Başlangıç

1.8K 142 30
                                    

(İ) : İsmin (S/İ) : Soyismin

(G/R) : Göz rengin

(S/R) : Saç rengin 

(S/Ş) : Saç şeklin

Elindeki serumu tahta küvezde yatan bebeğin koluna takıyorsun. Serumun içine enjekte etmek üzere yanında getirdiğin tepsiden saf su ampulünü ve içinde toz ilacın bulunduğu küçük kavanozu alıyorsun, ampulü patlatıp içindeki suyu enjektörüne alıyorsun ve ilaç kavanozuna enjekte edip, kavanozu iyice çalkalıyorsun. Enjektörü tekrar küçük kavanozun tepesindeki lastik yerden içeri sokup ilacı şırınganın içine çekiyorsun. 

İlacı serumun içine enjekte ederken bir yandan da bebeği izliyorsun, kahverengi gözleri o kadar masum ve saf bakıyor ki. Sanki çektiği acılardan bir haber gibi ama biliyorsun, hissediyor. 

Elindeki iğneyi metal tepsiye atıp bebeğin kocaman koyu renkli gözlerine bakıyorsun. O kadar şeker ki, tüm bunları asla hak etmiyor. Dünyanın diğer ucunda insanlar deli gibi alışveriş yaparken, bu günahsız çocuğun burada yatmasını adaletsizlik olarak görüyorsun. Derin bir nefes verip, eline metal tepsiyi alıyorsun ve arkanı dönüyorsun.

 Arkanı döndüğünde karşılaştığın yüzle birkaç saniye kadar duraksıyorsun. Hayal gördüğünü düşünerek  karşındaki duvara yaslanmış yakışıklı adamı görmezden geliyorsun. Tamam, daha önce asla böyle bir hayal görmemiş olabilirsin ama sonuçta Tom Hiddleston'ın Güney Sudan'da ne işi var değil mi? 

Hem gece sıcaktan uyuyamamıştın, uykusuzluğun yan etkileri de malum. 

"Şey ben..." sesini duyduğunda kalp atışlarının hızlandığını hissediyorsun. Sesinin tonu, aksanı o kadar eşsiz ki.  "Rahatsız ettiysem özür dilerim. Öyle gizli gizli girmiş gibi oldu ama siz geldiğimi duymadınız." diye devam ediyor kibarca. Keşke her dakika hayal görsem diye düşünüyorsun.

"Sizin gibi genç bir bayanı çalışırken rahatsız etmek istemem, çıkmamı ister misiniz?" diyor tekrar. ' Adam o kadar harika ki hayalimde bile centilmen.' sonunda bir şey söylemen gerektiğini fark ediyorsun ve yavaşça arkanı dönüp, yıllardır filmlerini, röportajlarını izlediğin adama bakıyorsun. 

"Sorun değil, kızmadım." dediğinde yavaşça gülümsüyor. Sana yaklaşıyor ve  "Ben Tom Hiddleston." diyor o sabaha kadar dinleyebileceğin harika sesiyle. O an gözlerinden kalpler fışkırdığını düşünüyorsun. Madem kırk yılın başı halüsinasyon görüyorum, değerlendireyim bari diyerek elini uzatıyorsun ve kendini tanıtıyorsun. "Ben Doktor (İ) (S/İ)." tokalaşma pozisyonundaki elini nazikçe tutup, öptüğünde teninin ve dudaklarının tatlı sıcaklığını hissediyorsun ve jetonun büyük bir ses çıkartarak haznesine düşüyor. 

"Memnun oldum Bayan (S/İ). Sormamda bir sakınca yoksa ne zamandır buradasınız?" Kalbin öyle hızlı atıyor ki öleceğini düşünüyorsun. Tom Hiddleston burada. Karşında. O gerçek!

"Bende memnun oldum ve lütfen ismimle hitap et. Çok resmiyete alışkın değilim. Mezun olduktan iki yıl sonra buraya geldim ve 3 yıldır burada gönüllüyüm." diyorsun şaşkınca. Böyle bir adamın benimle ne iş olur ki? Nezaketen soruyordur eminim diyorsun içten içe.  

"Sen gerçekten iyi birisisin, çalışıp, kendi hayatını yaşamak yerine burada bu çocuklarla ilgileniyorsun." diyor tüm iyi niyetiyle.

"Ben o kadar da iyi sayılmam. Normal biriyim. Burada ömrünü buna adayan, bu insanları, çocukları iyi etmek için uğraşan bir sürü kişi var." diyorsun yavaşça. Ellerini nereye koyacağını bir an bilemiyorsun ve sonunda göğsünde bağlıyorsun kollarını. Sıcak koluna değen soğuk parmakların heyecanlandığını bir kez daha hatırlatıyor. 

Tom Hiddleston'ı kardeşin sayesinde tanıyorsun aslında. 16 yaşındaki kız kardeşin adeta Loki aşığı ve birlikte film izlediğinizde bu filmler mutlaka içinde Tom Hiddleston'ın da oynadığı filmler oluyor. Kız kardeşin katıksız ergen bir fangirl olmasa iyi kız aslında. Kardeşini bu konuda kıskandırabileceğini çok iyi bildiğin için fotoğraf çekilme düşüncesi beyninin bir köşesine yerleşiyor. 

Birlikte biraz sohbet ediyorsunuz sonra Unicef görevlisi içeriye giriyor. Tom az önce kucağına aldığı bebeği beşiğine geri bırakıyor ve ellerini tahta beşiğe yaslayarak fotoğraf çekiliyor. Bebeğe öyle güzel bakıyor ki, insan ancak kendi evladına bu şekilde bakabilir diye düşünüyorsun, o iyi bir baba olacak. Belki de sadece iyi bir oyuncudur.

Sonra birkaç kareden sonra, Tom sana dönüyor ve fotoğraf çekilmek istediğini söylüyor. Elbette kabul ediyorsun. Biliyorsun ki bunlar İstanbul'da sana yol, su ve köprü olarak geri dönecek. Ayrıca kim böyle bir yakışıklıya hayır diyebilir ki?

Doktor // Tom Hiddleston x OkuyucuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin