Merhabaa!! Yeni bölümle karşınızdayım bu bölümü. Bana en çok destek olan çocukluğuma yani kuzenime ithaf ediyorum. İyi okumalar
''Nasıl yani? aranızda hiçbir şey olmadı ama 10 yıl geçmesine rağmen sen onu pek unutmamışsın.'' diye şaşkınlık dolu bir ifadeyle yüzüne bakıyordum. Şaşkınlığıma küçük bir tebessümle karşılık vererek ''İlk aşklar kolay unutulmuyor diyebiliriz.'' dedi.
Sonra ekleyerek ''Evet, aramızda hiçbir şey geçmedi. Konuşmadık, herhangi bir sohbetimiz olmadı. Ama gözlerimiz konuştu. Her teneffüste aynı yerde durup arkadaşlarıyla sohbet ederdi. Beni gördüğündeyse gözlerini bana diker, gözlerimin içine derin derin bakardı. Gözlerinde ki o ifadeydi belki de 10 yıl boyunca onu unutamamamın sebebi. Gözlerinde eksilmeyen bir ışık vardı. Benim derin bir karanlık misali kaybolduğum bir ışık.'' dedi.
''Anladığım kadarıyla ona çok aşık olmuşsun. Sen ona bu kadar tutulmuşken, aranızda hiçbir şeyin geçmemesini daha doğrusu konuşmamış olmanızı pek anlayamadım.'' diye hikayenin, daha başında kafamda soru işareti bırakan durumunu belirttim.
Kafasını aşağı yukarı salladı. ''Bak Doktor'' biraz durup sonra ''Sana böyle seslensem olur mu?'' diye sordu. Bende ''Tabi kendini nasıl iyi hissedeceksen öyle seslenebilirsin benim için sorun olmaz.'' dedim.
Acı bir tebessümle ''Keşke sana Doktor diye hitap etmek kadar basit olsaydı iyileşmek. Ama bu o kadar kolay değil bunu en iyi sen bilirsin. Sonuçta her gün dert dinleyen, sensin. Neyse, nerede kalmıştık hah! Neden aramızda bir şey olmadı.? Liseye geçerken, Askeri Liseye gitmeyi çok istiyordum. Küçüklük hayalimdi. Bunun hayaliyle yatıp bunun hayaliyle kalkıyordum. Sınavı kazanmıştım fakat mülakatlara giderken yolda bir kaza oldu. Ve ben o kazada ayağımı kırdım. Mülakatlara katılamayınca Askeri Liseye de giremedim. Hayallerim resmen ellerimden kayıp gitmişti. O zamanlar hayatımın sonuymuş gibi geliyordu. Okula gitmek istemiyordum. Herkese bağırıp çağırıyordum. Anlayacağın tam bir ergendim. Sonra beni kendime,. kuzenim Burak getirdi. Burak çocukluğum, sırdaşım, badim, her şeyimdi. Beraber büyümüştük. Tıpkı ikiz gibi her şeyimiz aynıydı. Birimiz ne giyerse diğeri de ondan giyer, biri nereye giderse diğeri sorgusuz sualsiz onunla gider, yani anlayacağın yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Hayallerimiz bile aynıydı. O Askeri Liseyi kazanmıştı ama ben kazanamamıştım. Bir gün bana gelip ''Anca beraber kanca beraber. Kardeşiz biz, sen yoksan bir anlamı yok. Kayıt yaptırmayacağım'' dedi. Sinirle ''Saçmalama oğlum, benim yüzümde hayalinden mi vazgeçeceksin?'' diye çıkıştım. O da ''Bu bizim hayalimiz. Sadece benim değil sen yoksan ne anlamı kalacak ki?'' dedi. Aslında haklıydı bende olsam aynısını yapardım ama vazgeçirmek zorundaydım. Bu yüzden ''Eğer ileri de ikimiz de subay olsaydık ve ben şehit düşseydim istifa mı ederdin?'' diye duygu sömürüsüne vurdum işi ''Alakası yok. O başka bu başka konuyu saptırma! Hem sen olmadan ben ne yapacağım orada?'' dedi. Haklıydı. Bende ''Oraya gideceksin, her tatile geldiğinde bana yardım edeceksin. Bende Lise bitince Harp okuluna girmek için başvuracağım kaldığımız yerden devam edeceğiz.'' dedim. ''Söz mü?'' dedi ''Söz kardeşim'' dedim. Sözümü de tuttum. Tuttum ama bu uğurda kaybettiklerimin farkına varamadım. Sözüme o kadar çok odaklanmıştım ki harp okulunu kazanmama engel olacak ufacık bir şeye dahi tahammülüm kalmamıştı. İşte bu yüzden Zeynep'le aramda hiçbir şey olmadı. Harp okulunda ilişki, yasaktı. Gidipte ''beni bekler misin?'' diye de soramazdım. Kim bekler ki. Uzaktan sevdim onu. O Beni, ben onu uzaktan izlemekten ileri gidemedik. Bazen hiç ummadığım yerlerde karşılaşıyorduk. Bazen de hiç göremiyordum. Bir süre sonra kendimi kaptırdığımı fark edip kaçmaya başladım. Hatta onu yolda gördüğümde görmemezlikten gelip yanından geçip gitmiştim.'' durakladığında konuşma gereği hissederek ''Yanlışım anlamadıysam o da seni seviyormuş. Yani duyguların karşılıklıymış.'' diye aklımda kalan bir detayı onaylamak istedim.
'' O zamanlar bilmiyordum sonradan öğrendim. Sürekli ''acaba beni seviyor mu?'' diye düşünüp dururdum.''dediğinde aklıma takılan diğer bir detayı sordum.
''Peki onunla tekrar karşılaştığında onun da subay olduğunu söyledin. Harp okulunda ilişki yasaksa ona da yasaktır. Yani seni illa ki beklerdi. Ya da, harp okuluna girdikten sonra gidip konuşabilirdin.'' dediğimde. ''Elbette konuşabilirdim ama bilmiyordum onun da harp okuluna gittiğini. Çünkü o Hava Harp Okulu' ndaydı. Bense Kara Harp Okul' ndaydım. Bilmediğim için de konuşamadım.'' dedi.
''peki okuldan sonra onu neden aramadın?'' diye sordum. ''Okuldan sonra Burak ile görev aşkıyla tutuştuğumuz için doğu bölgesine gönüllü gittik. Lise arkadaşlarımın çoğuyla iletişimim kopmuştu ve ben onun çoktan bir ilişkisi olmuştur diye düşündüm. Daha doğrusu kendimi buna inandırdım.'' dedi
''Anlıyorum yani 10 yıl boyunca onu göremedin'' dediğimde tam cevap verecekken kapı çaldı ve Mine içeri girerek '' Özür dilerim Fırat Bey rahatsız etmememi istemiştiniz ama randevu süreniz 20 dakika geçti sırada ki hastanız geldi. Sizi bekliyor efendim.'' dedi o içimde bir şeyleri yerinden oynatan naif sesiyle. Hemen saati kontrol ettim. 1 saatin nasıl geçtiğini gerçekten anlamamışım. ''Teşekkür ederim Mine saatin farkında değilim sen çıkabilirsin'' dedikten sonra Kenan' a dönerek ''Kusura bakma Kenan bugünlük süremiz doldu. Haftaya devam etsek olur mu?'' diye sordum ''Tabi Doktor sağol her şey için. Sana kolay gelsin.'' diyerek çıktı. Bende diğer hastalarıma geri döndüm ama gün boyunca aklımdan çıkmayan tek bir soru vardı.
'' Bu adam ne yaşadı da bu kadar pişmanlık çekmesine neden oldu?'' anlaşılan haftayı iple çekecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bahaneleri Beklemez-(Bir Psikoloğun Günlüğü Serisi -1- )
Подростковая литератураBir psikoloğun, hastalarının ağır hikayeleri vardır. Fakat bazı hikayelerin yeri farklıdır. Bu hikaye de kendi sorunlarından kaçmak için başkalarının sorunlarıyla ilgilenmeye kendini adayan bir psikoloğun, yeni bir hastasının yaşadığı derin pişman...