(Umay'ın ağzından devam)
Bütün sinir damarlarım gerilmişti.Yavaşça t-shirti yüzümden indirerek "N'apıyorsun be hayv.." cümlemin devamını bitiremeden arkamı döndüm,şu an yüzümün kızardığına yemin edebilirdim.
"İnsan bir kapı çalar lan!"
"Se-sen kimsin ya?"
"Sen kimsin asıl manyak!Erkeklerin soyunma odasına dalan ben değilim!"
Doğru diyorsun kas yığını ama senin ağzına laf veremem dedim içimden ve,
"Önce üstünü giyin sonra tartış."
"Sen kimsin bana emir veriyorsun lan?Dön bana!" üstünü giydiğini düşünerekten döndüm kollarında ki damarlar tıpkı ağaç gövdeleri gibi gergin ve patlayacakmış gibi duruyordu,ve gözleri kimse de görmediğim bir çift kehribar gözlerdi,saçları ise gecenin en koyu tonuydu,soluk teni ise bütünlüğüne ayrı bir hava katıyordu.Seslice yutkunmuştum.Alaycı bir ses tonuyla,
"Dikkat et de tükürüğün boğazına kaçmasın." dedi çukur gibi gamzelerini göstererek ve tekrar ciddiyete büründü.Kendimi bilmiş bir tavır takınarak gözümü belerttim,
"Sana ne benim tükürüğümden?İstersem yüzüne tükürürüm." yavaş ve sinirli bir şekil de bana doğru yaklaştı,
"Laflarına dikkat et buzlar kraliçesi." ardından kapıyı çarparak odadan çıktı.Bu aptallar cemiyeti benim eski okulumda ki takma adımı nereden biliyordu böyle?Çatık kaşlarımla odadan çıktım.Merdivenlerden çıkarken abimi gördüm,yürümeye devam ederek,"Kantine gidiyorum geliyorsan takıl." sessizce arkamda ardımda sürdürdü.Kantin sessizdi,"Sen geç ben kahveleri alıp geliyorum." o masaların olduğu yere giderken ben de makinenin başına geçtim iki bardağı yerleştirdim ve kahvelerin akmasını bekliyordum ama bu aptal şey bir türlü akmıyordu!Makineyi sarsarken bir anda durdu,onu tutan şeye bakmak için kafamı yukarı kaldırdım bana bakarak dalga geçer bir gülümsemeyle kahverengi saçlı,kahverengi gözlü bir çocuk duruyordu.Makinenin bir düğmesine basarak kahvenin akışını izledi.Bardağı alarak serseri tipli gülümsemesiyle yanımdan uzaklaştı.Kendi kendime öz eleştiri yapıp kahveleri doldururken abimin bağırmasıyla ona döndüm,ne var demeye çalıştım el kol yaparak."Buzlar kraliçem neredesin?" diye bağırmaya başladı.Sus işareti yaptım ve kahveleri alıp yanına ilerledim.Kahveleri masaya koyup sandalyemi çektim ve abime döndüm,
"Kimlik numaramı da açıklasaydın Yankı Bey ne diye bağırıp duruyorsun?Bütün okul öğrendi sayende takma adımı."
"Tamam abartma duysalar n'olacak hem?"
"Elinin körü canım,elinin körü olacak." diyerek kahvemden bir yudum aldım.
"Sen çok cıvıdın Umay kendine çeki düzen ver." abimin bu lafları üzerine müdürün bana da buna benzer şeyler dediği aklıma yerleşti ve alaycı ifademle beraber,
"Dedi değerli müdürümüz." Bunu dememle afallayan Yankı Bey'imiz birden ciddileşti,
"Müdür n'alaka lan?" Tabii abime bunları anlatmamıştım henüz,anlatmaya başladım...Abimin saatlerdir müdüre laf yetiştirmesi son bulduğunda,
"Ben ağzının payını verdim zaten abi." gözlerinde ki ışığı saçarak,
"Aferin buzlar kraliçem,bu arada akşam ki yemeği unutmadın herhalde değil mi?" diye sorduğunda ufak bir küfür savurdum.Akşama şerefsiz babamın saçma iş yemeklerinden biri vardı,bense tabii ki unutmuştum.Abime,
"Ben acil eve gidiyorum,akşam görüşürüz." dediğim de zaten unuttuğumu anlamıştır.Ardımda döktüğüm kahveyi umursamadan hızla sınıfa koştum,sıranın üstünde ki kağıtları çantanın içine sıkıştırıp omzuma astığım gibi sınıftan çıktım çıkmasına ama yine biriyle çarpıştım.Nedir bu böyle?Bereket felan mı yağdı?Kim oluğuna bakmadan ilerlemeye devam ettim ama arkamdan bağıran bir ses işittim, "Dengesizsin lan harbi dengesiz!" umursamadan hızlı adımlarla yürümeye devam ettim...
Kıyafet seçme aşamalarında tercihlerimi ikiye indirmeyi başarmıştım.Bir tanesi bizi 10 yıl önce bırakıp giden kadın şahsının elbisesiydi.Bunu şerefsiz babamdan öğrenmiştim.Neden hala elimde duruyor bu elbise diye düşünerek buruşturup odamda bir kenara fırlattım.Elimde kalan son elbise ise;gri,derin yırtmaçlı,sırt dekolteli bir şeydi.Evet bunu giyecektim.Makyajımı bordo bir ruj tamamladım.Hafif dalgalı olan saçımı biraz daha dalgalandırdım.Saate baktım;20.00.Sandalyemin üstünde duran minik çantamı elime alıp merdivenlerden aşağıya indim.Ayakkabılıktan siyah,bilekten bağlamalı topuklu ayakkabılarımı giydim.Aynadan kendime bakarken geri de beliren abime doğru döndüm,ıslık çalarak,
"Bir buz insanı nasıl eritebilir sorusunun cevabı olabilirsin kraliçem." dedi gülerek.Ağzım "ooo" şeklini alırken onu kapıya doğru ittirdim,
"Hadi oyalanmada çıkalım." gülümsemesi daha da genişlerken dayanamayıp ben de gülmeye başladım...
Otele vardığımızda abimin koluna girerek yürümemi sürdürdüm.Etrafa bakınıyordum ama babam şerefsizi yoktu.İçimden dua ederek,bir an önce bu aptal akşamın bitmesini diledim..."2.BÖLÜM SONU
Umarım beklediğinize değer!💜