Bölüm şarkısı: Troye Sivan - There for you
Büyük gün.
Korktuğum gün.
İple çektiğim gün.
Bugüne ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum.
Hoş, kalbim küt küt atarken zaten bunu düşünebildiğim de yoktu.
Bizi izleyen binlerce insan, aralarında son günlerde tanıştığımız bir kaç arkadaşımız da vardı, bize gülümseyerek bakarken biz herkesin ortasında büyük sahada yalnız kalmıştık.
İki yalnız ruh, yalnız başlarına onca insan arasında kalmıştı.Şov olsun diye biraz gezinip seyircilere selam vermek için eğildikten sonra ortaya, yerimize geçtik.
Jimin gülümseyip ellerinden birini göğsüme yaslayıp diğerini de omzuma yerleştirmişti.
"Sakin ol, Kook."
Bana doğru fısıldayışı ile vücudum tatlı bir sıcaklığa kavuştu.
Sen bana bu kadar yakınken ben nasıl sakin olayım, be zalim?!, diye sormak istiyordum ama bunun yerine heyecanla titremeye devam etmiştim.
Elimi beline koydum, ve hafifçe üstüne doğru eğildim, o da başını biraz arkaya yaslayıp beyaz boynunu açığa çıkarmıştı.
Burunlarımız neredeyse birbirine değiyordu.
Müzik başladı, biz de ilk adımlarımızı attık.
El ele verdik, beraber sahanın üstünde dans ettik. Üstümüzdeki altın işlemeli siyah kıyafetler kenardan gelen ışıklarla parlarken biz müziğin her notası ile teker teker dönüyor, atlıyor ve el ele dans ediyorduk.
Müzikle inanılmaz bir ahenk içindeydik.Jimin'i kalçalarından tutup havada döndürerek geriye attığımda iki ayağı üzerinde mükemmel bir şekilde konmuştu. Bizi seyredenlerde bu hareketine büyük bir alkışla cevap vermişti.
Kafam karışıkken odaklanamadığım bir ara az kalsın ayağım kayıyordu ama son anda dengemi tutabilmiştim.Müziğe biraz kulak verdiğimde ilk defa tanıdık geldiğini farketmiştim. Bu gay bir sanatçının yazdığı ingilizce bir şarkının piyano versiyonuydu. Şarkıyı Jimin seçmişti.
Bana bir şey mi söylemeye çalışıyordu acaba?
O zaman cevabım sonsuza dek tamam olurdu, sonsuza kadar yanında olurum Jimin.
Şarkıyı Jimin seçmişti, ben de o seçti diye kabul etmiştim, aslında ülkemizi temsil edecek olan korece şarkıyı göz ardı ederek, ama hiç anlamını araştırmamıştım.O an kendimi aptal gibi hissettim.
Birincisi, onun sevdiği bir şarkıydı ve ben fazla takmamıştım.
İkincisi, neden bu kadar aşık konuşuyordum? Kesin sadece güzel bir şarkı olduğu için seçmişti, benimle alakası yoktu.
Kendimi ümitlendirmeyi bırakmalıydım çünkü sonunda kalbim sadece daha fazla ve daha fazla kırılıyordu.
Hızla birbirimize yaklaştık, el ele verip döndük, sonra da tek ayak üstüne geçip karşıdakinin belinden tutunduk ve devam döndük. Bu şekilde dönünce göz ardı ettiğim seyircilerden yine büyük bir alkış kopmuştu.Sonra ayrılıp bir birimizden uzaklaşırken gözlerimi karşımdaki harika insandan alamamıştım.
Işıl ışıl parlıyordu, gülümsemesi beni benden alıyordu.Sona doğru yaklaşıyorduk.
Dönüp durmuş, atlamış, koşmuştuk ve sonunda elleri ile boynumdan destek alan Jimin zıpladı ve kalın ve kaslı bacaklarına dolanan kollarım ile başını arkaya eğmiş, müziğin son notalarının çalmasını beklemişti.
Ben aşağıdan onun meleksi hatlarını hayranlıkla izlerken, seyircilerden büyük bir alkış tufanı koptu.
Biz nefe nefese birbirimize bakarken, güller atıldı sahaya.
Jimin gözlerimin içine bakıp gülümsedi.
Kalbimi ellerinin arasına aldı bu basit hareketi ile ve kan akışımı hızlandırdı.Sonra, hiç beklemediğim bir anda, hiç beklemediğim bir şey oldu.
Onca insan bize bakarken, kameralar bizi çekerken, Jimin beni ensemden kendine çekerek öptü.
Dudaklarımdan öptü.
"Ben senin yanında olacağım, ama sen de benim yanımda olmalısın." diye fısıldadı dudaklarıma.
Ve ben kalp krizi geçirdiğime emindim.
***
Umarım beğenmişsinizdir~.
Finale son iki bölüm sanırım jexfjskrj.
Aslında BS&T yada başka bir BTS şarkısı seçecektim ama sonra G.C.F. Jikook izledim, feels geçirdim ve sonra bu şarkıyı aldım kdbfkxrf.
İyi geceler <3.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lonely moon 🌺 jikook
FanfictionOnlar buzun üstünde bütünleşip bir oluyorlardı. Buzun üstünde dünyayı unutup sadece dans ediyorlardı. Buzun üstünde ay güneşini bulmuştu.