Haftasonu

18 3 0
                                    

Yavaşca gözlerimi araladım. Saate bakmak için baş ucumdaki telefonuma uzandım. 11 olmuştu. Bugün babam gelecekti. Tabii çok önemli işlerinden vakit bulursa. Akşam yemeğinden sonra direk yatmıştım. Yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp saçımı topuz yaptım. Merdivenlerden ağır adımlarla inmeye başladım. Aylin abla ve annem koşuşturuyordu. Şaşkınca onlara baktım ve "Günaydın, hayırdır yine mi taşınıyoruz yoksa?" dedim ve güldüm. "Hayır hep birlikte pikniğe gidiyoruz" dedi annem. Ne pikniği der gibi baktım. O sırada Barış "Günaydın fıstık, iyi uyudun mu?" dedi ve yanağımı sıktı. "Deliksiz uyudum" dedim gülerek. "Pikniğe gidiyormuşuz" dedi elini boynuma sararken. Birlikte bahçeye çıktık ve salıncağa oturduk. Hafif hafif sallanıyorduk. "Yarın dönüyorum" dedi bir anda. "Ne?!" dedim yüzüne şaşkınca bakarak. "Okul olmasa gerçekten kalabilirdim. Biliyorsun annem, babam ve Melis özlemiş olmalılar." Melis Barış'ın çok düşkün olduğu küçük kız kardeşiydi. "Tekrar geleceksin değil mi?" diye sordum. Sesim titremişti. "Her fırsatta" dedi ve elimi tuttu. Moralim bozulmuştu. Daha yeni gelmişti zaten. Hemen gidiyordu. Bu onunla son günümdü ve iyi değerlendirmeliydim. Kısa bir sessizliğin ardından Yağmur yanımıza geldi. "Günaydın gençler" dedi gülerek. Ona karşı içimde sebepsiz bir tepki vardı fakat belli etmeden "Günaydın" dedim. "Pikniğe gidiyoruz eski günlerdeki gibi" dedi Barış. "İşte sabah aldığım en güzel haber." diyerek güldü Yağmur. Annem yanımıza gelerek "Hadi halâ oturuyor musunuz ? Hazırlanın gidiyoruz" dedi. Hepimiz odalarımıza dağıldık. Dolabın önüne geçtim ve birkaç dakika baktım. Ardından  rahat koyu jeani elime alarak yatağa bıraktım ve askıdan beyaz üzerinde forever young yazan tişortümü çıkardım. Yağmur ile birlikte almıştık. Aynısından onda da vardı. Sabah olduğu için soğuk olabileceğini düşünerek renkli hırkamı aldım. Üzerimi giyindikten sonra saçımı yandan gevşek bir belik ördüm ve  biraz fondoten, rimel ve çilekli parlatıcımdan sürdüm. Parfüm sıkmayı da unutmadım. Çanta taşımak istemediğim için telefonumu cebime sıkıştırdım. Artık hazırdım. Aşağıya indiğimde herkes hazır bir şekilde beni bekliyordu. Barış turkuaz bir tişört giymişti ve gözleri daha çok ortaya çıkmıştı. Gözüm Yağmur'un tişörtüne kaydı. Aynı tişörtü giymiştik. Yüzüne baktığımda sırıtıyordu oda fark etmişti. "Herkes hazırsa çıkalım mı?" diye bize dönerek sordu annem. "Çıkalım" dedik aynı anda. "Biz Aylin teyzenle benim arabamla gidelim sizde diğer arabayla" dedi annem elini omzuma koyarak. "Kim kullanacak" diye atıldı Yağmur. "Tabi ki ben küçük hanım" dedi Barış gülerek. Ardından hep birlikte evden çıktık. Torpidodan bir CD çıkardım ve taktım. Pek tarzım olan şarkılar yoktu ama idare edecektik. Aynadan Yağmur'a baktım. Telefonuyla uğraşıyordu. Tekrar önüme döndüm ve yolu izlemeye başladım. Kimse konuşmuyordu. Eminim annem ve Aylin teyze susmak bilmiyordur. Çok geçmeden piknik yapacağımız yere gelmiştik. Büyük bir alandı her yer yemyeşildi. Uzaktaki gölü görebiliyordum. Eşyalarımızı alarak yürümeye başladık. Annem durunca uygun olduğunu düşünüp bizde durduk ve Barış taşıdığı şeyleri yere bıraktı. Annem ve Aylin teyze eşyaları yerleştirmeye başladı. "Ben biraz yürümek istiyorum izninizle" dedim. "Bende geliyorum" diye atıldı Barış. "Tamam biz gidiyoruz" dedim. "Birazdan size katılırım öpüldünüz" diye bağırdı Yağmur. Yavaş adımlarla yürümeye başladım. Barış'ın beni takip ettiğini hissedebiliyordum. Kısa süren sessizliği Barış bozdu. "Neyin var Aleyna?" "Birseyim yok. Neden ki ?" "Garip görünüyorsun. Eskisi gibi eğlenmiyorsun, gülmüyorsun. Neler oluyor?" dedi yüzümü avuçlarının arasına alarak. "Yağmur son zamanlarda çok tuhaflaştı Barış. Kardeşim benden uzaklaşıyor ve canım yanıyor" gözümden düşen yaşa engel olamadım. "Ağlama, Yağmur aklı başında bir kız. Berkay konusunda kafası karışık. Herşey yoluna girecek merak etme" güven verircesine gülümsedi. Kollarımı boynuna dolayıp ona sarıldım. "Seni sallamamı ister misin?" dedi gülerek. Anlamadım der gibi baktım. Salıncağı işaret edince güldüm. Hızlı adımlarla gidip bindim. Barış arkama geçti ve "Hazır mısın Prenses" diye sordu. "Eveet" dedim. Yavaş yavaş sallıyordu ve bir süre sonra sıkıldım. Eğlenmek istiyordum. "Tüm gücünüz bu mu Barış bey?" dedim arkaya bakarak. Cevap gelmedi. "Büyü de gel daha salıncak sallayamıyorsun" dedim gülerek.  Yine cevap yoktu. "Beni sallayacak güçlü bir erkek var mı?" diye bağırmamla Barış sertçe itti salıncağı. Zafer benimdir diye düşünerek gülmeye başladım. Giderek hızlanıyordu ve gülmekten karnım ağrımıştı. Gülüşlerim yerini giderek çılğlığa bırakıyordu çünkü Barış çok hızlanmıştı. "Nasıl Aley hız iyi mi ?" dedi Barış. "Yeterli bu kadar ya" dedim. "Yok yok yetmez" dedi Barış gülerek. Salıncak kaymaya başladı ve korkmaya başladım. "Barış yaa durdur" "Barıış bu kayıyor durdur artık" "Ya Barııış" çığlığı basmıştım bu sefer. Ve salıncak durdu. Boğazım ağrıyordu. "Gıcık" diyip omzuna hafifçe vurdum. "Hız neymiş gördün mü küçük hanım" dedi gülerek. "Bunu bir daha sakın yapma uyuz şey" "Sen değil miydin hız hız diyen" dedi gülerek. "Beni bekleyin" diye bağırdı Yağmur arkadan. Birkaç dakika sonra yanımıza geldi. Yanyana yavaş yavaş yürüyerek piknik alanına ulaştık. Annemler herşeyi hazırlamıştı ve bize yemek düşüyordu. Yerlerimize oturup yemeye başladık. Hava kararmaya başlamıştı. "Gidelim mi?" diye sordu annem. "Gidelim" dedik hep birlikte. Arabalara binip yola çıktık. Eve geldiğimizde ışıklar yanıyordu ve kapıyı babam açtı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 06, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Vazgeçilmez OlmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin