|4|•|ZihinKontrolü|

198 20 15
                                    

Imagine dragons, friction

Çok uzun bir zaman dilimi değildi, sadece bir hafta boyunca yalnızlığın kokuları sinmiş rutubet dolu çöplüğümden uzaktaydım. Fakat sanki birkaç ay geçmiş gibi hissediyordum. Karşımdaki küçük ev bana aitti, özlemem gerekirdi lakin koca bir çöplük yığını gibi görünen yıkık dökük yer benim her bir duygumu barındırıyor olmasına rağmen özlememiştim. Oraya dönmek yıllardır tek başıma yaşadığım hayatı tekrar omuzlarımın üstüne bindirmişti, yalnızlıktan elbette kurtulduğumu sanmıyordum ama birkaç saat önce beni hiçbir sorgu içine çekmeden yanında tutan insanlar bir süreliğine yalnızlığımı bana hissettirmemiş, yüzüme samimi gülüşler eklemişti.

Karşımdaki eve benzemeyen tek katlı binaya bakmaya devam ederken Jimin'in arkamda olduğunu yok saymaya çalışıyordum. Benim gibi yıkık dökük olan çöplüğümü görmesi nedensizce rahatsızlık vermişti ve beni burada bırakıp bir an önce gitmesini dilemiştim.

Fakat, öyle olmadı.

Bir rüzgar esintisi gibi hatıraları beynime doluşturan evin paspas altındaki anahtarını alarak kapısını açtığımda o da arkamdan benimle birlikte girmişti. Dışarıdan bile soğuk olan evin içi alışkın olduğum için beni etkilemedi fakat Jimin için aynı şey geçerli miydi, bilmiyordum, arkamı dönmek istemediğim için de cevabını alamıyordum. Küçük bir salon bizi karşıladığında duvarlarda asılı olan fotoğraflara bakmayarak oturma odasına geçtim. Kırık camdan içeriye doğru süzülen rüzgar odayı salondan bile dondurucu bir soğukluğa çevirirken dört köşesinden çivileri asılı olup kırık camı kapatan battaniyenin çıkmış olduğunu fark ederek hızla oraya doğru yürüdüm ve battaniyeyi eski haline getirdim. Daha sonra ise sobanın yanına doğru ilerleyerek yanında bulunan odunları içine attıktan sonra bir kağıdı sobanın üstünde duran çakmağı alarak yaktım ve tutuşan kağıdı hızla kapağını açtığım sobanın içine yolladım. Ben sobanın yanmasıyla ilgilenirken Jimin de içeriye girmişti. Doğruyu söylemek gerekirse bakışlarında oluşabilecek acıma duygusunu görmemek adına ona doğru dönmeye çekiniyordum. Bana soru sormaması ya da cümle kurmaması için sobayla yandığı halde ilgileniyordun. Onu tanımıyordum, nasıl tepki vereceğini de bilmediğim için kendimi bu düşünceler içinden çekip çıkaramıyordum da.

"Salonda asılı olan fotoğraftakiler sen misin?" Soracağını düşünmediğim fakat parmak basmasını da istemediğim bir soruyu sorduğunda yanmış sobayla ilgilenmeyi keserek ona doğru döndüm, göz göze geldiğimizde ise başımı olumsuz anlamda salladım.Vereceğim cevap pekte onun için önemli değildi, bunu anlamam gözlerindeki ilgisiz bakışlarla daha kolay olmuştu. Sanırım sadece sohbet edebilmek adına konu açmak istemişti.

"Hayır, kardeşim ve annem." Duvardaki fotoğraflarda küçük kız kardeşimin doğduğu anları ve birkaç tanede annemle olan küçüklük halleri bulunması, benim olabileceğimi düşündürmüş olmasına şaşırmamıştım. Jimin başını anladığını belli ederek salladığında eskimiş koltuğa doğru ilerleyerek oturdu. Gözlerinde yaşadığım yer hakkında en ufak acınası bir ifade görmezken bu durum beni rahatlatmıştı.

Yavaş adımlarla Jimin'in yanına ilerlerken oturma odasında sadece ikili koltuğun bulunması yüzünden yanına oturmuş, bir süre boyunca sobadan gelen cızırtı seslerini dinlemiştik. Jimin'in hâlâ neden burada kalmaya devam ettiğini bilmiyordum, gelmiştim ve evimdeydim, güvendeydim, gitmesi gerekmez miydi?

Evime gitmem gerektiğini Lalisa'ya söylediğimde Lalisa'nın bunu gidip Jimin'le paylaşmasını da beklemiyordum hatta götüreceğini söyleyip buraya kadar getirmesini de beklemiyordum, zaten yeteri kadar yardım etmişken farkında olmadan beni daha da mahçup duruma sokuyordu.

I'll Defeat You ||ParkJiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin