Yeryüzü

105 8 5
                                    

   "Artık gidiyorum!" diye ünledi, Nefertiti. "Bu resifte yeterince zaman harcadım." Ufak bir oyuktaydılar. Devasa halimedalar onları kamufle ediyordu. Ve yer yer gün ışığının ulaştığı mercan kayalığı hafif bir dans tutturmuş, ahenkle salınıyordu.

"Peki nereye?" diye sordu, muhatabı. Fakat cevabı beklemedi. Tahmin etmişti. "Sudan çıktığın andan itibaren sadece saniyeler sürecek bir ömrün olacağını unuttun sanırım...", deyiverdi, Nefertiti'nin kuyruğunu ve ona dek uzanan saçlarını işaret ederek. "Evladım, sen bir Denizinsanısın!"

"Yeter büyükanne, lütfen," diye mırıldandı, Nefertiti. Menekşe moru gözlerini öne eğerek tıpkı saçları misali altın sarısı, pullarını süzdü. Düşüncesinde kararlı olduğunda ya da tartışmaktan yorulduğunda böyle yapardı. Büyükanne resif pembesi gözlerini bu kez hayretle açtı. Ardından hışımla elindeki haliptylondan bir ısırık aldı. Haliptylon Denizinsanlarının en sevdiği atıştırmalıktı. Stresten kurtulmak için tüketebilir, sevinçlerini kutlamak için de tercih ederlerdi. Velhasıl her fırsatta bu bitkiyi yerlerdi. "Yoksa?"

"Evet," Nefertiti duraksamadı. "geçen gün okyanus sularında bizim kızlarla gezinirken buldum onu." Büyükanne son lokmasını yutacakken boğazından garip bir ses geldi. Haliptylon soluk borusuna kaçmıştı! Evet, onların da soluk boruları vardır. Nefertiti çığlığı bastı. İhtiyarlıktan beli bükülmüş büyükannesini kucakladı. Ve telaş içerisinde karnına bastırarak nefes almasını engelleyen parçayı tükürmesini sağladı.

"Pekala! Pekala!" diye çıkıştı Nefertiti, en sonunda. "Bir yere gitmiyorum." Büyükannesinin tek kaşını kaldırması üzerine," Of büyükanne!" dedi, baş ve orta parmağı arkasında, kalçasının üzerinde birbirine dolanarak. "Söz veriyorum; yeryüzüne çıkmayacağım... oldu mu?"

"Hah, küçük Nefertiti'm. Akıllı Denizkızım! Yeryüzünü, dahası o bulduğun kağıtlardaki her şeyi unut gitsin! Anlaştık mı? Aman, büyükannesinin sözünü de dinlermiş." diye cevapladı diğeri, sırıtarak. "Gerçi biraz önce genç yaşta ölümüme sebep olacaktın ya, neyse." Nefertiti biran inanmaz bir ifadeyle ağzını açtı. "Küçük mü? 90 yaşındayım ben, sevgili Denizkurdu!"

"Hişt!" dedi büyükanne, elindeki bitki sapını karides kovarmışçasına savurarak. "Okyanuslar aşkına! Ben de 500 seneciktir bu kayalıktayım. Neyi var ki? Sıkılmadım. Sıkılmaya da niyetim yok. Hey! O da nesi?"

Yosunların arasından su baloncukları fışkırdı. Davetsiz bir misafirleri vardı! Nefertiti çevik bir hamleyle uzandı. İki eliyle kıstırdığı Tekgöz'ü yukarı kaldırdı. "Burada, bizim Mercan kayalığımızda ne aradığını sorabilir miyim, seni sinsi vatoz?"

"Evet, ben de." diye ekledi büyükanne. Tekgöz ikisini de şöyle bir göz ucuyla süzdükten sonra gözlerini kapadı. Silkelendi. "Ah, neredeyim ben? Buraya nasıl geldim?" Nefertiti ile büyükanne birbirlerine muzip bakışlar fırlattılar. "Eğer hemen şu an," deyiverdi büyükanne, sesini tehditkar bir havaya büründürmeye gayret ederek. "şuracıkta bizi, neden bir casus misali dinlediğini anlatmazsan; resife gözlerini yumduğun yerde olabilirsin!"

Vatoz tiz bir çığlık koyuverdi. "Be -ben sadece dolaşıyordum, büyükanne. Yemin ederim!" Nefertiti gözlerini nefretle kısmıştı. "Eğer seni yine o gönderdiyse," Büyükanne başparmağını dudağına bastırarak sözünü kesti. "Hişt!Kızım, celallenme hemen... Eminim ki bu kez Denizprensiyle alakası yoktur."

Bir Çift Kuyruk #ValentinesContest2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin