Çıkış zili çalmış, son derste bitmişti. Nefertiti İnsan okulunun hiçte tahmin ettiği kadar hoş vakit geçirilebilen bir yer olmadığını anladı. Eğer Fadime ile Kezban olmasaydı, okulu bırakır; çalışmaya başlardı. Yeryüzünde insanların hayatını devam ettirebilmesi için para dedikleri kağıtlara, onları kazanmak için de çalışmaya ihtiyaçları vardı. Her ne kadar arkadaşlarıyla beraber dersler, saatler su gibi akıp geçtiyse de şu kayıt dedikleri mesele Nefertiti'ye problem çıkaracağa benziyordu. İlk gün olduğu için o gün dersi olan öğretmenlerin hepsi de tolerans göstermişti. Ancak birkaç güne bu büyük bir probleme dönüşeceğe benziyordu.
"Yarın görüşürüz!" dediler bir ağızdan. Arkadaşlarıyla vedalaşmış, henüz sahiplenmediği evine doğru koyulmuştu Nefertiti. Gün batıyordu. Çok geçmeden havada kararacaktı. Ve daha fazla oyalanmadan kalacak bir yer edinmesi gerekiyordu. Fadime ya da Kezban'ın evinde birkaç günlüğüne kalabilirdi. Gelin görün ki, ilk günden böylesi bir samimiyette pek hoş karşılanmayabilirdi.
"Her neyse," diye mırıldandı kendi kendine, ayakları onu koya doğru götürürken. "şu işi bir halledeyim. Gerisini sonra düşünürüz." İlk gün için ayaklarını okyanus suyuna sokması gerekiyordu. Dahası bugün akşama dek midesi kazınmıştı. Fadime ona tostundan teklif etse de onu nazikçe geri çevirmişti. Çünkü henüz insan yemeklerine karşı tereddüt doluydu. Ayaklarını suya sokma işini hallettikten sonra kıyıda yemek aramaya başlayacaktı. Hiç olmazsa bir parça Haliptylon bulmayı umut ediyordu. En son dün akşam yemeğinde yemişti. Ve koyun serin havası burnuna dolmaya başladığında hakikaten canının çekmeye başladığını hissetti.
Koy tıpkı bu sabah geldiğindeki gibi bomboştu. Kıyıya vuran kesif dalgaların şarkısı ve devasa bir kuş misali dönenip duran deniz fenerinin ışığı uykusunu getiriyordu. Ama yanılmıştı. Koyun kıyısına biraz daha yaklaştığında orada yalnız olmadığını fark etti.
Üç kişilik bir grup kıyının az ötesinde bir ateşin etrafında toplanmış, gürültülü bir şekilde sohbet ediyorlardı. Ne dediklerini pek anlayamıyordu. Birbirlerini anladıklarından da şüpheliydi. Ellerindeki şişeleri kafalarına dikiyorlar, yalpalayarak ve sallanarak bağrışıyorlardı.
Kalbinin gümlemesini ağzında duydu Nefertiti. Çünkü onu görmüşlerdi. Yine de onları fark etmemiş numarası yapıyor, biran önce kıyıya varmak istiyordu. Adımlarını sıklaştırdı. "Hey sen!" Aralarından birisi ona sesleniyordu. Kıyıyla arasındaki mesafe kısalsa da hala uzaktı. Nefertiti yeryüzüne çıktığı için ilk kez o an pişmanlık hissetti. Hatta bu yüzden kendine bile kızmıştı. Sarhoş üçlü önünü kesmiş, suyla arasında duruyorlardı.
"Güzellik, yolunu mu kaybettin?" En iri olanları üzerine doğru gelmeye başlamıştı. Nefertiti'nin kalbi tükürse ağzından çıkacak gibiydi. "Beni rahat bırakın!" Feryadı sahilde çınlamıştı. Ancak ne yazık ki görünürde sarhoş serserilerden başka kime yoktu. Gerisingeri kasabaya dönmeyi düşündü. Gece yarısından önce tekrar gelebilirdi. "Bu saatte burada ne işin var, yavrum?" Serserilerden en cılızı dengesiz bir sıçrayışla Nefertiti'nin ardına geçmiş, arkasından ona sarılmaya çalışmıştı. Kumda kaymış, kayaya tutunarak kendini toparlayabilmişti.
Nefertiti tiz bir çığlık attı. Dönüp o serseriye gelişigüzel bir tokat savurdu. Çaresizliği tüm hücrelerinde hissediyordu. İstemsizce titriyor, avazının çıktığı kadarıyla bağırıyordu. Fakat kasaba uykuya çekilmiş, dahası onun imdat feryatlarına yetişemeyecek kadar ötedeydi.
Derken serserilerden en iri olanı acı bir çığlık koyuverdi. Diğerleri ne olduğunu anlamaya çalışırken Nefertiti bir ahtapot misali kendisine dolanmış serseriye bir tokat daha patlattı. "O da ne çocuklar? Ayağımı ısıran ne!"
"Bu -bu bir kaplumbağa!" diye ünledi, diğerleri bir ağızdan. Hem şaşırmış hem de sinirlenmişlerdi. "Şimdi bu sürüngene gününü göstercem!" Tehditler savuruyordu. Ancak kaplumbağaya uzanamıyordu, iri serseri. Kaplumbağa dişlerini dizkapağına kilitlemiş, hareket etmesine izin vermiyordu.
"Ah!" Nefertiti tam gözlerini dehşetle kapamış, tüm umudunu yitirmişti ki kaplumbağanın cesareti onu yüreklendirmişti. Cılız serseriye kargatulumba saldırdı. Ve iri serserinin kaynağı belirsiz bir darbeyle yere serildiğini görmedi. Diğer arkadaşları ise iri serserinin yere serildiğini görür görmez arkasına bakmadan koydan, sahilden hatta tahminimce kasabadan kaçıp gitti.
Nefertiti cılız serserinin de kaçıp uzaklaşmasıyla arkasını döndü. Baygın halde kumların üzerinde yatan iri serserinin az ötesine baktığındaysa dili tutulayazdı.
"Tüylüyüzgeç!" diye ünledi, ok misali fırlayarak. Denizprensi kumların üzerinde bir balık gibi çırpınıyor, bir o yana bir bu yana dönüyordu. Nefertiti derhal kuyruğuna sarıldı. Ve olanca gücüyle prensi okyanus sularına doğru çekmeye çalıştı. Nefertiti'den daha ağırdı. Fakat zemin büyük bir avantaj sağlıyordu.
"Ona söylemiştim," Çürükkabuk hem omuzlarından prensini itekliyor hem de isterik bir halde inliyordu. "yapmayın, demiştim. Sudan çıkmaya niyeti yoktu. Ancak sizin durumunuzu görünce... Canı pahasına çıktı sudan!"
Tüylüyüzgeci suya ulaştırdı! Kendi de suya girmiş, prensin de omuzlarına kadar girmesini sağlamıştı. Gelin görün ki, Denizprensi hareketsizdi. Kıpırdamıyordu. Nefertiti hıçkırmaya, ardından ağlamaya başladı. Olup bitene inanamıyordu. Ve prensin yüzüne dökülen gözyaşlarına mani olamıyordu. Kaplumbağa ise suyun eşiğinde durmuş, yarı yarıya kabuğuna gömülmüştü.
Nefertiti derin bir nefes vererek eğildi. Tüylüyüzgeç'in dudaklarına bir buse kondurdu.
"Hey, bu da ne?" Tüylüyüzgecin sesiydi bu. Yaşıyordu! Nefertiti bir 90 sene daha yaşasa bu sesi duyduğuna böylesi sevineceği aklının ucundan geçmezdi. "Bir çift kuyruğun var, Nefertiti'm." Nefertiti biran kaşlarını çattı. Ardından ta kalbinin derinlerinden gelen kahkahasını tutamadı. Ve çığlığıyla yankılanan sahil şimdi kahkahalarını götürüyordu okyanusa. Dizlerinin üzerine çöktü. Ve ağır balık kokusuna rağmen Tüylüyüzgeç'e sımsıkı sarıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Çift Kuyruk #ValentinesContest2018
FantasySevgililer Günü Yarışması İçin Yazılmış Kısa Bir Hikayedir. - Kapak Tasarımı Tarafıma Aittir. Deniz kızı Nefertiti yaşadığı resiften çok sıkılmaktadır. Çevresindeki balık kokan Deniz erkekleri de cabasıdır. Nihayetinde yeryüzüne çıkmaya karar verir...