Eşini vurmuştu. Kocasını, Alucard'ını hepsi Vexana yüzündendi ama ok onun yayından çıkmıştı. Vexana'nın baş ucuna geldi. Yayını çekti ve bıraktı. Vexana'nanın kanı yerlerde yemyeşildi. Ama o ona bakmıyordu. Sadece yerde yatan eşinin yanına gidip ağlamaya başladı. Onu kendisi vurmuştu. Yaşlar Alucard'ın yüzüne düşüyordu:
- Miya ilk kez ıskalamana sevindim.
- Aluc-card yaşıyorsun.
- Sensiz ölmek istemiyorum prensesim.
- Ama ben seni vuruyordum kızgın değil misin?
- Hayır çünkü balayını düşünüyorum.
- Alu yapma şöyle.
- Miya ben ciddiyim balayına çıkmamız lazım
Ikiside gülmeye başlarlar.
######################
Freya ağlamaktan perişan olmuştu. Zilong içerde yatıyordu ama o günlerce burda beklemiş. Benim zorlamamla yemek yemişti. Dayanamadım ve Freya'yı içeri sürükledim. Freya'ya:
- Ben sana kıyafet getireceğim. Uyanırsa ne yapacağını biliyorsun. Ona sevdiğini söyle.
- Tamam teşekkürler.
Zilonga döndü:
- Seni seviyorum Zilong. Sen benim seni sevdiğimi bilmesemde ben hep uzaktan sevdim seni.
Elini tutar.
- Keşke uyanık olsaydın da tutsaydım elini. Sende sevseydin beni Savaşçım.
Yavaşça eğilip savaşçının dudağına uzun narin bir öpücük bırakıyodu. Geri çekilecekti ama o iki dudak Freya'nın alt dudağını hapsetti. Freya gözlerini açtı ve bir çift kabverengi gözle karşılaştı. O uyanıktı ve dudaklarım dudaklarındaydı. Zilong yavaş yavaş hareket ettirdi dudaklarını Freya dayanamadı ve o da karşılık verdi. Biraz böyle kaldılar. Ama Miya içeriye girdi ve:
- Zilong uyanmışsın ben Miya. Alucard senin için çok endişelendi ama en çok endişelenen kişi burda zaten. Bu arada Vexana'nın işi bitti. Okey ben kaçtım.
- O doğru mu söylüyor Freya? Neden benim için neden endişelendin ki?
Aslında açık olan gerçeği söyletmeye çalışıyordu:
- Ne yapmaya çalıştığını biliyorum Zilong beni kandırmaya çalışma.
- O zaman ben söyleyeyim. Ben sana yıllardır aşığım Freya.
Yüzüm kesin kızarmıştı. Başımı hızlıca önüme eydim. Yüzümü görmesini istemiyordum. Ama o elini yanağına koydu ve ona bakmamı sağladı. Sonra beni hızla yanına çekip yatırdı. Saçlarımı okşuyordu. Aslında en çok olmak istediğim yerdeydim:
- Bende en çok olmak istediğim yerdeyim.
- Sesli düşündüm sanırım.
- Sanırım.
İkisi de esner. Yavaşça uydular.
##########################
Uyandığında Zilong yanındaydı ama bir farklılık vardı. Metalin tene değme hissi yoktu. Üstüne baktı. Miya'nın olduğunu düşündüğü bir gecelik vardı. İçinden kim demişti ki:
- Boşuna birini arama Freya seni ben giydirdim.
- Zilong siz erkekler neden böyle şeyler yapıyorsunuz.
- Ne yapıyoruz ve kim yapıyor?
- Alucard'da Miya'ya böyle yapıyor ondan habersiz kıyafetlerini değiştiriyor falan.
- Şimdi sen sana baktığımımı düşünüyorsun?
- Belki, bakmadın mı?
- Elimden geldiğince bakmadın ama yüzüne bakmak sayılıyorsa baktım. Bütün gün uyurken seni izledim. Hala inanmıyorum. Biz buradayız aynı yatakta yan yana.
Bütün gün mü? Ve o beni mi izlemişti.
- Bir dakika bütün gün burda yattık sen benim kıyafetlerini değiştirdin sonrada uyurken bütün gün beni mi izledim?
- Doğruya doğru öyle oldu. Arada Miya ve Alucard, Aurora, Estes, Tigreal, Eudora ziyarete geldiler.
Şuan kesin yüzüm kıpkırmızıydı. Silah arkadaşı Tigreal'ı geçti. Ay Elif Kralı Estes onu bu halde görmüştü.
Seni izlediğim kısma gelirsek gözümü senden alamıyorum ki. Gözlerin, minik burnun ve dolgun yumuşacık dudakların.
Yaklaşıp yavaşça öpüşürler.
#######################
O gece...
- Alucard
- Miya
- Yap artık şunu
Alucard son kez Miya'nın çıplak vücuduna baktı ve erkekliğini kadınlığına dayayıp yavaşça içine kaydırdı. Önündeki incecik engeli de aştı. Miya hiç bu kadar canının yandığını hatırlamıyordu. Çünkü Alucard hep onu korumuştu. Alucard o şekilde biraz bekledi. Miya'nın acısı yavaş yavaş dindi. Miya:
- Alucard
- Miya
Sesi boğuk çıkmıştı. Alucard yavaşça hareket etmeye başladı ve hızlandı. Sonunda ikisi de tükenmişti. Miya:
- Alucard artık senin miyim yani?
- Öyle sanırım.
- Alucard bu gece bir şeyin farkına vardım. Beni hep korudun ve şuana kadar canımın yandığı en yakın zaman senle tanışmadan bir sene önceki yaralanmamdı. Sanırım senelerce fark etmedim beni koruduğunu teşekkür ederim.
- Miya... Önemli değil.
###################
2 ay sonra:
- Alucard beni biliyorsun hep üşürüm ve sen oraya gitmeliyiz diyorsun.
- Haklısın.
- Elbette haklıyım. Ne haklı mıyım?
- Evet seni oraya götürmemeliyim. Ben giderim.
- Hayır hayır hayır tamam ben de geliyorum.
Alucard Miya'yı yine basitçe kandırmıştı. Miya tam gidiyordu ki Alucard bir şey hatırladı. Miya'yı kendine çevirip hafifçe öptü. Miya kıkırdadı ve kıyafetlerini değiştirmeye gitti.
###############
Uzun ve soğuk bir yola rağmen Kuzey Krallığına varmışlardı. Miya ilerliyordu ki kaydı yere düşmeden hemen önce Alucard yakaladı. Bir kolunu bacaklarının altına diğerini Miya'nın sırtına attı ve kaldırdı.
Miya kıkırdıyordu. Neden, komik bir şey yok tu ki :
- Neden gülüyorsun?
- Hiç sadece annen ve 5 askeri doğruca bize bakıyor.
Başını çevirdi ve cidden 5 askerle annesini gördü. Annesi ona öldürücü bakışlar atıyordu. Alucard annesinin yanına gitti ve uzun zamandır yapmak istediği şeyi yaptı ona sarıldı. Annesi eski haline çok benziyordu. Üstünde masmavi bir elbise vardı.
- Yine harika görünüyorsun anne.
- Sende hala farklı gözüküyorsun ama benim oğlumsun.
Hep birlikte eve girdiler. Saat zaten çok geçti ve Miya uyumak istiyordu.
Miya üstündeki montu çıkarmıştı ama doğruca lavabo ya koştu. Alucard da peşinden gitti. Bu iyi değildi. Gelirken de miğdesi çok bulanmıştı. Hastalanmış olabilirdi. Onu yatağa yatırdı. Sarılıp iyice kendine çekti. Kokusunu duymak iyi hissettiriyordu. Yasemin gibi kokuyordu ve bu kokuyla uykuya daldı.
##################
Sabah erkenden kalkıp kahvaltı yaptılar. Miya Aurora demeyi de bırakmıştı. Sadece anne diyordu Aurora'ya. Aurora:
- Miya senin annen ve baban nerde?
Miya'nın gözlerinden birkaç damla yaş aktı. Alucard:
- Anlatmak zorunda değilsin.
- Anlatsam daha iyi olur hayatım.
Anne benim öz anne ve babam beni hiç istemediler. Ben 4 yaşında evden kaçtım. Estes ile karşılaşmam tesadüftü onu bir ork sanmıştım ve birkaç ok attım ama oklar havada durup yere düşüyordu. Hiçbir ork böyle bir şey yapmazdı. Onla tanıştım benim babam olmuştu. Birgün birkaç iblis ya da ırk avlamak için ormana çıkmıştım ve Alucard'ımı gördüm.
Eşinin elini tuttu ve devam etti.
Her tarafında kan vardı bu yüzden çok korkmuştum. Bir ok çektim ama o "anne" diye bağırınca şaşırdım ama oku çoktan bırakmıştım. Oktan kurtuldu ve bana kılıcını fırlattı ama beni ıskaladı. Korku her hanımı sarmıştı. Tek diye bildiğim "Annen kim? " olmuştu. İşte böyle anne.
Alucard:
- Anne babam ölmem...
- Biliyorum oğlum geri dönsün istiyorsun ama o öldü. Bende yıllarca geri dönsün istedim ama olmuyor.
Birkaç saat sonra...
Son birkaç saattir Miya'nın yüzünde güller açıyordu ve bu Alucard'ın dikkatini tabi ki çekmişti:
- Miya neden sırıtıyorsun
- Şey... Yani
- Ne oldu?
- Üfff sonra söyleyecektim ama dayanamıyorum. Hayatım sen baba Ben anne anne sende babaanne oluyorsun
- Miya sen ciddi misin?
Miya'yı kucağına çekti. Yüzünü boynunu elini her tarafını öpüyordu. Miya da sesli şekilde gülüyordu. Aurora sadece çocuklarının mutluluğunu izliyordu. Bir bardak su koydu kendine ama Alucard ve Miya yoktu. Alucard:
- Anne arkandayız.
Aurora arkasını döndü ve iki aşk böceği Aurora'ya sıkıca sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığında(Bitti)
FantasyBu hikaye tüm Mobile Legends kahramanlarının hikayelerinin bütünüdür