"çocukluk yapmayı bırak, jungkook. boşanmayacağımızı söyledim. nasıl böyle bir şey istersin? seni sevdiğimi görmüyor musun?"
yere sabitlediğim bakışlarımı kaldırıp gözlerine baktım.
"görmüyorum, hissetmiyorum. bana en son ne zaman beni sevdiğini söyledin? en son ne zaman bana aşkla dokundun? en son ne zaman bana sevgini hissettirdin? sen her zaman o kadınlaydın, namjoon." hıçkırıklarım boğazıma dizilirken ağlamamak için çabalıyordum. sesim fısıltı gibi çıkarken de konuşmaya devam ettim. "sen beni bırakıp her zaman o kadına gittin. beni sevmen için onun gibi olmalıydım, değil mi? en azından bir kadın olmalıydım. benim gibi ibnelerle işin olmaz sonuçta."
kaşlarını çatarken sinirli ses tonuyla konuştu. "söylediğin şeylere dikkat et. sen ibne değilsin."
ayağa kalkıp üzerine yürürken bağırmaya başladım. daha fazla dayanamıyordum.
"takıldığın tek yer kendime ibne demiş olmam mı? sen beni yıllardır aldatıyorsun, namjoon. bir kadınla! hiçbir zaman sesimi çıkarmayıp seni sevmeye devam ettim! bilmemezlikten, görmezlikten geldim. ama gördüğüm son şeyi unutamazdım. onu becerirken ne kadar zevk aldığını gördüm, ona parlayan gözlerinle baktığını gördüm, onunla mutlu olduğunu gördüm. aranızda durmamalıyım. siz çok mutlu bir çiftsiniz ve ben sizin mutluluğunuzu bozamam, bozmamalıyım."
sağ elimin tersiyle gözyaşlarımı kurularken geriye bir adım attım. gülümseyerek gözlerine bakıyordum.
"daha fazla uzatmayalım, namjoon. boşanmak istiyorum."