Resif Prensi

55 4 0
                                    


   Nefertiti ile büyükannesinin yaşadığı resif yüzlerce mercan kayalığından oluşuyor, hepsi de Denizkralı tarafından yönetiliyordu.

"Sence nerede kaldı, Çürükkabuk?" Kumdan kalenin bahçesinde bir banka oturmuştu. Çürükkabuk ise az ötedeki banka doğru yüzüp geri dönüyor, suda elipsler çiziyordu. Bir su kaplumbağasıydı. Ve başını iki yana sallayarak cevapladı. "Sanırım gelmek üzeredir, prensim." Ağzı kinaye yüklü bir edayla büküldü. "Tabi bir önceki gibi dişi bir vatozla karşılaşmadıysa."

"Hadi ama huysuzluk etme," Prens çevresinde gezinip duran karidesleri izlemeye dalmıştı. Dört ihtişamlı kuleye sahip kaleden nöbet değişimi yapan Denizinsanı Muhafızlarının haykırışları yankılanıyordu. "Tekgöz hep iyi bir yaver olmuştur." Tebessümle ekledi. "Senden iyi olmasın!" Prens Tüylüyüzgeç, Kral Kıllıyüzgeç'in tek evladıydı. Onun varisi, Resifin gelecekteki hükümdarı.

Derken bir haykırışla Tüylüyüzgeç, Çürükkabuk irkildi. Karideslerin her biri farklı bir yana kaçıştı. "Prensim!Prensim!" Tüylüyüzgeç yerinden fırlayarak kuyruğunun dibine yığılan vatozu kucakladı. Merakla inceledi. Bütün mesafeyi suyu yararcasına yüzmüş, avluya vardığındaysa can havliyle kulaçlarını artırmıştı. "Ne'n var, Tekgöz?" Vatoz derin derin nefes alıp veriyordu. "Herhalde birisi ona," diye yokladı, Çürükkabuk. "resifte bir tane bile dişi vatoz kalmadığı gerçeğini söyledi!" Kendi şakasına kahkahayı bastı. Ve vatozun öfke yüklü bakışlarını umursamadan gülmeyi sürdürdü.

"Hayır; var!" diye ünledi, Tekgöz. "Ve bir gün onları bulacağım." Tüylüyüzgeç daha fazla dayanamadı. "Umarım bulacaksın, Tekgöz. Ama ondan önce, şunu bir açıklığa kavuştursan diyorum." Vatoz biran için kast edilenin ne olduğunu düşündü. Dişi vatozlar aklını fazlasıyla meşgul ediyordu.

"Hah, elbette!" dedi, yaşadıkları zihnine düşünce. "Prensim, kötü! Çok kötü!"

"Nedir o kötü olan, Tekgöz. Anlatır mısın artık?"

"Nefertiti efendimiz; gidecekmiş!"

"Ben de peşinden giderim!" dedi resif prensi, gür bir tonda. Sesi kendinden emin çıkmıştı.

"Anlatamadım sanırım, prensim. Gidebileceğiniz bir yer değil ki ama. Nefertiti yeryüzüne gitmeyi düşünüyor."

"Olsun. Oraya da giderim." Bu sefer hiç kendinden emin değil gibiydi. "Ama nasıl, Tekgöz? Bunu mümkün kılmasını sağlayacak olan şeyi öğrenebildin mi peki?" Vatoz hayıflanarak omuz silkti. "Bir şeyden bahsettiler, prensim. Büyükannesinin eski bir eşyasını bulmuş."

"Eyvah!" diye mırıldandı, Tüylüyüzgeç. Yosun yeşili gözlerinden endişe okunuyordu. "Büyükanne gençken, 150lili yaşlarındayken, bir cadıyla tanışmış. O da resifin kıyısına, yeryüzüne çıkmak istiyormuş."

"Anlaşılan bu hevesi de torununa miras kalmış." dedi, Çürükkabuk. Ardından prensinin lafını böldüğünü fark ederek özür diledi. Ve keyifle karidesleri kovalamaya koyuldu. "Cadıya okyanusun derinliklerindeki," diye devam etti Tüylüyüzgeç, portakal turuncusu saçlarını eliyle ensesine doğru tarayarak. "bitkilerle ilgili birçok sırrı vermiş. Böylece cadı iksirlerini daha etkili kılabilmiş. Karşılığında ise dost olduğu bu cadıdan yeryüzüne çıkabilmenin sırrını istemiş. Çünkü Denizinsanları tıpkı balıklar gibi sudan çıktıkları anda... ölmeye başlarlar."

Tekgöz dehşetle nefesini çekti. "O halde prensim; siz nasıl peşinden gideceksiniz?" Vatozun oldukça iri olan gözü korkuyla daha da açılmıştı. "Sırrı bilmiyorsunuz ki?"

"İlk kez," diye ekledi, Çürükkabuk. "bu tek gözlü yaratığa katılıyorum, efendim. Hem sizin bir balık gibi, affedersiniz, kötü koktuğunuzu söylemişti. Tüm Denizerkekleri öyle kokarmış. Saçmalık! Kimisi balıktan da pis kokar..."

"Çürükkabuk!" diye ünledi Tüylüyüzgeç. "O beni istemiyor. Fakat bunun tek sebebi sence kokum olabilir mi? Sanmıyorum." Bakışları, tepelerinde yükselen muazzam kaleye doğru kaydı. Flamalarda çapraz şekilde resmedilmiş iki mızrak, üstlerindeyse bir taç bulunuyordu. "Ben Resif Kralının oğluyum. İstediğim Denizkadınına dilediğim anda sahip olabilirim. Ancak anlam veremediğim bu duygu, his gözümün ondan başkası için kör olmasına yol açtı galiba.

"O beni istemiyor. Çünkü sevmiyor, sevgili dostlarım... Ama sevdiğinde, ne kadar kötü kokarsam kokayım; o güzel burnunda bir mandalla da olsa beni isteyecektir. Sevgi sanırım böyle bir şey. Fedakarlık. O yüzden ben de, canım pahasına da olsa ardından gideceğim."

Bir Çift Kuyruk #ValentinesContest2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin