3. Bölüm

1.2K 122 40
                                    

Tuhaf bir bölüm oldu. Oy ve yorum sayısına göre yeni bölüm koyacağım. Sanki biraz azlar? Her neyse, iyi okumalarrrrr ybdjwfkwgs

"Sesime gel, Mike." dedi meçhulden gelen bir ses. "Gelsene lan." Etraf bembeyazdı. Michael, muhtemelen arafta olmalıydı. "Sen de kimsin? Taylor, sen misin? Beni affediver al yana-" "Ne Taylor'ı zıpçıktı? Extra büyük babaannenim ben." diyerek Michael'ın sözünü kesti bunak kadın. Michael çok tırsmıştı. Soğan kokulu elleri tir tir titriyordu. Hani balık sudan çıkar da kıvranır ya, heh işte onun gibi. "S-sen hortladın mı babaanne? Tövbebismillah. Mezarına dön, hoşt! Arafta ne arıyorsun allasen? Kaybolup gitcen buralarda. Valla kimseciklerde bulamaz seni." dedi Michael elleri gibi titrek bir ses tonuyla. Babaannesini, pardon extra büyük babaanesini, hâlâ göremiyor, sadece sesini duyabiliyordu. "Sus ve diyeceklerime kulak veriver." dedi kadın. "Kulak vermek deyim bu arada. Sen malsın, anlayamazsın diye şey ettim." Michael itiraz edecek oldu ama kadın haklıydı. Orta son terkti ve deyim denen şeyleri hiç anlayamamıştı. Hatta Calum "Eteklerim zil çalıyor, ahey ahey." dediğinde ona "Etek giymiyorsun. Hem giysen bile etek zil çalar mı hiç? Yoksa yeni icat mı çıkardı gavurlar?" demişti. Utançla kızaran yüzünü eğip babaannesinin diyeceklerine odaklandı. "İlk hedefin kendine iş bulmak olsun sun sun. Baban sana çok kızgın ama belli etmiyor yor yor." diyerek derin bir nefes aldı kadın. Michael kalın kara kaşını kaldırmış, anlamsızca etrada bakıyordu. "Eko falan mı var? Neden kelimelerin son hecelerini tekrar duyuyorum?" dedi aklındaki soruya cevap bulmak için. "Arafta ne ekosu olur Mişel. Ben ruhani bir hava yaratma adına öyle yapıyordum." diye yanıtladı kadın. "Mişel ne babannişko, bari sen yapma ya. Maykıl o Maykıl." dedi Michael burnundan soluyarak. "Her ne haltsan! Git ve bir iş bul. Yoksa baban ıslak odunla seni dövecek ve al yanaklı Taylor'ın da hayal olacak. Ay em vatçing yu yu yu." diye öğüt verdi kadın. Michael inledi. "Vay be, sen de Illucu oldun demek ha? Ölüm seni çok değiştirdi babaanne." diyerek ah çekti Mike. Derinlerden gelen bir garip sessizlik oluştu. Cevap gelmesi için bekledi Michael, ama bir türlü gelmedi. Cevap yerine burnuna kötü kokular geldi. Deyim anlamında değil, gerçekten kötü kokular geldi. Bu sanki...Calum'ın kokusu gibiydi. Islak köpek kokusu da olabilir. Gerçi ne fark eder? Calum'ın köpeklerden ne farkı vardı ki?

"Michael uyan artık. Yoksa salarım üstüne dümbüşü!" Bembeyaz araf, Michael'ın gözlerini açmasıyla yerini Calum'ın çekik gözlerine bırakmıştı. Artık rüya bitmiş, Michael gerçek hayatına dönmüştü. "Dümbüşü pis işlerinize alet edemezsiniz, buna izin vermem!" diyerek yerinden fırladı Ashton. Michael arafta yaşasa daha huzurlu olacağını düşündü. Keşke orada sonsuza kadar kalmanın bir yolu olsaydı. "Üstümden kalk heval. Bir iş bulmaya gidiyoruz. Cümbür cemaat hem de." diyerek Michael Calum'ı üzerinden itip yere fırlattı. Calum hiç tepki göstermedi çünkü buna alışmıştı. Bu onun kaderiydi, itilip kakılmak onun doğasında vardı. "Birdenbire bu karara varmanı sağlayan neydi? diyerek gözlerini devirdi Luke. Michael sinirleniyordu. "Senin o çiyan gözlerini oyarım piremses. Daha ne kadar erteleyeceğiz? Para bulmamız lazım yoksa şi iz vatçing vi, okey mi?" diyerek ofladı. "Hayır, tavla." diyerek Calum neşe içinde ortaya atladı. Çocukların dövücü bakışlarını görünce neşesi kayboldu ve korkuyla yerine sindi. "Üzerinize adam gibi birşeyler giyin. Şimdi gidiyoruz. Ve hayır Ashton, ponnyli tişört adam gibi bir şey değil." dedi Mike Ash'in ne diyeceğini tahmin ederek. Herkes oflayarak -en çok da Ash- evlerine doğru yol aldılar.

***

"Hele şükür geldin, hepimiz seni bekliyorduk Luk-" derken Michael sözünü yarım bıraktı. Ardından Ashton ve Calum'a eşlik ederek anırmaya başladı. "Yüzümde bir şey mi var? Neden gülüyorsunuz lan?" diyerek Luke bitişik kaşlarını çattı. "Kocaman sivilceler ve belli belirsiz bıyık haricinde bir şey yok suratında. Ama o smokinle tam bir penguen olmuşsun Luke." diye cevap verdi Ashton anırmaya devam ederken. "Adam gibi birşeylerden kastım bu değildi ama olsun. En azından üstünde cırtlak pembe bir gömlek yok." dedi Mike. Calum Ashton'a dönerek "Ovvvv, adamım. Michael reyiz sana diss attı!" dedi. Ashton gözlerini devirmekle yetindi. Daha sonra hep beraber yürümeye başladılar. Telatabilerden tek farkları, bitişik kaşlarıydı. Onlarca dükkana girip iş aradılar fakat bir türlü bulamadılar. Belki de iş sahipleri bu soytarıları eleman olarak almak istememişti.

Tam pes edip eve gideceklerken Max Payne misali simsiyah takım elbiseli bir adam karşılarına çıkıverdi. "Size bir teklifim olacak, gençler." dedi adam elini tokalaşma amaçlı uzatırken. Calum, bugün elini veren yarın g*tünü verir dememek için kendini zor tuttu. Adam konuşmaya devam etti. Fakat sesini olabildiğince kısık çıkartmıştı. "İşi tamamlayınca para ağası olacaksınız. Ama bu iş öyle bildiğiniz işlerden değil. Oldukça tehlikeli" diyerek sırıttı. Çocuklar korksada belli etmediler. Heyecanla birbirlerine bakıp işin ne olduğunu öğrenmek için beklemeye başladılar.

5 Seconds Of KroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin