Videodaki Nathan Chen'i Jimin olarak hayal edebilirsiniz~.
Bazen insan nefsine yenik düşer, ve yapması gereken işler olduğu halde dünyalık şeylere kanıp onlar ile uğraşırdı. Yalan söyleyemem, ben de herkes gibi normal bir insandım işte.
Yine onu görmeye gelmiştim. Ailemin kutlaması olduğu halde, babama yardım etmek zorunda olduğum halde ve önemli misafirlerimiz olduğu halde, ben onu izlemeye gelmiştim.
Azimle ilerliyor, kendini hopörlerden çıkan müziğe kaptırıyordu. Dans değil, adeta sevişiyordu buz ile, kulaklarıma ulaşan müzik ile.
Yine sessizce kenarda dikilip dünyanın yedi harikasından biri olan vücudunu oynatışına odaklanmış ve bir insanın nasıl bu kadar seksi olabileceğini sorgulamıştım ama cevap bulamıyordum.
O adeta dünyaya düşmüş kanadı kırık bir melek olmalıydı.
Esnek hareketlerini izlerken nedensizce onu dünyadan kıskanıyordum.
Nasıl olurda aldığı nefesin, atan kalbinin yerini almak isteyebilirdim?!
Kafayı yemiştim sayesinde, ve yaptığı tek şey benim burada olduğumu bile bilmeden karşımda güzellik tanrıçası Afrodit'i imrendirecek şekilde dans etmekti.
Anlık bir cesaretle pistin olduğu bölgeden ayrıldım. Kendi dolabıma ilerleyip patenleri çıkarıp giydim ve derin bir nefes aldım. Yanına bu sefer sessiz olmaya dikkat etmeden ilerledim.
Piste sesli bir şekilde girdiğimde olduğu yerde durup çatık kaşlarıyla bana döndü.
Ah, o seksi bakışlar...
"Sen de kimsin?" diye sordu şaşkınlığını gizleyemeyen sesiyle. Haklıydı tabi, o bu saatlerde burada her zaman yalnız olduğunu düşünüyordu. Sırıttım.
"Selam, ben Jungkook" diye başladım yavaşça.
"Yani?" dedi umursamazca ve bana sorgulayan bakışlarını gönderdi.
Lanet olsun, o benimle bu kadar rahat konuşmamalıydı! İnanılmaz şekilde etkiliyordu beni ve ben onu buzun içine yatırıp soğuğun içinde becermek istiyordum.
"Ne zaman figure skating* ile başladın?", diye sordum aklımdaki edepsiz düşünceleri bir kenara iterek, cevabını zaten bildiğim soruyu, onunla muhabbet edebilmek için.
"6 yaşında, neden?" Çatık kaşları bana biraz da içine yerleşmiş stresi hatırlatıyordu.
Mükemmel olupta hak ettiğini alamamanın stresi. Kendini gösterme isteğinin stresi.
Onu delice o dolgun dudaklarından öpüp rahatlatmak istiyordum, ama bu aklımdaki planı bozardı.
"Çok iyisin", diye mırıldandım sakince ve kafamı eğdim.
"Bana yaptığın o atlayışlı üçlü dönüşümü öğretir misin?", diye sordum ardından, kibar olmaya dikkat ederek.
Sabır diliyormuş gibi nefes aldı ve o koyu gözlerini benimkilere dikti.
"Bak, çocuk. Ben buraya bebelere öğretmen olmaya gelmedim, kendi kariyerim için uğraştım ben. Şimdi git başımdan."
Tıslaması beni güldürmüştü.
Bu seksi haliyle onu ciddiye alacağımı mı düşünüyordu o cidden? Takındığım o iyi çocuk rollerini bırakıp alaylı bir şekilde kollarımı önümde çaprazladım.
"Çocuk? Senden büyük olduğuma göre asıl çocuk sen oluyorsun, öyle değil mi?"
Bunun sadece boy için geçerli olduğunu söylemek zorunda değildim tabi.
Ona yaklaşarak yukarıdan baktım bu sefer.
Ah, tanrım. Onu yiyip bitirmek istiyordum.
"Sen inansan da inanmasan da ben de iyiyim. Sadece o dönüşü bana öğret, seninle eşleşirim. Kızlarla eşleşmeme nedenin bu değil mi? Sen gözleri kendi üstüne çeken bir kız değil, seni eller üstünde tutacak bir erkek istiyorsun, Jimin."
Dişlerini gıcırdattı, sonra arkasını döndü ve buzun üstünde akıcı bir şekilde benden uzaklaştı.
Dönüp bana bakınca gergin görünüyordu.
"Beni nerden tanıdığını sormayacağım. Şimdi gel buraya. Fazla zamanım yok.", diye sordu sert sesiyle.
Tekrardan sırıtmakla yetindim.figure skating: danslı buz pateninin ingilizce adıdır
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Ben mükemmelci olduğum için içime sinmiyor ama yapacak bir şey yok.
Akış nasıl sizce?Derste olanlara iyi dersler, benim gibi tatilde olanlara da iyi tatiller jhsjciekt.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lonely moon 🌺 jikook
FanfictionOnlar buzun üstünde bütünleşip bir oluyorlardı. Buzun üstünde dünyayı unutup sadece dans ediyorlardı. Buzun üstünde ay güneşini bulmuştu.