~1~

5.3K 93 46
                                    

Ama's performansından çıkan BTS kulise geldi ve menejerlerini görmeleriyle çok şaşırdılar. Menajerleri Kim Hyun Soo menejerliğini pek iyi yapmıyordu çünkü. 

"Benim yetenekli üyelerim. Bu performansta öncekilerden bile daha harikaydınız."

"Teşekkürler menejer hyung." dedi tüm BTS üyeleri ve hafifçe saygıyla eğildiler.

"Teşekkürlerinizi biraz sonraya saklayın çocuklar çünkü size harika bir hediyem var." Bunu duyan RapMon diğer üyelerin de sormak istediği soruyu grubun lideri olarak sormuştu. 

"Nedir bu hediye menejer hyung?" demesiyle menejer sırıtmaya başlamıştı ve arkasını dönüp seslenmişti.

"Kediciğim gelebilirsin!" Bütün üyeler duydukları kedicik lafıyla şaşırmışlardı. Hele içeri giren sevimli ama bir o kadar da seksi olan çocukla ağızları daire şeklindeyken dikdörtgen şeklini almıştı. 

"Evet, kediciğim artık sizin kediciğiniz!" dedi ve minik bedeni üyelere doğru kibarca iteledi. Üyelerin daha da yakınında olan kediciğin kızarmış yanakları, telaşını ve heyecanını belli eden ince kemikli parmaklarıyla oynaması, pürüzsüz bacakları ve incecik belin yakından daha dikkat çekici ve ağız sulandırıcı olduğu inkar edilemeyecek bir gerçekti. 

"N-Nasıl yani, artık bizim derken?" dedi heyecanla Jungkook. 

"Evet öyle Jungkook. Bu kediciği size daha önceden almıştım ama doğru zamanı beklemiştim. Yani şu anı. Ona iyi bakmanızı istiyorum." dedi menejerleri ve son cümlesinde hınzırca sırıtıp göz kırptı. Ağzının salyalarını akıtan Jungkook'u gören RapMon konuşmaya devam etti.

"O zaman tanışalım." dedi ve minik kediciğe güven verici bir tebessüm sundu. Bundan mutluluk duyan kedicik de hafif bir tebessüm edip konuşmaya başladı.

"B-Ben M-Min Jae. Artık sizinle yaşayacağım. L-Lütfen bana iyi davranın." dedi ve saygıyla eğildi. Bütün üyeler de karşılık olarak eğilmişti. Yani hala tıranstan çıkamamış olan Jungkook dışındaki bütün üyeler.

*~Min Jae'nin ağzından~* 

Karşımda konuşup gülümseyen gamzeli bana biraz güven vermişti. Ama yanında duran dişlek çocuk beni bayağı korkutmuştu çünkü ağzını bir karış açmış beni süzüyordu. Kendimi tanıttıktan sonra üyelere şöyle bir bakmıştım. Bana tuhaf gelen kişiler yine aynı şekilde dikilen dişlek çocuk ve beni gözleriyle yediğini fark ettiğim başka bir çocuktu. Bu iki şapşal (Y/N: Özür korece özür dilemeyi bilmiyoruz, idare edin bunla.) dışında herkes ile anlaşabilirdim.

"Pekala ben de üyelerimizi tanıtayım. Sağda en başta duran kişi J-Hope." söylediği çocuğa dönüp baktım komik ve tatlı biri gibi gözüküyordu.

"Merhaba. Tanıştığıma memnun oldum. Bana Hoseok da diyebilirsin." dedi ve gözleri gözükmeyecek derecede gülümsedi. İyi birine benziyordu, bu yüzden bende gülümsedim.

"Ben de memnun oldum." dedim. Kafasıyla onaylayıp hafifçe eğilmişti. 

"Ve yanındaki de Jimin." dedi çukur gibi gamzeleri olan.

"Merhaba kedicik. Ben Jimin ama sen bana Chim Chim diyebilirsin." tamam bu da yürüyen ego. 

"Memnun oldum." dedim pek memnun olmasamda. Göz kırptı. Bu ne cesaret (Y/N: Yiğidim :)) Bu ne özgüven tanrı aşkına? Takmadım ve belli etmek için gözlerimi gamzeliye diktim.

"Evet, yanımda ki de Jungkook." Jungkook dediği benim tabirimle dişlek hiç tepki vermeyince gamzeli dirseğiyle hafifçe onu dürttü. Bu temas üzerine hafif bir şekilde silkinip eğildi. 

"M-Memnun o-oldum." kafamla onayladım. Birkaç saniye ona bakıp gözlerimi tekrar gamzeliye çevirdim. Bir de kendini tanıtsaydı... 

"Solumdaki de Jin. En büyük üyemizdir."

"Dünyanın en yaşlı dedesiymişim gibi bahsetme benden!" Jin'den gelen isyan karşısında hafifçe kıkırdadım. Tamam isyan ediyor ama bunu gülerek yapıyor. Eğlenceli biri olduğu belli. 

"Sıranın en sonunda duran kişi Taehyung. Yanındaki mavi saçlı kişi de Suga." ikisi de aynı anda eğilince onlarla birlikte ben de eğildim.

"P-Peki s-senin adın? Senin adını da öğrenebilir miyim?" gamzeli bu sözlerim üzerine ilk önce bana baktı, sonra utangaçça ensesini ovaladı.

"Herkesi tanıttım ama kendimi unuttum. İşe bak. Ben Rap Monster. Ama sen kısaca RapMon da diyebilirsin." kıkırdayıp başımla onayladım. O da Jin hyung gibiydi anladığım kadarıyla. 

"Sık sık gülmelisin." sesşb geldiği yöne baktım. Mavi saçlıydı bu. Adı neydi..? Suga evet Suga. Peki neden böyle demişti?

"N-neden?" merakıma yenik düşüp sormuştum.

"Çok güzel gülüyorsun çünkü." kanımın yanaklarıma toplanıp beni yaktığımı hissediyordum.

"T-Te-şekkür e-ederim." cümlemi zar zor kurmuş yine parmaklarımla oynamaya başlamıştım. Yüzüne bakmıyordum ama sanki sırıtıyormuş gibi hissediyordum.

"Tamam onu sevdiniz anlaşılan. O zaman artık gidiyorum ben. Bir sürü işim var. Hoşçakalın." Hyun Soo hyung tanışma faslının bitmesiyle konuşmuştu.

"Görüşürüz Hyun Soo hyung." dedim arkamı dönüp. Hyun Soo hyungumla uzun zamandır beraberdim. Hastanede (Y.N: hikaye ilerledikten olayı anlayacaksınız ama ufak bir bilgi olsun. Düzenli olarak hastaneye gitmek zorunda.) olmadığım sürelerde o hep benimle ilgilenirdi ve bana çok iyi davranırdı. Bu yüzden onu çok sevmiştim. Başımı okşadı ve gülümsedi.

"Seni arada görmeye gelirim Min Min~ Görüşürüz." dedi ve ayrıldı. Üzüntüyle iç çekerek önüme döndüm. Artık önümde duran bu yedi tuhaf adamla yaşamak zorundaydım.

~KİTTEN~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin