(4 ay sonra)
"Jongin-ah! Tişörtüm neden yastığının altında?"
Kyungsoo ve Jongin'in -evet Kai değil Jongin. Sevgili olmalarından birkaç gün sonra Kai ona gerçek adının Jongin olduğunu söylemişti.- sevgili olmalarının üzerinden 4 ay geçmişti ve Jongin gerçekten sanıldığı gibi biri değildi. Aşırı kıskanç, -gerçi bu özelliği önceden de vardı- ve Kyungsoo'ya karşı ayrı bir nazikti. Küçüğün uyarısı üzerine başkalarına karşı da daha kibar davranıyordu. Birbirlerine olağanüstü bir şekilde bağlanmışlardı ve fırsat buldukça Jongin küçük olanın üzerine atlıyor, yüzünü öpücüklere boğuyordu. Kyungsoo onu durdurmasa her seferinde daha ileri gidecek ve o malum işi yapacaklardı. Ama Kyungsoo buna pek hazır değildi. Korkuyordu ama Jongin'den kaynaklanan bir korku değildi bu. Daha önce kimseyle birlikte olmamıştı ve canının yanacağı korkusu onu yiyip bitiriyordu.
Jongin küçüğünün yanına gelip boynuna bir öpücük kondururken elinde gördüğü tişörtle sessiz bir küfür savurdu. Geçenlerde Kyungsoo'nun evine gelmişti ve tıpkı sevgilisi gibi kokan bu tişörtü almadan gitmeye gönlü el vermemişti. Bu yüzden Kyungsoo içecek almaya gittiğinde tişörtü hemen çantasına atmıştı ve hiçbir şey olmamış gibi masum masum yatakta oturmuştu. Şimdi de tişörtü onun elinde görünce nasıl bir yalan uyduracağını düşünüyordu ama yalan söylemekten vazgeçip dürüstçe konuştu. "Mükemmel kokan tişörtünün bende kalmasını istedim, ne var bunda?"
Kyungsoo yine utanıyordu işte. Bu kara çocuk onu her seferinde kırmızıya bürünmeye zorluyor, bundan garip bir zevk alıyordu. Yine de duydukları hoşuna gitmişti. "Ama neden bana söylemedin ki? Eğer isteseydin verirdim zaten."
Jongin, sahiplenici bir şekilde kollarını küçük olanın beline sardı ve mükemmel bir şekilde uyumlu olan bedenleri birbirine yapıştırdı. "Yanlış anlamandan korktum bebeğim."
Çift bir süre gülümseyerek birbirlerini izledikten sonra salona indi. Jongin'in teklifi üzerine film izlemeye karar vermişlerdi. Jongin mutfakta bir şeyler hazırlarken Kyungsoo da onlarca DVD arasından bir tanesini seçmeye çalışıyordu. Bunu yaparken farkında olmadan yanaklarını şişirmesi, daha sonra karar veremediği için nefesini üfleyerek dışarı vermesi onun daha ne kadar sevimli ve masum olabileceğini düşündürüyordu insana. En azından Jongin kapının pervazına yaslanmış bir şekilde sevgilisini izlerken bunu düşünüyordu. Bu minik adam hayatına girdiği andan bu yana her şeyi değiştirmişti ve Jongin hiç de şikayetçi değildi. Normalde kendisine Jongin diye hitap edilmesinden nefret etse de, Kyungsoo'nun kalp dudaklarından çıkınca ismi adeta daha da güzelleşiyor, yılların ardından Jongin ismine alışmasına neden oluyordu. Düşünmekten vazgeçip küçük sevgilisinin yanına gitmeye ve ona yardımcı olmaya karar verdi Jongin.
"Daha seçemedin mi, bebeğim?"
"Uh, çok kararsız kaldım. Bir sürü DVD var Jongin-ah."
Jongin DVD'lere bakıp favori filmi olan Sarai'ı önerdi. (Y/N: Arkadaşlar Sarai'ı bilenler vardır belki aranızda. Katiller Çetesi'nin ilk kitabı ve benim favori serilerimden biri. Çok sevdiğim için yazdım yani henüz öyle bir film yok*.*)
"Sarai'ı izlemeye ne dersin sevgilim?"
Kyungsoo'nun onayı ile filmi taktılar ve koltuğa rahat bir şekilde yerleştiler. Kyungsoo, Jongin'in omzuna yaslanırken esmer adam onu omzundan çekti ve göğsüne yasladı. Film başlayınca ikisi de dikkatlerini büyük televizyona verdiler. Kyungsoo heyecanla filmi izlerken Jongin de kendini filme vermeye çalışıyordu. Ancak göğsüne dağılan saçları koklamaktan da alamıyordu kendini. Filmdeki aksiyon yüzünden Kyungsoo'nun ara ara kalbi hızlanıyor, Jongin için mükemmel bir senfoni oluşturuyordu. Dayanamayacaktı. Kyungsoo hazır olana kadar beklemekti amacı ama olmuyordu işte. Kendini bir türlü tutamıyordu. Mükemmel kokusuyla, tablo gibi suratıyla göğsünde yatan bu oğlana karşı kendini kaybediyordu. Kyungsoo'nun kafasını çevirip yavaşça dudaklarını tatmaya başladı.