1 Hafta Sonra.
Jimin, kafasını koyduğu sırasından zilin çalması ile birlikte kaldırdı. Son derse gireceklerdi ve Jimin kesinlikle bu derse girmek istemiyordu. Çantasını alıp okulun arka bahçesine doğru gitti. Tam 1 haftadır bulunduğu her yerde uyuyordu ve sağlığı git gide bozuluyordu. Yemek yemiyordu ve iyice zayıflamıştı. Jungkook, hayatından çıktığından beri büyük bir çöküş yaşamıştı.
Kendini arka bahçede bulunan çimlerin üzerin eattığında sırtını soğuk duvara yasladı. Bugün şansına hava iyiydi. Bir anda dolu olan gözlerinden birer damla yaş düştü yanaklarına. Onu çok özlemişti. Tamamen birbirlerinin hayatından çıkmışlardı ve gerçekten onu çok özlemişti. Zamanı geriye almak istiyordu. Ona hiç itiraf etmemiş olmayı diliyor ve arkadaşlıklarına devam etmek istiyordu.
Dakikalar sonra Jimin gözünde ki yaşları elinin tersi ile kuruladı. Kafasını yana çevirdiğinde Min Yoongi ile karşılaştı.
"Hyung?" Çatlamış sesine rağmen konuştu Jimin.
Yoongi, Jimin'in yanına çöküp sırtını duvara yasladı o da. "İyice zayıflamışsın." Jimin hafifçe tebessüm etti. O kadar fark ediliyordu demek ki.
"Bunu kendine yapmaktan vazgeç Jimin." Yoongi, dudaklarına koyduğu sigarayı çakmağını ateşleyerek yakarken Jimin odaklanmış bir şekilde sadece karşıya bakıyordu. "Beni hayatından çıkarmasını istedim. Bu kadar canımı yakacağını tahmin edemedim. Anlık sinire geldim."
Jimin konuşmaya başladığında yaşlar istemsizce yeniden yanaklarını bulmuştu. "Hiç şüphesiz kabul etti. T-tam bir haftadır h-hyung., tam bir haftadır yüzüme bakmayı bırak okula bile gelmiyor. Onu sadece iki kere gördüm zaten onda da sevgilisiyle gülüşüyordu." Jimin kendini gerçekten iğrenç hissediyordu ve şu an ki durumundan kurtulmak için her şeyi yapabilirdi. Dışarıya derin bir nefesi bırakıp konuşmasını sürdürdü. "Bu haksızlık değil mi? Sadece benim canımın yanması? Sadece benim üzülmem? Hyung h-hiç mi düşünmüyor ki? Hiç mi merak e-etmiyor?"
Yoongi sessiz bir şekilde küçüğünü dinlerken bir an için bağırmak istedi. Jimin'in aptallığı gerçekten can sıkıcıydı. "Hyung ben okulumu değiştireceğim." Jimin aniden konuştuğunda Yoongi kafasını ona çevirdi ve irileştirdiği gözleriyle bakmaya başladı. "Ne sikim saçmalıyorsun sen?"
"Benden nefret ediyor. Onun benden nefret etmesine katlanamayacağım artık. Yarın kaydımı sildireceğim." Jimin bir hafta içinde böyle bir plan yapmıştı kendi kendine. Uygulamaya geçmenin tam zamanıydı artık. "Saçmalamayı kes tamam mı? Gitmiyorsun bir yere. Bizi de mi bırakacaksın? Söylesene bu kadar bencil misin sen?!" Jimin mahcup bir şekilde başını eğdi. Bir şey söyleyemezdi. Büyüğü haklıydı lakin bunu yapmak zorundaydı.
"Pekala Park Jimin. Siktir git o halde."
Yoongi, hışımla Jimin'in yanından kalktıktan sonra koşar adımlarla ondan uzaklaşıp ön bahçeye gidip okulun içerisine girdi. Adımları Jungkook'un sınıfının önünde durduğunda kapıyı çalmadan açtı ve öğretmen ile karşı karşıya geldi. "Min Yoongi bu ne saygısızlık?!"
Kadın bağırdığında Yoongi başını öne eğdi. "Çok üzgünüm efendim fakat acil durum. Jeon Jungkook'u almam gerekiyor."
Hızlıca Jungkook'un sırasına gidip onu yakasından tuttu ve ve kaldırdı. Ardından dışarıya doğru sürükledi. Öğretmen arkalarından şaşkınca bakarken kimse bir şey diyememişti.
Yoongi kapıyı kapatıp Jungkook'u sınıfların olmadığı koridora soktu ve tekrar yakalarından tutup sertçe duvara yasladı.
"Jeon Jungkook. Eğer Jimin bu okuldan gerçekten giderse seni sikerim. Yemin ediyorum seni sikerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Things -jikook-
Short Story-Jikook Texting- İki kişi arasında olan kakaotalk roleplay konuşmalarıdır. -Ryusu