Sabah alarm sesiyle gözlerimi açtım. Hala uykumu alamamıştım. Yorgun gözlerimi karanlık odada gezdirdim. Sonra hafif hareketlerle kalktım yataktan. Karanlığın sebebi perdelerimin kapalı olmasındandı. Perdeyi yavaşça araladım ve etrafın sisli olduğunu birşey değişmediğini gördüm. Derin bir nefes verip dolabıma yöneldim ve içinden giderken giyeceklerimi aldım. Çekmeceden iç çamaşırımı aldım ve odamdaki küçük banyoya doğru sarsak adımlarla ilerledim..
Kısa bir duştan sonra banyoda saçlarımı taradım ve uzerimi giyindim. Odama geçtim sonra yatağımı topladım. Kendimi daha rahat hissediyordum. Annemin seslenmesini duyup valizimle birlikte sarj aletimi aldım. Onunla birlikte makyaj çantamı da sırt çantamın içine koyup odadan çıktım. Çok acıkmıştım. Hemen mutfağa gittim hazır masaya oturdum ve herkese günaydın diye seslendim.
"Kusura bakmayın gün falan aymadı" diyen abime hepimiz güldük. İş falan bahaneydi o gitmek istemiyordu. Annem meyve suyumu önüme bıraktı bende tabağıma böreklerden iki dilim koydum. Hemen yemeye başladım. Karnım doyana kadar yedim. Neredeyse patlamak üzereydim. Sabahları konuşmayı sevmezdim. Nereden baksan 12' ye kadar tek tük cümleler kurardım. Kimse de sorgulamazdı. Bende anlam verememiştim bu huyuma çünkü. Sadece fazla yorgun hissediyordum sabahları. Masadan kalktım ve lavobaya doğru gittim. Ellerimi yıkadım. Lavobaya girmem gerekliydi. Girdim ve çıktım. Ellerimi yeniden yıkayıp odama doğru yürüdüm. Dişlerimi fırçalayıp yeniden çıktım. Herkes masadan kalkmıştı. Bende anneme yardım ettim birlikte topladık ve gideceğimiz için elimizde yıkadık. Tamamen işlerimiz bittiğinde herkes ayaklandı. Saat 8.45 olmuştu. Dışarıya çıktık ve soğuk hava anında içimin ürpermesine yetti. Herkes hızlıca arabaya gitti ve annemle babam hemen öne oturdu. Bizde abimle valizleri arabanın arkasına koyduk. Hemen yerlerimizi aldık. Babam klimayı açmıştı içerinin ısınması için. Hareket etmeye başladığımızda erken kalkmamın verdiği mahmurlukla dizlerimi iyice kırdım ve abimin dizlerine yattım. O da saçlarımı okşadı ve telefonuna bakmaya devam etti. Bende arka cebimden telefonumu çıkardım ve ekranda Sena ile benim lunaparktaki çekindiğimiz fotoğraf vardı. Tam instagrama girecekken abimin beni izlediğini yani telefonuma baktığını gördüm.' La havle' diye kendi kendine söylendi ve telefonu daha seri bir şekilde kullanmaya devam etti. Bende biraz instagramda gezindim sonra telefonumu ve gözlerimi kapatıp uyumaya gayret ettim.
₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪
TURGUT'TAN
Kaç yaşına gelmiştim hala ailemi kırmamak için onların her istediğini kabul ediyordum. Evlenmek dışında yani. Araba da sessizlik vardı. Babamın açtığı cızırtılı plak müziklerini dinliyorlardı annemle ikisi. Bende müziğin verdiği sakinlikle biraz düşünmek için kendime izin verdim.
Kardeşimi çok seviyordum. Nida benim canımdı. Kanımdı. Deli dolu halleri daha sonra küsüp üzüldüğü zamanlardaki yüz ifadesi onu her seferinde daha çok sevmeme neden olmuştu. Şimdi koskoca kız olmuştu 21 yaşında kendi ayakları üzerinde duruyor , coğrafya öğretmenliğine artık tamamiyle aday olduğunu gösteriyordu. Onunla gurur duyuyordum. Öyle çok başarılı eğitim hayatı yoktu ama önemi de yoktu bunun. Bizim adımızı lekeleyecek bir harekette bulunmamış kendisini hep korumuştu. Bu gün ailem hakkında düşünmemin beni ne kadar rahatlattığını farkettim ve buna devam ettim. Babam genç yaşta annemle evlenmiş ve onunla güzel bir hayay yaşamıştı. Hala da yaşamaya devam ediyordu. Ben babamın izinden gidip onun kadar başarılı bir mimar olmuştum. Ailem çok şükür ki sorunlardan uzak sakin bir hayata sahipti. Annemde okul öncesi öğretmeniydi ancak mesleğine devam etmemişti. Ev hanımı olmanın çocuklarıyla ilgilenmenin onu mutlu ettiğini söylerdi her zaman. Düşüncelerimle yüzümde minik bir gülümseme geçti. Sonra aklıma annemin beni sürekli evlenmem için teşvik ettiği daha doğrusu zorladığı gerçeği üşüştü. Kabul ediyorum kendilerince haklı olabilirlerdi ancak ben istemiyordum. 28 yaşındaydım. Bunun belki daha otuza kadar yolu vardı benim için. Ayrıca beklediğim bazı şeyler vardı yani test ettiğim. Eğer ki düşündüklerim yalnızca benim kafamdaki kurmacaysa o zaman annemin istediği kişiyle evlenecektim. Şimdilik ne düşündüğümü neyi anlamaya çalıştığımı beynimin raflarına kaldırdım ve tamamen sessiz biten yolculuğumuzun beni çok rahatlattığını farkettim. Nida hala uyuyordu. Ona hafifçe dokundum ve uyanmasını sağladım."Geldik mi ? " diye boğuk bir sesle sordu bende kafamı salladım olumlu anlamda. Annemle babam inmişlerdi yine bizden önce. Bunlarda çocuklarının yanında utanmıyorlardı sarmaş dolaş yürümeye. Kendi kendime yeniden güldüm. Daha sonra bugün ne kadar çok güldüğümü farkettim tekrardan güldüm ve kendimi toparladım. Nida'yla birlikte arabadan indik babamda arabanın bagajını açtı. Eşyalarımızı aldık ve hızlıca ilerledik. Bizi karşılamaya umarım tanıdık birisi gelirdi. Bunu düşündükten hemen sonra Nida büyük bir çığlık kopardı boğazından ve elindekilerini yere kabaca bıraktı. Gözlerimi yerden alıp ileriye sabitledim. Bizi karşılayan Sena ve küçük bir oğlan çocuğuydu. Çocuk bana gözlerini dikmiş bakıyordu. Daha sonra Sena'nın montunu çekiştirerek ona dönmesini sağladı. Eliyle de beni gösterdi. Sena kafasını salladı. Ne döndüğünü anlamamıştım. Zaten oldum olası şu kızı sevmezdim. Yaptıklarıyla da ilgilenmezdim. Yani öyle olmalıydı. Küçük çocuk bana doğru yürümeye başladı. Bende Nida'nın attıklarını da aldım ve çocuğa doğru yürümeye başladım. Çocuk önümde durdu.
"Alayım mı ağabey? " diye sordu. Gülmemi bastıramadım. Bir elimdeki çantaları koydum yere ve başını okşadım.
"Bunlar biraz ağır dostum ama halledebilirim. Yardıma ihtiyacım olduğu an senden isteyeceğim bana yardım etmeni anlaştık mı?"
Çocuk hevesle dinledi beni ve kafasını salladı."Tamam ağabey. O zaman senin adın ne?" dedi. Bende hafifçe güldüm. Sonra bizimkilere baktım kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Bu soğukta neden beklediklerine anlam veremedim. Yerdekileri yeniden elime aldım ve çocuğa dönerek konuşmama devam ettim.
"Ben Turgut. Ya senin adın ne yakışıklı" dedim. Yakışıklı dememe sevinmiş olacak ki güldü hınzırca.
"Veysel Ali benim adım da ağabey" dedi.
"Tanıştığıma memnun oldum Veysel Ali"
Dedim. Sonra Veysel'e bakmayı bıraktım kafamı kaldırdım ve bizi izleyen Sena'yı gördüm. Gülüyordu. Başımla kısa bir selam verdim ve hızlıca geçtim yanından. Daha sonra adımlarımı mecburiyetten yavaşlattım çünkü köydeki evi bilmiyordum sonuç olarak. Arkadan annem babam ve iki kız gülerek geliyordu.
"Abi sen sevmedin mi köyümüzü?" diye mutsuzca sordu.
"Sevdim abim neden öyle dedin. Çok sevdim hemde"
"O zaman neden mutsuzsun sen"
"Yok oğlum öyle birşey ne mutsuzu. Üşüdüm ondandır"
"Ama sen Sena ablamı görünce çok üzüldün"dedi. Söylediği şeyle onu sevmediğim bu kadar belli oluyor mu diye düşünmeden edemedim. "Üzülmedim lan. Ne diye üzüleyim sevmiyorum Sena ablanı ben o yüzden "
"Anladım ağabey" dedi ve güldü.
"Ev burası. Şu mavi kapılı yer " dedi arkamızdan Sena. Dönme gereği bile hissetmedim. Sessizce girdim eve ve bizi bekleyen topluluğa doğru baktım. Gerçekten yorucu iki gün bizi bekliyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ
RomanceBir telefon numarasını yanlış yazmak nelere sebep olabilirdi ? Bunu kimse bilemedi. Ancak ortada cayır cayır yanan birisi vardı. Bu ateşi harlayan ise yaptığının bedelini ağır ödemeliydi.