakkanlı insanlar diye düşündüm. Eğer bizim orada olda kimse kapısını açmazdı belki. Hem düşünüp hem yemiştim. Her zamanki gibi çatlama evresine gelmiştim. Teyzeler hayretle beni izleyip değişik sesler çıkardılar. Sonra birisi "Amanın bu kız nasıl böyle manken gibi incecik "dedi. Bende güldüm. "Ne incesi abla boyum uzun ya sana ondan öyle geliyor "dedim. Sena da güldü bu dediğime. Ne yani uzun olmak suç değildi sonuçta...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ
RomanceBir telefon numarasını yanlış yazmak nelere sebep olabilirdi ? Bunu kimse bilemedi. Ancak ortada cayır cayır yanan birisi vardı. Bu ateşi harlayan ise yaptığının bedelini ağır ödemeliydi.