Jungkook hızlı adımlarla okula yürüyordu. Hava bir hayli soğuktu, üzerine sadece e kot ceketini geçirdiği için pişman olmuştu. Yol boyunca Jimin'e neler söylemesi gerek onu düşünmüştü. Tabi Jimin gelirse... Neden Yoongi'ye Jimin'i dans odasına çağırmasını söylediğini bile bilmiyordu o an kalbinden geçenleri yazmıştı sadece. Köşeyi dönünce okulun ıssız binası da görüş alanına girdi. Spor salonunda antrenman yapanlar olduğu için okul en azından akşam dokuza kadar açık oluyordu.
Binadan içeri girdiğinde kalp atışları fazlaca hızlanmıştı. Koridorlar kapkaranlıkdı alt kat daha da karanlık olmalı diye düşündü. Acaba Jimin korkar mıydı? Bazı geceler Jimin'de kalırken ışığı kapatmadan uyuduklarını anımsadı. Jungkook karanlığı çok severdi ama Jimin istediği için rahatsız olsa bile uyurken ışıkları hep açık bırakırdı.Alt kata inen merdivenlere geldiğinde tezinin doğru çıktığını görmüştü. Aşağısı zifiri karanlıkdı. Ellerini ışığı açmak için duvarda gezdirdi ama düğmeleri bir türlü bulamayınca ufak tefek küfürler savurdu. En azından dans odasına giden yolu ezbere biliyordu, onun için fazla sorun olmayacaktı ama ya Jimin için?
Koridordan sağa dönünce dans odasının ışığının açık olduğunu gördü, kapının altından uzmeler halinde karanlık koridoru aydınlatıyordu. Jimin gelmişti demek.. Bir an yürümeyi bırakıp karanlık koridorun ortasında öylece kalakaldı. Jimin gelmişti. Şimdi dans odasına girince gözleri gözleriyle buluşacaktı. Peki ne diyecekti şimdi ona? Kafasının içi kelimelerle doluydu ama bir türlü o kelimeleri anlamlı cümleler haline getiremiyordu. Düşüncelerini bir kenara itip dans odasına doğru yürümeye başladı. Zaten hızlı atan kalbi şimdi daha da hızlanmıştı. Elini soğuk kapı koluna götürüp gözlerini bir saniyeliğine kapandıktan sonra akciğerlerinde biriktirdiği tüm havayı dışarı verip yavaşça kolu indirdi.Jimini elinde telefonuyla odanın en köşesinde kıvrılmış bir şekilde bulduğunda biraz önce yarış atı gibi olan kalbinin neredeyse durduğunu hissetti. Zaten ufacık olan bedeni daha ufalmıştı. Dalgalı ve ışıl ışıl olan saçları sönük ve cansız görünüyorlardı. Jimin kapı açılır açılmaz gözlerini Jungkook'un gözlerine sabitlenmişti. Şuan hiç zaman kaybetmeden ona sarılıp ne kadar özlediğini söylemek istiyordu ama imkansızdı. Jungkook'un kendisini sevmediğini biliyordu. Yüzüne mümkün olduğunca ifadesiz bir surat ifadesi takınarak ayağa kalktı. O esnada Jungkook da odanın kapısını kapatmış Jimine doğru yavaşça adımlıyordu. İkili tam odanın ortasında durduklarında birbirlerinin gözlerine bakmaya cesaret edemediler. İkisi de birbirlerinin gözlerindeki nefreti görmekten korkuyorlardı. Halbu ki göz göze geldikleri an her şeyin anlam kazanacağından, acılarının dineceğinden bir haberlerdi. Sessizliği ikisi de bozmak istiyordu ama ağızlarından hiçbir kelime çıkmıyordu. O kadar sessizdi ki şuan oda, biraz daha dikkatli dinleseler birbirlerine karışan kalp atışlarını duyabilirlerdi. En sonunda Jungkook derin bir nefes alıp bakışları ayaklarına kenetlenmiş olan Jimin'e baktı. "Geldiğin için teşekkür ederim. Ben gelmezsin sanmıştım açıkçası." Jimin nasıl cevap vereceğini bilmiyordu. Sinirli mi olmalıydı yoksa mutlu mu? "Önemli değil. Söyleyecek şeylerin olduğunu demişsin Yoongi hyung'a. Hemen söyle de eve gitmem lazım daha bavulumu hazırlamadım." Jimin Jungkook'un derin bakışlarını ona bakmasa bile kalbinde hissedebiliyordu. Jungkook'un bakışlarının altında boğuluyordu resmen. Ama ona bakmaya cesareti yoktu, eğer Jungkook'un gözlerine bakarsa kaybedeceğini biliyordu. Jungkook ise hala büyüğünün eskiden pasparlak olan saçlarına bakmaya devam ediyordu. Gözlerini kapayıp Jimin'in saçlarını okşadığı anları düşündü. Bir kediyi okşamak gibiydi, insana huzur ve mutluluk veriyordu. "Bu odanın benim için ne kadar değerli olduğunu anlatmak için çağırdım seni. Gözlerime bakmanı istiyorum Park Jimin." Jimin bir an için ne yapması gerektiğine karar veremedi. Jungkook'un gözlerine bakmayı delice istiyordu ama bakarsa ağlamaya baslayacagindan da emindi. Onun önünde daha fazla küçük düşmek istemiyordu. Hayır anlamında başını salladı cevap olarak.
"Tamam o zaman sen nasıl istersen öyle olsun" Jungkook şuan o kadar kısık sesle konuşuyordu ki odanın sessiz olmasına rağmen Jimin duymakta zorluk çekiyordu.
"Liseye ilk başladığımız yılı hatırlıyorsun değil mi? Sen nakil olurken problemler çıktığı için ilk seneyi tekrar okuman gerektiğini söylemişlerdi. Kayıt olduğun sırada ben de aynı odadaydımseninle. Kayıtlarımız tamamlandıktan sonra ikimizi de aynı sınıfa vermişlerdi. Hatta ailem ailenle filan muhabbet etmişti. Ama biz konuşmaya cekinmistik nedense..Okul başladığında hemen kendime arkadaş bulabilmiştim, daha doğrusu onlar beni bulmuşlardı benden büyük olmalarına rağmen hepsiyle iyi anlaşabiliyordum. Günler çok güzel geçiyordu ama gözlerim hep sendeydi. Çünkü hep tek başındaydın, arkadaşın yoktu, benden bir yaş büyük olmana rağmen daha sıska duruyordun ve sınıftaki pezevenkler seninle uğraşıp duruyordu, kendini bile koruyamıyordun. Seninle konuşmaya utanıyordum, neden bilmiyorum gerçi. Sonunda Yoongi hyunga seni de grubumuza almasını rica ettim, o da beni kırmadı. Kısa süre içinde sana alışmaya başladım, diğerleri de öyleydi. Seninle birlikte grubumuz tamamlanmıştı. Birinci dönem bittiğinde birbirimizle artık utanıp sıkılmadan konuşabiliyorduk, hatta grupta en yakın da biz olmuştuk diyebilirim. Değil mi? Konu bu değildi gerçi eminim bunların hepsini, belki daha fazlasını sen benden de iyi hatırlıyorsundur.... Hala gözlerime bakmayacak mısın Jimin-ah? " Jimin Jungkook'u soluksuz bir şekilde dinliyordu Ama gözlerine bakamazdı. Cevap vermeden başını aşağıda tutmayı sürdürdü. Jungkook da fazla ısrar etmeden anlatmaya devam etti. "İkinci dönemin ilk haftalarında durmadan ortalardan kayboluyordun, ne hyunglara ne de bana nereye gittiğini soylemiyordun. Bir gün seni sınıftan çıkınca takip etmeye karar verdim. Çünkü cidden nereye gittiğini neler yaptığını çok merak ediyordum. Merdivenlerden aşağı, bodrum kata hızlıca indin ve koridordan sağa dönüp en uçtaki kapının ardında kayboldun. Biraz sonra içeriden müzik çalmaya başladı."I don't want you to leave,
Gitmeni istemiyorum
Will you hold my hand?
Elimi tutar mısın?
Oh, won't you stay with me?
Benimle kalır mısın?
Cause you're all I need
Çünkü ihtiyacım olan tek şey sensin"Jimin o an başını kaldırıp Jungkook'un yıldızlarla dolu olan gözlerine baktı. Dans ettiği şarkıyı hatırlıyordu? Neden bu kadar duygu dolu söylemişti? Jungkook bakışlarını Jimin'den ayırmadan devam etti." Kapıyı yavaşça açtım, seni rahatsız etmek istemiyordum çünkü. Orada, o mükemmel şarkıda öyle güzel dans ediyordun ki.. O an için dünya durmuştu. Sadece sen hareket ediyordun. Sen güneştin, bense yer çekimine kapılmış ufak bir gezegen. Birden geldiğimi anlamış olacaksın ki bana döndün, gözlerin faltaşı gibi açılmıştı. Komik görünüyordun aslında " Jimin de Jungkook la birlikte hafifçe tebessüm etti. Şuan ona olan tüm kırgınlıklığı, kalbindeki tüm acılar yok olmuştu. Jungkook ona hep böyle yapıyordu işte. Önce paramparça ediyor sonra da özenle kırılan parçaları birbirine geri yapıştırıyordu. Jungkook Jimin'in gözlerine daha da derin bakmaya başlayıp "Şimdi bu odanın neden benim için bu kadar önemli olduğunu anladın mı Park Jimin? Bu oda olmasaydı sen dans edemeyecektin, ben de senin yer çekimine kapılamayacaktım.." Jimin ne söyleyeceğini bilmiyordu. Kafası allak bullak olmuştu. Jungkook karşına geçmiş ona ilan-ı aşk mı ediyordu şimdi? Hayır hayır olamaz diye düşündü. O beni sevmiyor ki hayatımdan bile çıkmak istedi . Ayrıca bir kız arkadaşı da var.... " Yani? " Jungkook Jimin'in cevabı karşında donakalmıştı. Yani mi?Ben ona aşkımı ilan ediyorum onun dediği şeye bak....
"Ne demek Yani? Dalga mı geçiyorsun yoksa cidden demek istediklerimi anlamadın mı?" "Sanırım ne demek istediğini anladım ama yanlış anlamış da olabilirim hatta anladığımı sanıp anlamamış bile-"
Jungkook Jimin'in saçmalıklarını daha fazla duymamak için dudaklarını Jimin'in dolgun dudaklarına bastırdı. Her şey o kadar doğru hissettirmişti ki o an. Tüm o ikilemleri, korkuları Jiminin dudaklarına dudaklarını değdirdiği an yok olmuştu.
Bundan sonra her ne olursa olsun ondan ayrılmaya niyeti yoktu. Jimin onun güneşiydi ve Jungkook'da hiç usanmadan ve bıkmadan onun etrafında dönen bir gezegen..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Things -jikook-
Short Story-Jikook Texting- İki kişi arasında olan kakaotalk roleplay konuşmalarıdır. -Ryusu