tre 🌺

893 94 28
                                    

Önyargılar bazı insanları araştırmaya, bazılarını ise sorgulamaya itiyordu.
Tanımadığınız biri veya bir şey hakkında hemen kendinizce bir tahmin üretirdiniz ve sonra onu araştırıp tahmininizi doğrulamak veya cahilce bu tahmine inanmak karekterinize bağlı bir şeydir.
Ben Jimin'in azimli ve tutkulu bir insan olduğunu düşünmüştüm, ve onunla biraz zorla da olsa zaman geçirdikten sonra doğru düşündüğümü anlamıştım.
O hayallerini gerçekleştirmek için elinden geleni yapıyordu ve ben bu güçlü karekterine hayran kalmakla yetinmiyor, onu tüketip bitirmek istiyordum.
Bana güvense, o güçlü ifadesinin altında saklı kırılgan kişiyi bana gösterse mesela...
Evde bilgisayar başında oturmuş, araştırma yapıyordum. Elimdeki biradan bir yudum aldıktan sonra onu geri masa kenarına koydum ve işime odaklandım.
"Neden eşcinseller için olimpiyatlara katılma şansı yok?"
"Neden insanın cinsel yönelimi kurallara aykırı olarak görülüyor?"
Uzun süreli araştırdım, değişik sitelere baktım, ama aradığım sorunun cevabını bir türlü bulamamıştım. Tam pes edip Chrome'u kapatacaktım ki bir sayfa bulmuştum.
Neden yok derken, aslında var mı diye araştırmayı unutmuşum meğer.
Sayfanın adı 'Paris2018'di. Girdiğim an karşıma çıkan ilk sekmede "Gay Games 2018" yazıyordu.
Yani gay oyunları?
Bu sene Paris'te olacak olan oyunlar hakkında her şeyi fransızca yazdıkları için Wikipedia'ya girip arama sekmesine Gay Games yazdım. Ve gol, gerçekten de bunun hakkında bir makale vardı.

"1982 yılında başlayıp dört senede bir gerçekleşen Gay Games adlı spor etkinlikleri Federation of Gay Games (FFG) tarafından özellikle eşcinsel sporcular için organize edilmektedir ama katılmak için herhangi bir sınırlama veya beklenilen bir seviye yoktur. Bu oyunlara katılmak isteyen herkes istediği daldan katılabilir.

Eşcinsellik ve spor birbirlerine çok yakınlardır, sonuçta beraber antrenman yapmak, çalışmak ve başarmak fiziksel bir güven bağı oluşturur. 1982 yılında Tom Waddel eşcinsel bir Amerikan olimpiyatçı olarak bu oyunları bulduğunda, hedefi homofobisiz spor etkinlikleri yaratabilmekti.
Olympic Games'lere benzetilen bu etkinliklerin adı aslında Gay Olympics olacaktı, ama Olympic Games'i organize edenler tarafından bu isim patentlendiği için bunu yapamadılar.
1982’de San Francisco'da gerçekleşen ilk oyunlarda 350.000 dolarlık bütçe ve 17 değişik daldan katılan 1350 sporcu vardı.
Günümüzde yaklaşık 30 spor dalı ve yaklaşık 15.000 sporcu ile dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biridir."

Ardından YouTube'da birkaç çiftin yaptığı figure skating gösterilerini izlemiş, ve sırıtarak sayfayı favorilerime ekleyip geriye yaslanmıştım.
İşte bunlar çok güzel haberlerdi.

***

"Sana haberlerim var", dedim beni yine çatık kaşlarla pistte bekleyen Jimin'e.
"Bana neden beni bu kadar beklettiğini mi anlatacaksın?", diye alayla sorduğunda ben sadece sırıtıyordum. Buza çıkıp yanına sürdüm ve onu belinden tutup kendime çektim.
"Bu yaz benimle Paris'e gitmeye ne dersin?"
Bana anlamaz bir şekilde baktı o şiir yazdıran gözleriyle.
"İki haftadır tanıdığım biriyle mi? Hayır derim", diye kestirip atmıştı. Kollarımın arasından çıkıp benden uzaklaştı ve tahrik edici vücudunu esnetti.
"Unutma, bebeğim. Bu yaz dedim, yani o zaman beni iki haftadır değil, yarım senedir tanıyor olacaksın."
"Yaza kadar seni çekmek zorunda olduğumu mu söylüyorsun? Unutma, ben hiçbir şey yapmak zorunda değilim. Beni sana şu lanet dönüşü öğretmeye zorlayıp yüzsüzce bir de bekletiyorsun. Keşke hiç gelmeseydim."
Kaşlarımı kaldırdım.
"Daha neden seninle Paris'e gitmek istediğimi bile sormadın.” dedim dişlerimi sıkarak.
Bu da neydi böyle? Ben ona yardım etmek için, tamam, belki de biraz onu etkilemek için, eşcinselliğini koruyup nasıl büyük spor etkinliklerine katılabilir diye araştırma yapıyordum, o ise beni dinlemeden hemen hakarete başlıyordu.
Ve lanet olsun ki, haklıydı. Onu bir nevi burada olmak için zorluyordum ve geç geliyordum.
Tekrardan ona doğru sürdüm.
"Nedenin ne olabilir ki, Kook? Senin gibilerin tek işi gönül eğlendirmek değil mi?"
Bugün ayrı bir sinirliydi ve bunu benden çıkarmasına izin verecek değildim.
"Ben senin için araştırma yapayım, yönelimine aykırı herhangi bir şey yapmadan nasıl büyük spor organizasyonlarına katılabilirsin diye uğraşayım, sen beni dinlemeden hemen hakarete geç, beni eleştir. Neden uğraşıyorum ki?"
Dediğim ile omuzları düşmüştü, iç çekip dudaklarını ısırdığında çoktan bu kadar sertçe çıkıştığı için pişman olduğunu farketmiştim, ve ben bunu bildiğim için kelimelerimi daha sert seçiyordum. Duvarı çatlaklıydı işte, bunu bana pişmanlığı kanıtlıyordu.
"Peki o zaman, madem seni zorladığım için buradasın, ben de seni zorlamıyorum o zaman. Git, ne yapmak istiyorsan yap. Bir daha gelmem, kendime başka bir eş bulurum. Sonuçta bu dünyada herkes senin kadar bencil değil."
Kollarını kendine sarılır gibi bedenine sardı karşımdaki melek.
"Benimle oynamıyorsun, değil mi?"
Sesi o kadar sessiz ve pürüzlüydü ki, amacıma ulaştığımı anlıyordum.
"Ben oynamam, Jimin."
Arkamı dönüp çıkacaktım, biraz vicdan azabı çekmesini sağlayacaktım, ama bana "Kook?", diye sessizce seslenişi beni durdurmuştu.
Omuzları öne doğru düşmüş, bana eğik kafası ile saçlarının altından bakıyordu.
"Özür dilerim, ben... Bilmiyordum."
Bu kadar mıydı? Oysa ben kabuğundaki o çatlağı büyütmek için daha çok uğraşmak zorunda olduğumu düşünmüştüm.
"Peki", dedim, ve arkamı dönüp gittim.
Onun bu kelimeleri demek için kendince ne kadar savaştığını bile bile, umrumda değilmiş gibi gittim.
İbnelikte üstüme yoktu.

Şu Wiki şeysini Almancadan çevirdim, beynim yandı. Türkçemi cidden biraz daha geliştirmem gerek jchdjfjrkf.
Ayrıca kaç kişiye reklam yaptım ben öyle?
Paramı isterim, kardeş kdnciekt.

the lonely moon 🌺 jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin