5 Ay Sonra - Hastane, Londra
"İsmin neydi bakalım senin?" diyorsun küçük kıza gülümserken. Annesi kızdan önce atlayıp cevap verdiğinde gözlerini deviriyorsun ve derin bir nefes veriyorsun. Dominant annelerden ne çekiyor şu küçücük akıllar.
"Pekala Lilly ağzını kocaman aç, tatlım." diyorsun kumral kıza gülümserken. Kız ağzını açtığında steril tahta çubuğu diline bastırıyorsun kızın. O sırada çağrı cihazın çalıyor. Elini beyaz önlüğünün içine atıp, çağrı cihazına bakıyorsun.
"Üzgünüm, acil bir durum var. Sizi asistanlardan birine yönlendireceğim. " diyorsun sakince Çağrı cihazını cebine atıp, sana özel ayrılmış odandan çıkıyorsun. Roket takmış gibi bir hızla acile koşuyorsun. Bunun bir zincirleme kaza olduğunu ve onlarca yaralı olduğunu biliyorsun.
Acilin polikliniklere bağlandığı kapıdan koşarak geçiyorsun.
Hastalara şöyle bir bakıp boynunda boyunlukla, baygın bir şekilde yatan çocuğa doğru gidiyorsun. Cebinden kalem feneri çıkarıp , çocuğun göz kapaklarını açıyorsun ve göz bebeklerinin büyüyüp , büyümediğini kontrol ediyorsun.
Büyümüyor.
"Hastanın hikayesi!" diye bağırıyorsun başındaki asistana sertçe.
"Araba kazası. Belde ve boyunda zedelenme, başta yumuşak doku zedelenmesi, bilinç kapalı, iç kanama olduğunu düşünüyorum." diyor hızlı bir şekilde.
"Akın'ı çağırın!" diye bağırıyorsun hemşirelerden birine. Hemşire hızla başını sallayıp, bilgisayara koşuyor.
"Buradayım, buradayım." diyor Akın sakin bir şekilde yatağın diğer tarafına geçerken. Bu adamın sakinliğine hayransın. Krizi gerçekten iyi yönetebiliyor.
"Kafa travması, bilinç kapalı, iç kanma riski var hastayı tomografiye alıyoruz." diyorsun Akın'a dönerek.
"Tamam benim hastam yok tomografiye ben girerim." diyor benden onay beklerken.
"Ben diğer hastama da bakıp geliyorum." diyorsun ve hızla ağlayan küçük kızın yanına gidiyorsun.
"Merhaba tatlı kız. Neren ağrıyor?" diyorsun kızın bileklerinden yavaşça tutarak elini yüzünden çekmesini sağlarken. Kızarmış mavi gözleriyle gözlerine baktığında içinin ürperdiğini hissediyorsun. Gözleri o kadar tanıdık ki, nefesini tutup bekliyorsun. Kız senin yüzüne birkaç saniye bakıp tekrar ağlamaya başladığında derin bir nefes veriyorsun.
"Şşş, sakin ol." diyorsun rahatlatıcı bir ses tonu ile bir yandan da sırtını sıvazlıyorsun. Asistanlardan birsi eline küçük su şişesini tutuşturuveriyor. Şişeyi açıp kıza uzatıyorsun. Elinden alıp gönülsüzce içiyor. Kızın saçlarına bakıyorsun. İki yandan lastik tokalar ile tutturduğu saçları altın renginde parlıyor hastanenin florasan ışıkları altında.
"Şimdi daha iyiysen seni muayene etmeme izin verir misin?" diyorsun kızın saçlarını okşayarak. Şişeyi sana uzattığında elinden alıp kapağını kapatıyorsun.
"Sedyeye uzan bakalım." diyorsun şişeyi yere koyarken. Dediğini yaparak mavi gözleriyle sana bakıyor.
"Ağrıyan bir yerin var mı?" diyorsun kalem fener ile gözlerine bakarken.
"Başım. Tommy'ye ne olacak?" diyor kaşlarını çatarak. Kalem feneri cebine atıp, başındaki yarayı daha dikkatli inceliyorsun, dikiş atılması gerekmeyen basit bir yara ama yine de başını sert çarmış olabilir.
"Tommy kim? Kaza olurken onunla mıydın?" diyorsun onu oyalamak amacıyla. Pamuğa tentürdiyodu döküp, yavaşça yarasına bastırıyorsun.
"Tommy benim sevgilim. Büyüyünce onunla evleneceğim." diyor acıyla inledikten hemen sonra. Yavaşça gülümsüyorsun. Aşkın en masum halidir herhalde çocukluk aşkları içinde çıkar barındırmaz. Sosyal sınıf ayrımı gözetmez.
"Tommy de buraya seninle birlikte mi geldi?" diyorsun ayraya yara bandını yapıştırdıktan sonra. yerine göre iki, yerine göre üç parmağını aynı anda karnının belli bölgelerine bastırıyorsun küçük kızın.
"Evet kalkınca sana gösteririm. Ah öyle yakışıklı ki." diyor büyümüş de küçülmüş edası ile. Kızın hiçbir yerinin acımadığından emin olduğunda sedyede oturmasına yardım ediyorsun.
"O birazdan benim yanıma gelecek. Biliyor musun koluna cam girdi hemde bu kadar." diyor ellerini iki yana kocaman açarken.
"Ona dikiş atılırken biz de röntgen çekilmeye gidelim ister misin? Yoksa onu bekleyelim mi?" diyorsun küçük kıza gülümserken.
"Ben artık kocaman bir kızım. Böyle şeyleri kendim yapmalıyım ki o da benim artık onunla evlenmek istediğimi aklına soksun." diyor çok bilmiş bir şekilde ve sedyeden iniyor. küçük kzın elini tutup röntgen odasına gidiyorsunuz.
"Kafatası." diyorsun küçük kızı durması gereken konuma getirirken. Radyoloji teknisyeni makineyi ayarlıyor ve iki çekimden sonra işiniz bitiyor. Tekrar acile dönüp röntgenleri kontrol ediyorsun. Kafatasında kırık, çatlak yok.
"Bakarmısınız, yeğenime siz bakmışsınız galiba..." diyor bir ses arkandan. Oldukça tanıdık bir ses. Baya tanıdık bir ses. Arkanı dönüp sesin sahibine baktığında o küçük kızın gözlerinin neden nefesini kestiğini anlıyorsun.
Kaşlarını çatıp yüzüne bakıyor. "(İ)? Senin burada çalıştığını bilmiyordum. Bilseydim kesin uğrardım. İngiltere'ye hoşgeldin." diyor gülümserken.
"Merhaba, demek minik kızmınızın bahsettiği evleneceği kişi sendin." diyorsun gülümseyerek.
"Hadi ya öyle mi dedi?" diyor ensesini kaşıyarak. "Şey beni çok seviyor, kız kardeşimin kızı." diyor yavaşça küçük kızın başını okşarken. Minik kız kaşlarını çatıp, burnundan nefes veriyor ve kollarını göğsünde bağlıyor.
"Bu kız artık büyümüş dayısı, kendisi röntgen çekilmeye bile sen yokken gitti." diyorsun küçük kıza bakıp gülümserken. Kıza da sana baktığında göz kırpıyorsun. Kız kıkırdayarak dayısının bacağına sarıyor kollarını.
"Başına küçük bir darbe almış sanırım ama kafatasında çatlak yok. 24 saat gözetim altında kalması ve uyumaması lazım. Sizi çocuk polikliniğinde bir odaya yatırsınlar. Ben iki saatte bir kontrole gelirim." diyorsun sakince. Durumu açıklarken. Tom başını sallıyor.
"Sana da geçmiş olsun." diyorsun sarılı kolunu işaret ederek.
"Teşekkürler, çok önemli bir şey değil cam girdi sadece." diyor. Başını yavaşça sallayıp, gitsem mi kalsam mı diye düşünüyorsun.
"İşin olmadığı zaman bir çay içelim mi?" diyor kararsızca. Elini cebine atıp etrafına bakınıyorsun. Size bakıp fısıldaşan iki hemşire gördüğünde yutkunup: "Neden olmasın? Ben seni bulurum." diyorsun. Lafın bittiği anda kulak tırmalayıcı bir şekilde çalmaya başlayan çağrı cihazını hızla cebinden çıkarıyorsun.
"Üzgünüm, ilgilenmem gereken işler var. Sonra görüşürüz." diyorsun ve hızla yanlarından ayrılıyorsun. İstikamet ise ameliyathaneler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor // Tom Hiddleston x Okuyucu
FanfictionUnicef kampanyası kapsamında Güney Sudan'a giden Hiddleston'ın, gönüllü doktorlardan birine aşık olacağını kim bilebilirdi ki? Tom Hiddleston x Okuyucu Başlangıç: 11.02.2018