Karanlığın boşluğuna dalış yapmış ruhum, geçmişin paslı zamanlarına doğru kulaç atıyor, gün yüzüne çıkmaması için savaştığım anılarımı izlemek için çabalıyordu. Ruhum geçmişi tekrar yaşamak isterken bunu neden istediğim hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat bedenim benden izinsiz çoktan geçmişin kütüphanesinin kapılarını açmıştı.
Bilinçaltımın en atlarına zorla tıkadığım anılarım kirli raflar arasından sıyrılarak gözlerimin önüne serildiğinde ruhumdaki çatlaklardan sızan acıyı hissede biliyordum. Küçüklüğümün en mutlu anlarından başlayarak yavaş yavaş zindana dönüşen hayatımın parmaklıklarını saran zehirli sarmaşığın üzerimde bıraktığı mutsuzluğu gözyaşları içinde izledim. İlk önce buğulu camın arkasında mutlu olduğum anlardan biri belirdi. Göz pınarlarımdan firar eden göz yaşlarım kızgın bir lav gibi kalbime doğru yol alırken geçtiği yerleri yakmadan edememişti ve ben annemi gördüğüm an, kızgın lavlarım arasından gülümsedim. Gerçek bir tebessüm, hiç dinmeyecekmiş gibi dudaklarımda konaklarken izlediğim sahneye elimi uzatsam dahi ulaşamayacak olmamı bilmem kalbimdeki özlem duygusunun kabuklarını kopartmış, açılan yaralarımı tekrar kanatmıştı.
Mutluydum, üzerime sinmiş mutluluk saf ve gerçekti. Küçüklüğüm daha kasırgaya bulaşmamış bir şekilde her şeyden habersiz orada annesinin kanatları altında gülüyordu.
İçimi acıtan ve yüzleşmekten her zaman korktuğum sahne gözlerimin önüne serildiğinde yüzümdeki gülücük acıyla silindi ve uzun zamandır görmediğim annemin yüzündeki o, beni tanımayan bakışlar tekrar belirdi. Kalbimin sıkıştığını, küçük benin gözlerindeki saf korkuyu hissettim. Beni bir yabancı olarak gören annemin bakışları bir ok yağmuru gibi kalbime battı. Birden geçmişimi gösteren buğulu cam kırıldığında ruhumu da parçalara ayırırken kırık cam parçaları arasından üzerime doğru gelen siyah gölge korku duygusunu hücrelerime kadar bulaştırmış, kalbimin hızla atmasına neden olmuştu. İrkilerek yattığım yatakta doğrulduğumda nefes nefese kalmıştım. Göğüs kafesimin sıkışmasına anlam veremezken bunu korkuma yorumladım. Birden üzerime doğru gelen korkutucu gölgenin yüzü aklımdan çıkmazken alnımda oluşan ter damlalarını sildim ve kendime zaman tanımaya çalışarak rüyamın etkisinin üzerimden kalkmasını bekledim.
Uzun zaman sonra annemi tekrar görmek gözlerimin dolmasına neden olsa da yerine gelen bilincim duygusullığımı bastırarak nerede olduğumu öğrenmeye çalışıyordu. Nefes alışverişlerim düzene girerken gözlerimi parmaklarımla silmiş, parmaklarım tarafından baskı uygulanan gözlerim baktığım yerde siyah noktalar oluşturmuştu. Korku duygum yavaş yavaş mantığım tarafından sabote edilirken yerini huzursuzluk kaplamaya başlamıştı ve bunun nedeninin kesinlikle kendimi güvende hissetmediğimden kaynaklandığını biliyordum. Nerede olduğumu, buraya nasıl geldiğimi bilememek sinirlerimi germeye başladığında gözlerim duvarda asılı olan saatte takılı kaldı.
02.35
Birkaç saat önceki anılar bir yıldırım gibi aklıma düştü, yutkunmaya çalıştım fakat boğazımın acısı küçük bir sızı gibi gelip geçti.
Bir avcı ile karşılaşmış ve ondan kurtulmuştum.
Şansın beni ilk defa yakalamasına şaşırmıştım doğrusu. Bir avcının elinden kaçabilmenin hiçbir zaman mümkün olmadığını sanırken yanılmıştım, kader bana uzun bir zamandan sonra istediğimi vermiş olmalıydı. Fakat doğru karar verdiğime şuanlık emin değildim.
Açık mavi tonlarıyla boyanmış odayı çatık kaşlarla izlerken beni buraya getirenin yabancı yani Jimin olduğunu düşünmeye başlamış ve kaşlarımın daha da çatılmasına izin vermiştim. Doğrulduğum yatakta ayaklarımı sarkıtarak ayağa kalktım. Dağılan saçlarımı es geçerek sıcak parkelerle bulaşan ayaklarımı gayri ihtiyari hareket ettiriyordum. Bileğimin acısı bütün bedenimi sardığında sol ayağıma basmamaya çalışarak yürümeye devam ettim. Uyumama rağmen yorgun ve uykusuz olan bedenimi hareket ettirmek oldukça zor geldi birden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll Defeat You ||ParkJimin
Fanfikce"Bu güç, bir hediye mi yoksa lanet mi?" • HayranKurgu/Fantastik