1. Bölüm: "Yakınış."

458 40 29
                                    

İlk kitabıma hoş geldiniz, başlama tarihinizi buraya bırakırsanız çok sevinirim.

İlk deneyimim olduğu için illaki kusurlarım olacaktır, affola.

Multimedya: Gazel Özkuğu

İyi okumalarr okurcuklarımm.

1. Bölüm: "Yakınış."

Bir sessizliğin çığlığı var yüreğimde, inim inim inleterek yırtıyor kulak zarımı...

Acıyla bezenen ruhum; doğduğum an and içmişti acıya yeminliydim. Ruhum vurgun yemiş kelimelerim lâl olmuştu. 

Ucu bucağı gözükmeyen bir okyanusta, babamın öğrettiği kulaçlarımla bir sağa bir sola savruluyordum. Benim dünyada aldığım ilk nefesim annemin son nefesi olmuştu. 

Muhtaç bedenimi ve bu yalan dünyayı terk etmiş, beni tüm çaresizliğimle yalnız bırakmıştı. Öyle bir özlem duyuyordum ki; hiç sahip olmadan sevmenin imkansız olmadığına inandırmıştı beni. Bir insanın sesini bile duymadan sevilebileceğini öğretmişti.

Suskunluğunu kaybetmemek için direnen bütün uzuvlarım geçmişimin ve geleceğimin acı gerçekleriyle çığlık çığlığaydı. Daha çok küçüktüm, hak edecek bir şey yapmamıştın dedi içimdeki cesedi toprağa karışmış kırık serçe.

Kimse hak ettiğini yaşamıyordu ki zaten.

Annemin yokluğu ilk kez nefesimi kestiğinde, sadece beş yaşındaydım. Babam beni parka götürmüştü. Salıncakları görünce koşmaya başlamıştım. Yanlışlıkla bir çocuğa çarpmıştım ve kendimle birlikte düşmesine sebep olmuştum. ikimiz de yerdeydik, ama aramızda bir fark vardı. O, anne diyerek ağlayabiliyor, bense kendi yaramı sarmaya çalışıyordum. Oysa ki o yaşlarda kendi ayakları üstünde durabilecek bir kız çocuğu değildim. Ama babam öyle olmamı söylüyordu. Ben kimsesizdim. Yani hep öyle zannederdim.

Taki iki yıl önceye kadar.

İki yıl önceye kadar babam vardı benim. On beş yıl boyunca bana hem anne, hem baba olmuştu. Fakat ben bunun değerini anlamamış babamı her zaman bana karşı olan soğukluğuyla suçlamıştım. Sebebini asla öğrenemediğim soğukluğuyla.Kendimi deli gibi suçlu hissediyordum. Keşke söyleyebiliyorken daha fazla baba deseydim. Sığınsaydım mesela kollarının arasına.

Sır gibi saklanan ölümünün üstünden koskocaman iki yıl geçmişti. İki yıl!

İki yıldır sarılamadığım babamın, mezarına sarılıyordum şimdi. İki yıldır omzunda ağlayamadığım babamın toprağına düşüyordu gözyaşlarım. İsyankar bir tınıda kimsesizliğimi haykırıyorlardı.

Ben gerçekten kimsesizdim.

Çoğunuz anlamaz ne demek istediğimi. Anlıyorum dese de hissedemez hissettiklerimi. Yalan söyler sadece. Babamın üstünü örten kara toprağın üstündeki elimi sıktım. Güç almak istedim yine babamdan. Kandırmaya çalıştım kendimi fakat olmadı.

Avucumun içinde sadece toprak vardı.

Ben babamı özlemiştim. Hem de deli gibi. Ben babamın sesini özlemiştim, her ağladığımda bana dik durmam gerektiğini bu dünyanın acımasız olduğunu söyleyişini, bana babasının kızı deyişini, kâbuslarımdan her kaçışımda orada oluşunu,

Baba demeyi özlemiştim.
Ben babamın kızım demesini özlemiştim.

Nefes alamadığımı hissediyordum. Aslında çok şaşırtıcıydı. Ben hâlâ hissedebiliyordum. Gözlerimden akan yaşlar, artık benden bağımsız kayıp gidiyorlardı yanaklarımdan. Ben büyümüştüm bunu şu an fark ediyordum. Ben artık acıların büyüttüğü bir kızdım. İşte şimdi babamın kızı olacaktım. Kafamı özlem duyduğum babamın göğsüne yaslıyormuş gibi bumbuz toprağa yasladım.

İNCİ TANELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin