Multimedyada Balım Belgin var...İyi okumalar...
Günün rahatsız edici ışığıyla gözlerimi araladığımda Ömer yanımda yoktu acaba dün gece hiç gelmemiş miydi? Tuhaf bir hisle yataktan kalktım. Üzerime sabahlığımı geçirip odalarda dolandım. Mutfağın içine hızla girdiğimde çarptığım cüsse ile korkuyla hıçkırdım. Ellerini belimde gezdiren "Korkuttum mu?" diyen sesle derin bir iç çekip az önce kendi kendime düşündüğüm şeye güldüm. Sırıtarak gözlerimi devirdim ve kollarından kendimi kurtardığım anda kucağıma atlayan küçük şeye hayretle bir öpücük kondurdum.
"Annecim, şenin için kavaytı hazıyladık." diyen Azra'nın yanağından bir öpücük daha alıp yere indirdim. Ellerimi birbirine kavuşturup sevincimi belli ettim. Azra usluca sandalyesine otururken Ömer de sandalyemi çekip beni oturtturdu.
Masadaki şahane peynirli omlete ve patates kızartmasına baktım. Ben Azra'nın tabağına omlet ve patatesten koyarken Ömer çaylarımızı doldurdu ve karşıma oturdu. Biraz dün akşamki toplantıdan bahsetti. Rahat uyuyup uyumadığımızı sordu. Ne diyebilirdim ki basitçe kafamı salladım. Kahvaltımızı yaptıktan sonra oturma odasına geçtik. Azra'nın vakit geçirmesi için televizyonda çizgi film açtım. Ama o izlemek yerine Barbie bebeklerini giydirip, küçük Cem Yılmaz'larıyla evlendirme işine dalmıştı. Fırsattan istifade telefonumu alıp dün akşam annemle yazıştığım mesajları göstermek için Ömer'e uzattım. Yüzüme anlamsızca bakıp telefonu elimden alıp sessizce okudu.
"Bence annen haklı, gitmeliyiz." deyince bilmiyorum anlamında yüzümü buruşturdum.
"Onun bize ettiğini biz ona yapmayalım aşkım. Gel güzel bir gününde yanında olalım." deyip gülümseyen sevgili kocama ben de gülümseyip usulca kucağına uzandım. Gidecektim, belki de haklıydı, sonuçta o da bizim özel günlerimize gelmişti. Ama tabi bir de beni Ömer'e karşı küçük düşürmek için geçmişimi hiç olmadığı kadar kötü anlattığı tarafı vardı bunun... Ama yine de gidecektim!
***
Bir hafta sonra...
Azra gardırobumu açıp izinsizce mercan rengi elbisemi küçücük boyuyla çekip çıkardı. Allah'tan sabah temizlemiş olduğum yerde sürüyerek bana getirdi. Ben de bu sırada saçlarımı dağınık topuz yapmakla meşguldüm. Tam Azra'ya kızgın bir surat ifadesi ile bakmaya hazırlanırken elbisemi kavrayan minik elleriyle, şirince gülümsemesi tüm öfkemi unutturdu. Yavaşça elbiseyi tek elimle alıp sandalyemin arkasına attım. Son olarak topuzumu tel tokalarla düzelttim. Üzerimdekileri çıkar maya başladım. Sıra sütyenime gelince Azra'yı zor da olsa odadan çıkarmayı başarıp kapıyı kapatırken nerden çıktığına anlam veremediğim Ömer kapının aralığından sıyrılıp içeri girdi. Baba sen de az değildin der gibi işaret parmağını sallayan Azra'ya muzipçe gülümseyip kapıyı kapattı.
Sandalyeden elbisemi alıp giyilecek hale getirirken Ömer çok zor bir iş olan sütyenimi iki saat içerisinde çıkardı. Elbisemi üzerime giydim ve fermuarımı çekti. Teşekkürler anlamında gülümseyip dışarı yolladım. Sıra makyajdaydı.
Gözümün üzerine eyeliner ve alt kısmına gece mavisi bir göz kalemi çektim. Hafif esmer olduğum için pudraya felan gerek yoktu, göz kapağımla kaşlarımın sonu arasında kalan kısma ve yanaklarıma hafif kahverengiye yakın bir tonta allık sürdüm. Dudaklarıma da çabucak mercan rengi bir ruj sürüp makyajımı tamamladım. Yatak odasından çıkar çıkmaz kapımda pinekleyen Azra gözlerini kocaman açıp hayran hayran bana baktı.
"Çok güzel olmuşsun annecim."
Gülümseyip kafamı salladım ve kendisini işaret edip kıyafetlerini getirmesini bekledim. Koşarak odasına gitti ve cici elbiselerini getirdi. Çabucak üzerini giydirmeye çalışırken yarım saat önce giyinmiş olan kocacığım oturma odasından Azra'ya yüzünü şekilden şekile sokarak onu güldürüyordu. Kızım babasıyla ilgilenirken ben burda iki saattir külotlu çorabının bir ayağını zorla giydirmiştim. En sonunda Azra ne olduğunu şaşırırken onu kaldırıp elbiseleriyle babasının oturduğu koltuğa bıraktım. Ömer'e tip tip bakmamla ne yapacağını anlamıştı. Odadan çıkarken Azra'yla Ömer'in sesleri geliyordu.
"Annecim bana da makyaj yapıcak mısın?"
"Eeeeh! Çocuğa makyaj mı yapılır? Kızım giysene şunu!"
Küçükken makyajın bana hiç yakışmadığını düşünürdüm, taa ki on dört yaşına kadar... Çünkü o yaşa kadar küstüm makyaj malzemeleriyle. Halbuki makyaj insanın kendiyle uyum yeteneğiymiş. İnsanların makyajı zekâsını belli edermiş. Yok yok, bu o saçı uzun aklı kısa gibi düşünmeden söylenmiş basit bir söz değil. İnsanın giyimi, kendine yakıştırdığı şeyler, makyajı, sesinin yumuşaklığı gibi sonradan kazanılmış alışkanlıklar insanın ne mal olduğunu belli ediyordu. Ben de hep düşündüm ben büyüdüğümde hiç makyaj yapmadan ne yaparım diye ve insanları gözlemledim. Kendime benzettiğim küçük kızların makyajlarını inceledim. En sonunda kendime yakışanyatak en sade makyajı bulmuştum. Aslında bu yönden Azra'yı makyaja fazla alıştırmamak gerekiyordu. Eski küçüklük makyaj malzemelerimi ona ayırmıştım. Bu onu on dört yaşına kadar idare ederdi. Kendi kendime güldüm.
Yatak odasından bir parlatıcı ve allık alıp tekrar oturma odasına girdim. On dakika içinde elbiselerini giydiren Ömer bana bakınca Azra'yı kolundan çekip yanıma oturttum. Dudaklarına parlatıcı sürdükten sonra o, dudaklarını birbirine sürtmekle meşgulken yanağına allık da sürüp makyajını tamamladım ve hemen makyaj malzemelerini Ömer'in eline tutuşturdum. Sonra saçlarını ortadan ikiye ayırıp bir tarafın önünü taç şeklinde ördüm.
Ardından makyaj malzemelerimi yerine koyup gelen Ömer'in odaya girmesi ile Azra bağırarak
"Babacım nası olmuşum?"dedi.
"Ooouuvv, şöyle bir bakıyorum da annen senin yanında bir hiç kalır." deyip sırıtırken Ömer'e tek kaşımı kaldırarak baktım. Beni oturduğum koltuktan kaldırarak dudaklarımdan öptü. Elimde olmadan gülümseyerek dudağına bulaşan ruju sildim. Azra bizden önce dışarı çıkıp ayakkabılarını giydi ve ben de yatak odasındaki içini birçok ıvır zıvırla doldurduğum çantayı alıp dışarı çıkıp bilekten bağlı siyah topuklu ayakkabımı giydim. Malum belki bugün orada kalırdık... Ömer de dışarı çıkınca kapıyı kapattım. Bahçeden çıkıp hemen arabaya bindik.
***
Eve gelince arabadan inen Ömer kaldırıma attığı sigarasını ayağıyla ezip Azra'nın çocuk kilitli kapısını açtı. Arabadan iner inmez Azra koşarak bahçe kapısından girdi ve zile bastı. Ömer'de benim kapımı açıp elimden tutup arabadan çıkmama yardımcı oldu. Kapıyı kapatınca üzerimi düzeltip kocama elimi verdim. Evin kapısı açıldı ve hemen Azra'yı kucağına alan kişiye bakıp duraksadım. Bu yüzü görmeyeli dört yıl olmuş muydu?
Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış
Teen FictionOnun için hayat sanıldığı kadar kolay değildi. Çığlık atamazdı korktuğunda, ya da kendini savunamazdı herhangi bir konuda, düşüncelerini haykıramazdı hatta ve en acısı; küçük kızının ondan öğreneceği çok şeyi varken onun sesi yoktu... Neden biliyor...