Keyifli okumalar.
"Taehyung... Hadi..."
Saat sabahın 6′sı. Hava aydınlandı mı bilmiyorum. Çünkü gece boyunca burada, Taehyung'un yanındaydım.
"Aç gözlerini Taehyung."
Kanamasını durdurabilmiştim. Nabzı atıyordu ama bu iyileştiği anlamına gelmiyordu. Eğer karnına saplanan hançer iç organlarına zarar verdiyse o halde onu kurtarmamın herhangi bir yolu yoktu. Yarı açık gözleri sonunda bana bakarak kapandığında gerginlikle kaldırdığım omuzlarım düştü.
"Taehyung..."
Yeniden bitkin düşmüştüm. Hüsran içinde ayağa kalktığımda boğazım düğümlenmişti. Onun da Jimin kadar farklı bir kurban olduğunu biliyordum ve onu tanıyamadan kaybetmek canımı yakıyordu. İçimdeki öfke nefesimi hızlandırıyordu. Taehyung benden kaçarak, korkarak son günlerini geçirmişti. Ne ironik ki katili Jimin olmuştu.
Onun yerde yatan ince bedenine baktıkça içim daralıyordu. Ölmesini istemiyordum. Niye istemediğim bir şey olmuştu? Bütün kontrolü ele aldım sanarken canım şimdi neden yanıyordu? Park Jimin.... Bu sefer ucuz atlatması mümkün değildi.
Taehyung'un bedenini kaldırmak veya parçalamak istemiyorum. Onun suratındaki mavi saçlara dokunmak istemiyorum. Onu özel kılmıştım ve şimdi öldüğünü bilmek beni yıpratıyordu. Bu pisliği Jimin'e temizletecektim. Depoyu bir hışımla terk edip yukarı kata çıkmaya başladım. Park Jimin... Park Jimin... Sakinleşmeliyim. Sakinlemek zorundayım. Onu öldürmemeliyim. Belki de onu öldürürüm.
"Jimin!"
Odaya girdiğimde önce yoğun saç boyasının kokusunu aldım. Ardından Jimin'in arkaya yapıştırdığı siyah boyalı ıslak saçlarını gördüm.
Odaya girdiğimi görünce bana gülümsedi. Elini saçına attı. Hala çırılçıplaktı."Bak Jungkook. Senin için kendim boyadım. Şimdi tek gereken-"
Yüzüne attığım yumrukla sözü kesildi.
"Şimdi tek gereken senin ölmen."
"Jungkook..."
"Seni hain orospu evladı!"
Jimin yanağını tutarak birkaç adım geri gitti.
"Jungkook ben sandım ki... Eğer o giderse biz-"
Bir yumruk daha attığımda yere düştü. Yaralı kolunu tutarak bana bakıyordu.
"Sen kendini ne sanıyorsun?"
"Kimseye bir şey anlatmaz! Güven bana-"
"TABİİ Kİ ANLATMAZ! ÇÜNKÜ ANLATAMAZ!"
Yere eğilip boğazını sıktım ve havaya kaldırdım.
"Sen onu öldürdün."
Jimin sanki bütün bunlara sebep olan kendisi değilmiş gibi şaşırmıştı.
"Ne?"
"Anlamamazlıktan mı geleceksin? Ben uyurken aşağı indin ve onu öldürdün! Öldürmedin mi?"
Jimin bir süre şaşkın gözlerle yüzüme baksa da sonradan sessizce cevapladı.
"Onu öldürdüm..."
"Şimdi de temizleyeceksin!"
Jimin'in kolunu sıkıca tutup depoya kadar sürükledim. İçeri ittiğimde çıplak vücudunun diğer kurbanlar tarafından görülmesini dahi umursamadan şaşkın gözlerle Taehyung'un yanına kadar gitti. Bir süre üzgün bir şekilde Taehung'un kanlar içindeki bedenini inceledi. Daha sonra bedene yakınlaşıp kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE SUFFERER
Fanfiction【jikook】 【+18】 Tamamlandı. Kitap 2 defa yayımdan kaldırılmıştır. İpi tutan güçlü ellerim, bana yalvarır gibi bakan gözlerin... Tek hamlede nefesini kesebiliyorum. Güç, tutku, şehvet. Bağımlısı olduğum her şeyden koparılmanın verdiği acı içimde der...