"Bir ara kesildin gibiydi, yeniden mi başladın?"
Chanyeol başımda dikilmiş yediğim lokmaları sayarken beni yüzünü buruşturarak seyrediyordu.
"Artık Kyungsoo ile her akşam yürüyüşe gidiyoruz. Daha çok acıkıyorum." dedim koca bir ramen kümesini ağzıma tıkıştırırken.
Chanyeol eli belinde, bir ayağına yüklenip gözlerini kısarak beni süzdü.
"Akşamları arayıp yeğenimi görmek için gelmek istediğimde telefonu yüzüme kapatmalarının sebebi buydu demek?" diye sordu. Ramen boğazıma kaçmış gibi yaparak suçlu öksürüklerimi gizlerken kendine sandalye çekip oturdu.
"Ondan değil yahu! Zaten karnımda çocuk, neresini göreceksin? Yorulma diye ben şeediyorum."
"Evet, tabii."
Küstü bana ama dudak büzüp karnımı okşadığımda ve onun bu somurtuk hallerine birkaç kıkırtı veren bebeği duyduğunda anında eskiye dönüp palyaçoluk yapmaya girişti. Bir an için pişman olduğumu söyleyebilirdim.
Onun çıkardığı komik sesler, bebeğin gülüşleri arasından kulağıma çarpan anahtar seslerini duyduğumda Chanyeol'ü karnımdan uzaklaştırdım. Yerimden kalkıp kapıya geldiğimde Kyungsoo'yu görmek beni şaşırtmıştı. Gelmesine daha birkaç saat varken günün ortasında evde görmek alıştığım bir durum değildi, hafta sonları dışında.
"Erkencisin?" dedim. Biraz merak, biraz şüpheyle. Benim orada olduğumu fark edince irkildi. Yüzüme döndüğünde ufak bir an ifadesine yerleşmiş üzüntü dolu havayı gördüğümde rahatsız hissettim. Ne var ki o üzüntü beni daha çok sarmadan Kyungsoo silkelenip gülümsedi.
"Ah, bugün biraz yorucuydu. İzin aldım." dedi.
Az önceki rahatsızlığım tamamen dinerken bu sefer ben de gülümseyebilmiştim.
"İyi o zaman. Hadi gel, biz de yemek yiyorduk. Chanyeol de var."
Elinden aldığım çantasını askılığa takıp kolundan çekiştirdim. Mutfağa sürükleyip masaya oturttuğumda, sürekli bölünen kelimeleriyle bana dur demeye çalışıyordu ama dinlemedim.
"Hemen sana da ramen hazırlıyorum."
"Jongin, sen otur, ben yaparım." dedi. Ona dönüp parmaklarımla susmasını işaret ederken Chanyeol'e de onu orada tutması için kaş göz yaptım.
"Bırak enişte, azıcık da o sana baksın." dedi canım arkadaşım. Onun umurunda mıydı sanki, utanıp kızarmamız? Ekstra hoşuna gittiğine ve şu an içinden kıs kıs güldüğüne emindim.
"Ama..." diyip susarak durumu kabullenen Kyungsoo ile kendi kendime eğlenirken fazla vakit harcamadığım yemeği önüne bıraktım. Yanına oturup ellerim yanaklarımda yemesi için bekledim.
Kyungsoo'da hareketler durgunlaşmıştı. Eline aldığı çubuklarla eriştelerle oynarken ısırdığı dudakları ve şişirdiği yanaklarıyla fazla dertli duruyordu. O an Chanyeol ile göz göze geldik ve "Kesin bir şey var!" bakışlarımız buluştu. Onu görünce birden gelen enerji, yine onun bu halini görünce sönüverdi.
"İyi misin enişte?" diye sordu Chanyeol. Bu kez utanma belirtisi ikimizde de olmadı. Kyungsoo soluk bir gülümsemeyle başını sallayıp erişteyle oynamaya devam etti. Ardından bana döndü.
"Ramen dışında yiyecek bir şey yok muydu?" diye sorunca kalakaldım. Bir an için memnun kalmadığından endişelenip kötü hislere kapılırken Kyungsoo diyeceği cümlelerle bunu bozdu.
"Yaptıklarım bittiyse ev yemeklerinden söyleseydin keşke. Hazır paketlerden neden yedin?"
Endişem şaşkınlığa evrildi. Gözlerim de meraka ev sahipliği yaptı. Kelimeleri bir araya getirip açıklama yapamıyordum ve üzüldüğü durumun bu olması düşüncesi kalbime dokunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peek-a-Boo || #PeeKaDiBoo
Fiksi PenggemarBir sen, bir ben, bir de bebek... 🔖 2018 KaDi Doğumgünü vesiylesiylen yazılmıştır.