Bu dünyada terk edilmişlerin şehri vardı. İstenmeyenlerin, yok sayılanların şehri; Zigare. Karanlık ve ıssız bir şehir... Burada bulunanlar vahşi ve kontrolsüzdü.
Lexal, Zigare'de doğup büyüyen bir kızdı. Annesini hiç tanımamıştı. Babası, kız 3 yaşındayken hastalanmış ve ne hareket edebiliyor, ne de konuşabiliyordu. Kız aniden Zigare'den gitmek zorunda kaldı. Bu dünyanın en güzel, en üst kademeli şehrine. Bu ülkenin kralının yaşadığı şehre.
Aslında bu kızın gerçek yeri burasıydı çünkü babası soylu bir ailedendi. Ama her nasıl oluyorsa babası ölü olarak biliniyor, annesinin kim olduğunu ise kimse bilmiyordu.
Kız merak etmeye başlamıştı; Ben kimim? Annem kim? Neden Zigare'deydim?...
Bu şehir, yeni bir dünya gibiydi onun için. Tamamen farklı bir hayat, farklı şeytanlar...
''Senden vazgeçmeyeceğimi biliyorsun, değil mi?'' Şaşırdım, ama yapmacık bir gülümseme gösterdim. ''Geçeceksin.'' Regal kulağıma fısıldadı; ''Böyle yaparak beni daha da kendine bağlıyorsun.''
Aşk... Şeytanları bile güçsüz kılan duygu.
Zigare'deyken gerçekten hiç bir şey bilmiyordum. Ne soyluların hayatını, ne soylu aile entrikalarını, ne de aşkı...
''Kimse bilmeyecek'' dedi. ''Yaşadıklarımızı mı?'' dedim. Bana sert bir bakış attı ve tereddütsüz bir sesle ''Yaşayacaklarımızı'' dedi.
------------------------------------------
Bitmiş bir kitabımdır kendisi :) Yazdığım en uzun ve düzgün kitap :D
Bu kitabın sadece tanıtımını yazıyorum, buraya yazmak konusunda kararsızım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
---- Hai İro ---- (Kül Rengi)
FantasiKarşımda siyah saçlı bir kız vardı. Dağınık perçemlerinin ardında parlayan mas mavi gözleri, boynundaki kolyenin safir taşıyla aynı renkteydi. Kız elini yanağındaki yara izine götürdü ve bir iç çekti. Belli ki düşüncelere dalmıştı.