tüm gece boyunca hajime'nin yeşil gözlerini hayâl ettim. evinden ayrıldığımdan beri, yaşadığımız anları tek tek düşündüm. beni sevdiğini, bana değer verdiğini hissetmiştim. bunun nasıl bir his olduğunu daha önce biliyordum ama unutmuştum. hajime ile arkadaşlığımızın sonsuza kadar süreceğini düşünmüştüm. evinde geçirdiğim tüm vakit beynimde tekrar tekrar canlanıyordu. ona mesaj atmayı istemiştim ama utanmıştım.
ertesi gün, matematik ders notlarımın eksik olduğunu fark ettim. üç gün önce, yaşadığımız olaydan dolayı derse girememiştik. ben de matematik dersinde konu olarak bizim sınıftan önde oldukları için hajime'den notları almaya karar verdim.
hajime'yi bulmak için onun sınıfının önüne gelmiştim. kapıdan orada olup olmadığını bakıyordum ki arkamdan gelen sesle sıçradım. "selam,"
"korkuttum mu? affedersin." arkamı döndüm. hajime tam karşımdaydı. kaşları endişeyle hafifçe çatılmıştı.
"sorun değil." ona durumu özetledim ve elinde bir defterle bana dönene kadar kapıda bekledim. gülümseyip teşekkür ettim ama bana cevap vermedi.
akşam mutlaka ona mesaj atacaktım.
×××
ertesi gün tooru okula gelmedi. ona attığım mesajları ve aramalarımı cevaplamadı. sınıf arkadaşlarından ev adresini almayı başarmıştım. yine düşünmeden hareket ediyordum. karışık yollardan geçtikten sonra kendimi çok büyük olmayan müstakil bir evin karşısında buldum. adresin doğru olmasını umarak kapı ziline bastım. kapıyı, tooru'nun annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın açtı. tooru ile uğraşan çocuğun dedikleri beynimde yankılandı. tooru ile benzemiyorlardı.
"tooru evde mi acaba?" kadın mavi gözlerini bana sabitlemişti. "depresyona girdi sanırım, bu süreci boyunca ona yaklaşmasan ikiniz için de yararlı olur."
"depresyonda mı?"
"evet," sesindeki bıkkınlık rahatsız ediciydi. "dünden beri ağlayıp bir şeyler kırıyor. yemek de yemiyor. çok istiyorsan odası yukarıda git bak."
kapıyı açıp bırakıp içeri geçti. ben ise şaşkınlıktan ne yapacağımı bilmiyordum. annesinin çok sorumsuz bir insan olduğunu düşündüm.
kendime geldikten sonra yukarı çıktım. tooru'nun odasının hangisi olduğunu tabii ki bilmiyordum. kapısı kapalı olan tek bir oda vardı ve o olduğunu düşünerek kapısını çaldım. cevap gelmeyince bir kez daha çalıp "müsait misin?" dedim.
"ah, sen miydin hajime?" sesi sakin geliyordu. "ne istiyorsun?" ona cevap verecektim ki konuşmasına devam etti. "matematik defterini mi? yoksa içinde unuttuğun fotoğrafı mı?"
"ne fotoğrafı? kapıyı açarsan daha rahat iletişim kurabiliriz." kapının iletişimimize engel olan tek şey olduğunu düşünmüyordum. dediklerini anlamıyordum.
"senden nefret ediyorum, yüzünü bir daha görmek istemiyorum. lütfen git."
×××
cringe bir bölüm...
hatalarım varsa kusura bakmayın tekrar okumaya utanıyorum şu an krlfvkf
niye yayımladın diye sormayın depresyondayım zaten tm by
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lovely ⎯ iwaoi
Fanfic• uyarı: şiddet, intihar, öldürme -olumsuz örnek bulunduğu için yetişkin içeriktir. glowing eyes ara hikâye. bu kitabı okumanız için glowing eyes'ı okumanız gerekmez.