2

1.5K 62 4
                                    

MM YA BAKIN

******************************

Bir yandan ağlarken bir yandan feyzullahın bir cevap vermesini bekliyordum. Kızabilirdi,bağırabilirdi,gelip seni alacağım işim bitince diyebilirdi ama susmamalıydı.

Çünkü onun hakkında çok iyi bildiğim bir şey varsa o da bunun fırtına öncesi sessizlik olduğuydu.

Feyzullah derin bir nefes alıp gözlerini gözlerime kilitledi . "Tamam Su bekle."

Şaşkınlıkla ona baktım, dilim tutulmuş gibiydi ama bir daha ne zaman arar bilemediğim için sormak zorundaydım . "Nasıl yani? Ne demek bekle? Anlamıyorum seni."

Bana sabır çeker gibi bakıp "Bir hafta içinde gelip seni alacağım" dedi.

Gözlerim dolu dolu ona bakıp "Feyzullah..." diye mırıldandım.  Elimi ekrana dayayıp " ya babam vermezse ?" dedim .

Gözlerindeki şimşekleri saklamaya çalışsa da saklayamıyordu , söylediğim şeyle daha da alevlendi.

" O zaman bir karar vermek zorunda kalırsın Su.  Ya benimle gelirsin babana karşı çıkıp , ya da bir daha beni göremezsin. "

Ağlayarak "Feyzullah..." dedim yine ve yine . Söyleyecek başka bir şey bulamıyordum çünkü .

Sakinleşmeye çalışır gibi bana baktı ve " Su şu an çok sinirliyim, daha sonra güzelim . Daha sonra ben seni arayacağım."

"Ama Feyzullah yapma böyle benim bir suçum yok."  dedim telaşla. Bunu dediğim an gözleri yumuşar gibi oldu.

"Senin bir suçun olmadığını biliyorum. Seni suçlamıyorum zaten.  Kendime kızıyorum Su, bu zamana kadar gelip seni alamadığım için kendime kızıyorum. Sen sakin ol ve kafana takma güzelim. Her şey çok güzel olacak. Seni bırakmayacağım orada, gelip alacağım.

Kendini üzme sakın. Sen kendini üzersen dayanamam Su. Bir de seni düşünmek zorunda kalmayayım güzelim. Sen bekle, bir hafta içinde orada olacağım." dedi ve "telefonu kapatıyorum" diyerek ama dememe fırsat bile kalmadan telefonu kapattı.

Telefona bir süre bakakaldım ve ben de kapattım. Ellerimi yüzüme kapatarak ağlamaya başladım.

Hıçkıra hıçkıra... Bir haftadır her gün olduğu gibi. Günlerdir aramasını bekliyordum ama aramıyordu, arayamıyordu.

Ona da kızamıyorum. Bir askerle çıkmak, onu sevmek benim suçumdu. Tabii bu bir suçsa.

Benim ağlamaların içeriye kadar gitmiş olacak ki babam kapıyı çaldı "Su içeri geliyorum."

Gelme dememe fırsat kalmadan içeri geldi. " Yine mi ağlıyorsun sen?" diye sertçe sordu .

Gözlerimi silip "Ne yapmamı istersin baba? Düğünüm için mi hazırlanayım? dedim.

Babam kafasını sallayıp "Aslında güzel olurdu." dedi.

Ben histerik bir kahkaha atıp "Evet haklısın düğünüme hazırlanmalıyım. Artık kiminle olursa! Şansım varsa Feyzullahla, şansım yoksa.." dedim ve devamını getiremedim.

Babamın gözündeki kızgınlık görülmeye değerdi. "Hala mı Su ? Hala mı o ? Bitmedi mi ? Yeter artık ben bu durumdan çok sıkıldım. Haftaya nişan var bilmiyor musun bunu ?" dedi.

Ağlama isteğimi bastırmaya çalışıp "Biliyorum baba" dedim. " Biliyorum bir hafta sonra mezarımı kazacağını.  Biliyorum..."

O sırada içeri annem geldi. " Ne biçim konuşuyorsun sen Su? dedi.

"Nasıl konuşmamı istersin anne?" Babam sinirle oflayıp"ben dışarı çıkacağım. Geldiğimde toparlanmış ol." Dedi ve yeri titretircesine çıktı gitti.

Akmaya hazır gözyaşlarımı ve hıçkırığımı serbest bıraktım. Ben hıçkırarak ağlarken annem bana sarılmış " özür dilerim, engelleyemiyorum özür dilerim" diye mırıldanarak ağlıyordu.

1 HAFTA SONRA

Aynada kendime son kez bakıp gözyaşlarımı göndermeye çalıştım. Gelmemişti. Her saniye beklemiştim ama feyzullah gelmemişti. Gelmeyecekti de bu saatten sonra.

Annem odama gelip gözyaşlarımı sildi " hadi toparlan güzel kızım."

Onun için bu kadar basitti. Toparlan. Peki , olur. Sen böyle söyledin ya anında geldim kendime. Hoş , gelmeyecek bir şey yoktu. Kalbimi çöpe atmıştım.

Enkaz gibiydim. Bilmem kaç lira verdiğim kapatıcım bile gözaltı morluklarımı kapatamamıştı. Bugün ölecektim , düğün günü de cenazem kalkacaktı .

Bütün gün gözüm kapıdaydı fakat bugün bile yoktu. Yüzükler takılmıştı ve iki gün sonra düğün vardı. Kendimi boğma fikrimi feyzullahla birlikte çöpe atıp yattım.

DÜĞÜN GÜNÜ

Nikah masasındaydım. Elimde o adamın yüzüğü, yanımda da ta kendisi vardı.

Hayattan umudumu kesmiştim. Ne beni seven, almaya gelen bir Feyzullah vardı ne de insafa gelen bir babam. Düşüncelerimi bölen ses nikah memurunun sesiydi.

"Siz mehmet oğlu Baran ,erdem kızı Su'yu eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Yanımdaki beyin fukarası mahluk "sonsuza dek eveet" diye bağırdı sanki aşık bir çiftmişiz gibi.

"Siz erdem kızı Su, Mehmet oğlu Baran'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"

"Etmiyor !!" Gelen sesle başımı ellerimden kaldırıp sese baktım. Feyzullah?? Mücahit abi??

"De mi boncuğum?" Ulan inadına ediyorum demek vardı ama bana böyle bakarken olmaz.

Babam sinirle yerinden kalkıp " çık dışarı" diye bağırdı. Feyzullah o sırada yanıma gelmişti bile.

Ne babamı ne de Baran mahluğunu umursamadan " ne diyorsun boncuğum ? Verdin mi kararını?" Diyip elini uzattı.

Baran tam yerinden kalkmaya ve feyzullahın ağzıma sıçmaya hamle yapıyordu ki mücahit abi tabancayı Baranın kafasına tutup " otur koçum" diyene kadar.

Feyzullaha ne kadar sinirli olsam da uzattığı elini tutup " verdim gerizekalı, verdim." Dedim.

Kahkaha atıp hızla beni kaldırdı ve çıkışa koşmaya başladık. Arkadan mücahit abi de koşuyordu.

Ayağımda topuklu olduğu için tam koşamadığımı farkeden feyzo beni kucağına alıp koşmaya devam etti. Kocaman çığlık atıp ona sıkıca tutundum ve ben de gülmeye başladım.

Ben Feyzullahla KAÇIYORDUM. Üstelik arkadan gelen babamın ve baranın bağırma sesleri, annemin " kızım dur " diye çığlıkları ve devrilen masa sandalyeler umrumda olmadan...

Yeniden selam. Ttlış çiftimizi uztmadan kavuşturayım dedim. Gereksiz kıskançlıkları sevmiyorum.

En baştan söylemeden edemicem feyzullah kitap boyunca su dışında kimseyle öpüşmeyecek ya da ne biliyim su dışında kimseyi hamile bırakmayacak.

Gereksiz ayrılıklar saçma kavgalar da ettirmeyeceğim , dizideki gibi miniminnoş bir çift olacak.

Bu bölümden sonra diğer karakterler de yavaş yavaş girmee başlayacak.

Ayrıca kitap diziyle az çok paralel gitse de tamamen aynı olmayacak.

Öpüldünüzz😚






AŞKINA DIVANE -FEYSU-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin