Çığlık. #1

1.3K 73 34
                                    

Bölüm şarkısı : Nicki Minaj - Starships.

"Ege!" diye haykırdı karşımdaki deli kız. Sesinde gereksiz bir heyecan, gözlerinde gereksiz bir parıltı vardı. "Ege Demir!"

Gözlerimi televizyondaki Magnum reklamından ayırabildiğimde ona döndüm. Ciddi misin? diye bağırdığından emin olduğum bakışlarımı mavi gözleriyle buluşturdum ve yapmacık bir heyecanla "Oha!" diye bağırdım, gözlerimi kocaman açmıştım. "Yoksa çocuğun adı ve soyadı da mı varmış?"

Kaşlarını çatıp yüzünü buruşturduktan sonra odanın içinde uçan bir yastık gördüm. Yastık, üzerinde olduğum kanepenin yanına, yere yavaş bir iniş yaptı. "Yer çekimini mi ispatlıyorsun, yoksa o yastığın hedefi ben miydim?" diye sordum sırıtan bir sesle. Yerdeki yastığı alıp başımın altına yerleştirdim, böylesi daha iyiydi.

"Ha ha!" sahte kahkahalarından sonra sandalyesini tekerlekleri üzerinde döndürdü ve bilgisayar ekranına salya akıtarak bakma eylemine devam etti.

"Ceyda Demir." dedi ilahi bir ses tonuyla. Huzurlu bir şekilde iç geçirdi ve "Ceyda Demir." diye tekrarladı. Gözlerimi devirme isteğimi bastırmaya çalışırken o konuşmaya devam ediyordu. "Sence de kulağa çok hoş gelmiyor mu?" diye sordu samimi bir heyecanla. Cevap vermemi beklemedi ve "Ah, biz kesinlikle evlenmeliyiz!" diye haykırdı ellerini çırparak. Yüzünü göremesem de şapşal bir gülümseme takındığından emindim.

Televizyonu kumandasından kapattım, zaten bu saatlerde bütün kanallar sözleşmiş gibi haberler dışında bir şey vermiyorlardı. Ben de henüz o kadar ciddi hissetmiyordum. Yani tabii ki siyasi fikirlerim oluşmaya başlamıştı ama çok ilgimi çekmiyorlardı işte.

Yattığım kanepeden kalktım ve masaya yaklaştıktan sonra ekranı görebilmek için eğildim. Bir fotoğrafa bakıyordu, adının Ege olduğunu az önce öğrendiğim gencin fotoğrafına. Ceyda, çocuğun instagram hesabını bulmuştu ve büyülenmiş gözlerle çocuğun 1 sene önce, yani bizim yaşımızdayken paylaştığı fotoğrafı inceliyordu.

Ege yanındaki bir şeyi ya da birisini işaret ediyordu ama ya fotoğraf karesi, o şey ya da kişiyi almamış ya da sahibi, fotoğrafı kırpmıştı. Gülümsüyordu. İçten bir gülümsemeydi ve bunu söylemek için iyi bir gözlemci olmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Göz altları ve alnı kırışmıştı, zaten yuvarlak olan suratı, gülünce daha da toparlanmıştı. Çok mutluydu ama bu sonuca nereden vardığımı bilmiyordum, sadece öyle gelmişti. Okulda tabii ki onu kesmiyordum ama onu gördüğüm zamanlarda sırıttığına pek şahit olmamıştım, ya da belki de hiç olmamıştım.

Kumral, beyaz tenli ve -sanırım- yeşil gözlüydü, dikkat etmediğim için emin değildim, fotoğrafta da belli olmuyordu. Okuldaki sıradan gençlerden biriydi bana göre. Çocuğun yüzünde ya da fiziğinde hoşuma gitmeyen bir şey yoktu ama nedense ondan etkilenmemiştim. Ve bunun nedeninin davranışları olabileceğini düşünüyordum. Çocuk okulun kralıyım triplerindeydi. Önüne gelen her güzel kızla çıkan havalı çocuk imajı çiziyordu. Lisedeki ilk senemin yarısına kadar, beyefendi 6 kız arkadaş eskitmişti. Hepsi de bizim dönemdendi, yani okulun genelinin deyişiyle 'çöm'dü.

Çocuğun yürüyüşünü, davranışlarını falan görseniz fen lisesinde olmasına şaşırırdınız zaten. Dersleri -veya herhangi bir şeyi- umursayan biri gibi gözükmeye çok uzaktı. Ya orta okulun sonuna kadar çalışmış, sonra boş vermişti ya da sadece zekiydi.

"Sınavda Ege'nin yüz hatlarını değil, fay hatlarını soracaklar." dedim bıkkınlığımı yeterince belli ettiğini düşündüğüm bir ses tonuyla.

PİLEYBOY™Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin