kapım çaldığında başımı dosyalardan kaldırmadan gir dedim. Kapı açılıp kapandığında başımı kaldırıp içeri girene baktım. Taehyung.
"naber?"
"git başımdan taehyung işim var"
dediğim şeye aldırmadan masamın önünde bulunan karşılıktı iki koltuktan birine oturdu.
"eee söyle bakalım gözlerin neden kızarık?"
Ağladığımı anladığını biliyordum. Jimin ile olan geçmişimden tae ye bahs etmiştim. Ve muhtemelen jiminin şirkete geldiğini duyduğu için odama gelip durumum nasıl diye bakmıştır.
"bildiğin halde niye soruyorsun tae?"
o ise sorumu cevaplamadan başka bir şey dedi
"o herifin seni üzmesine dayanamıyorum 2 yıl boyunca onu hatırladıkça ağlıyorsun hwayoung. Ama ona bir bak evlenmiş yeni bir hayat bile kurmuş. Sen onun için kendini bitiriyorsun. Bir pislik için değmez hwayoung."
ayağa kalkıp benim birşey dememe izin vermeden odadan çıktı. Aslında haklıydı. Ben hep onun için ağlamıştım. Jiminin beni terk ettiği zaman intihara bile kalkışmıştım ama Yun a kıyamamıştım. Ayağa kalkıp odadan çıktım. Bir kahve molası fena olmazdı. Şirket kafesine inip kahve makinesinden kendime köpüklü bir kahve yaptım. Kahveyle odama giderken karşıdan jiminin geldiğini gördüm. Bu sefer ağlamıyacaktım. Tam yanından geçecekken kahve olmayan kolumdan tuttu ve beni durdurdu. Suratına setçe bakıp kolumu çektim.
"Bay Park, bir sorunmu var?"
sinirle gülüp
"Sorun sensin hwayoung. Sorun senin beni umursamaman" Dedi
konuşmadın ve sadece yüzüne boş boş baktım.
"Lee lütfen yapma böyle. Bir nedenim vardıki gittim yoksa asla seni bırakıp bir yere gitmezdim-"
"Hamile halimle"
"tamam bak hamile olduğunu bilmiyordum üzgünüm ama gitmeye mecburdum"
"eğer jimin sen o gün eve gelseydin benim hamile olduğumu öğrenicektin ama sen gitmeyi seçtin buradaki suçun hamile olmamı bilmeden gitmen değil buradaki suçun beni öylece yarısı olmayan bir mektupla terk edişinde. En azından o mektuba anlamlı cümleler yazarak gitseydin, sana karşı nefretim daha az olurdu. Şimdi 2 yıl sonra karşıma çıkıp gidiş nedenini anlatma çünkü bunu öğrensem bile sana karşı davranışım asla değişmeyecek. Şimdi izninle yapmam gereken işler var"
Diyip yüzüne son nefret bakışımı yollayıp odama gittim. En acısıda ben ona bu sözleri söylerken hala onu deli gibi sevmem oldu. Ona o sözleri söylerken benim canım onunkinden daha fazla yandı.
Odama girip masama oturdum ve dosyalarla ilgilenmeye başladım. Tüm dosyaları bana yüklemeseler ölürler sanki.
Tam 2 saatdir dosyalarla ilgileniyordum. Boynumun tutulduğuna yemin edebilirim. Şirket telefonu çaldığında açıp kulağıma götürdüm.
"evet?"
"hwayoung bay Jiminin odasından alman gereken dosyalar var onları alıp bana getirirmisin lütfen?"
"tabi bay yang"
telefonu kapatım sinirle offladım. Yine onun yüzünü görücektim ve yine sinirlenicektim.
Jiminin odasına geldiğimde kapıyı tıklattım. İçerden onun kadifemsi sesini duyduğumda içeri girdim.Başı aşşağıda dosya inceliyordu. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım
"efendim bay yang bazı dosyalar istiyormuş"
benim sesimi duyduğunda hızla başını kaldırıp şaşkın ca suratıma baktı. Daha sonra kendine gelip.
"Ah tabi" deyip bana bir dosya uzattı. Dosyayı alıp suratına baktım. Gözleri hiç değişmemişti.Saç stili hala aynıydı. Bakışmamızı bölen kapının açılıp içerde bir kadın sesinin duyulmasıydı.
"Aşkım?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Do not leave me alone
Fanfiction" Gittin Jimin. Sen o tekliften sonra öylece çekip gittin. Beni bu soğukta,yanlızlıkta bırakıp gittin" "Ama döndüm buradayım" "Hani jimin ben seni göremiyorum.Ben eski jiminimi istiyorum" Hayran Kurgu içinde #101