Tanışama faslından sonra BTS üyeleri minik kedicikleriyle birlikte eve döndüler. Eve girdiklerinde kediciğin elindeki küçük çanta Jungkook'un dikkatini çekmişti.
"Çanta... Sadece yanında bu çanta mı var?"
"Evet pijamam ve kişisel eşyalarım dışında birşeyim yok."
"Ben kıyafet alışverişi yapabilirim!" farketmeden sesini yükselten Jungkook bütün dikkatleri üzerine toplamıştı. Kedicik ise mutluluk ve mahçuplukla kızarmıştı.
"A-Ah... Şey, hiç zahmet etme. Ben bunlarla idare ederim. Zaten hastane dışında hiç biryere gitmiyorum ben."
Üyeler kediciğin bu masum tavırlarıyla büyülenmişti. Ancak hastane lafı akıllarına takılmıştı. Gelecek cevaptan korkan üyeler sessiz kalmıştı. En sonunda bu sessizliği bozma cesaretini J-Hope göstermişti.
"Şey acaba hastaneye gitme sebebin ne?" her ne kadar bu soruyu sorma cesaretini gösterse de gelecek cevaptan herkes gibi J-Hope'ta korkuyordu.
"Biliyorum ama Hyun Soo hyung beni ara sıra oraya götürüp bir kapsüle koyardı." üyeler gelen cevapla korku dolu gözlerle birbirlerine baktılar. Yoksa menejer-hyung...
"Sadist?" Jin bütün üyelerin düşüncesini söylemiş olmuştu böylelikle.
"Hem de hastane adı altında... Bunu bende denemeliyim." dedi dudaklarını açlıkla yalarken Taehyung ve üyelerin hepsi birden "sakın ha!" bakışı atmıştı ona. Taehyung "tamam be!" der gibi göz devirmişti.
"Mmmm... Şey. Sadist ne acaba?" Min Jae masumca sormuştu. Çünkü o onların söylediği çoğu kelimeyi daha önce hiç duymamıştı bile.
"Boşver Min Min. Önemli birşey değil." demişti kediciğin tabiriyle gamzeli ve bir açıklama yapmak isteyen Tae'nin ağzını koca elleriyle kapatmıştı. (Y/N: gamzeli RapMon bu arada.)
"Herşey tamam da Min Jae kiminle kalacak?" belki de gün içerisindeki en mantıklı soruyu sormuştu Suga. Gerçi o hep az ama öz konuşurdu.
"Biriyle kalmak zorunda mı?" diye sormuştu J-Hope korkuyla. Bu gözü dönmüş sapıklarla birlikte kalması iyi olmazdı. Hoş eğer onunla kalırsa o da kendini tutabileceğinden emin değildi. Ama bu masum melek için elinden geleni hatta daha fazlasını yapardı.
"Boş odamız yokki ve yataklarda yeterli değil. Biz dansçıyız ve o da narin biri yerde yatmak iki taraf için de sağlıklı olmaz." ve günün en mantıklı cevabı da RapMon'dan gelmişti.
"Yine aynı yöntemle mi seçicez?" dedi Jimin. Aynı yöntemden kastı ise bir konuda karar vermek için yaptıkları taş kağıt makas turnuvasıydı. Herkes kafasını evet anlamında sallamıştı ve turnuva başlamıştı. İlk olarak J-Hope kaybetmişti. Haliyle bu onu fazlasıyla üzmüştü. Çünkü kazanmayı isterken ilk kaybeden o olmuştu ve kediciğin geriye iki kurtarıcısı kalmıştı. 2. turla RapMon'da kaybetmişti. J-Hope'un yüzü üzüntüyle daha çok buruşmuştu. RapMon'da üzülmüştü. İkisininde hakkında kazanmasını istedikleri tek kişi vardı. Jin omma!!! Turnuvanın 3. turu gerçekleşti ve kaybeden kişi Jimin oldu. Meleklerimiz derin bir nefes aldı. (Y/N: RapMon, J-Hope, Jin.) Kimin ise üzüntüyle J-Hope ve RapMon'un yanına geçti. 4. tur da tamamlandı. Jin kaybetti. Üzüntüyle meleklerin yanına geçti ve özür diledi melekler de onu teselli etti.(Y/N: diğerleri de öyle ama kitabın gidişatı böyle. Sorry) Artık Suga'nın kazanması için dua edeceklerdi çünkü o geriye kalan kişilerden en normaliydi. 5. tur 6. tur derken Suga kazanmıştı. Meleklerin duaları gerçekleşmeseydi tuhaf olurdu zaten. Mutlulukla Suga'ya sarıldılar. Suga anın şokunu üstünden atıp onları ittirdi. Bir Swag'e güzel bir çocuğun önünde sarılmak... Resmen hakaretti bu! Kendini toparlayınca konulmaya başladı J-Hope.
"Artık Suga ile kalıcaksın Min Jae. Senin içinde sorun değilse?" sonuna eklediği soruyla kendisi dahil tüm üyeler utanmıştı. Çünkü sanki kedicik buna kendi karar veremeyecekmiş gibi turnuva yapmışlardı.
Min Jae'nin ağzından
J-Hope'un sorduğu soruyla dikkatimi ona vermiştim. Kendini kötü hissediyor gibiydi.
"Ş-Şey ben zaten Suga hyungu seçmeyi düşünüyordum." durumu toparlama isteğime engel olamayıp konuştum.
"Gerçekten beni mi seçecektin?" Suga hyung merakla sormuştu. Bu kadar konuştuktan sonra hayır diyemezdim. Hem bayağı mutlu ve heyecanlı gözüküyordu.
"Tabi ki." susunca Suga hyung bana parlak bir tebessüm sundu. Ben de karşılığında istemsizce gülümsedim. Gelen gülme sesleri karşısında başımı sağa doğru çevirdim. Jungkook duvara yüzünü dönerek diz çökmüştü. Ben neden böyle durduğunu anlamaya çalışırken yürüyen ego onun yanına diz çöküp saçını okşamaya başladı. Sonra dişlek çocuk yürüyen ego onun kulağına birşeyler fısıldayınca mutlulukla ayağa fırladı. Ne kadar da gariplerdi.
"Yine de kıyafetini ben alacağım değil mi?" yürüyen ego dişleğin kulağına bunu mu fısıldamıştı acaba? Dönüp dişleğe baktım. Sorduğu soruya benden cevap beklediğini gördüm.
"Z-Zahmet olmayacaksa."
"Olmaz tabiki! Ben hemen gidiyorum." çıkış kapısına doğru yürümeye başladı. Daha 10 saniye geçmesine rağmen konuşmalar başlamıştı. Gürültüyü pek sevmezdim. Yani aklıma vestiyerde bıraktığım çantamın gelmesi iyi olmuştu. Kalkıp çıkış kapısının orada ki vestiyere gittim. Jungkook'u gördüm. Hala gitmemişti. Gerçi yanımızdan ayrılalı çok olmamıştı. Yanına Jimin gelmişti. Ne yani yürüyen ego yanımızda değil miydi? Hiç fark etmemiştim. İkisinin de hoşçakal dediğini duydum. Sonrasındaysa birleşen dudaklarını görmüştüm. Bunu daha önce izlediğim bir daramada görmüştüm. Daha birçok şeyi gördüğüm gibi. (Y/N: duygulardan söz ediyor. Fesat düşünmeyelim!) Ama onlar erkekti. Bunu hiç iki erkeğin yaptığını görmemiştim. Şaşkınlıkla izlemeye devam ettim. Jungkook Jimin'e birşeyler fısıldayıp dudaklarına bu sefer kısa bir öpücük bıraktı ve kapıdan çıktı. Jimin ise arkasına döndü. Vestiyerde kısa bir süre göz gezdirdi ve benim almak için geldiğim çantamı aldı. Buradaki işim bitmişti hem de beni görmesini istemiyordum. Bu yüzden üyelerin yanına döndüm. Beni farkeden üyeler çılgın hallerinden çıkıp dikkatini bana verdiler.
"Nereye gittin Min Min?" dedi Taehyung.
"Ş-Şey evi gezmek istemiştim."
"Eee sevdin mi peki?" dedi Jin hyung.
"Evet hyung benim kaldığım yerden eğlenceli." dedim ve kıkırdadım.
"Kedicik." gelen sesle arkamı döndüm. Bu Jimin'di. Tanrım şu an utanç denilen o duyguyu yaşıyordum.
"E-Evet." kekeleyerek de olsa cevap vermiştim. Bu da bir başarıydı yani.
"Çantanı vestiyerde buldum ve ihtiyacın olabileceğini düşündüm." neden şimdi yürüyen nezaket olası tutmuştu ki?
"Ş-Şey teşekkürler." dedim. Bana dik dik bakıyordu. Yanlış birşey mi yapmıştım acaba?
"Neden kızardın? Ateşin mi var yoksa?" deyip elini alnıma koydu. Kafamı hafifçe eğdim. Sende bugün ben demiyosun, ben seni sorguluyor muyum? (Y.N: yürüyen ego ya ondan böyle diyor.)
"Y-Yok iyiyim ben, b-birşeyim yok." dedim ve elini nazikçe uzaklaştırdım. Sırıttı. Dalga geçiyordu resmen benimle!
"Öyle diyorsan öyledir kediciğim." acilen buradan gitmeliyim.
"B-Bana odamı gösterir misiniz lütfen?"
"Aaa oda demişken. Biz Jungkook ile kalıcaz. Yani Suga hyung rahatsın." diyip göz kırpmıştı. Suga hyung kızarmıştı ama sinirliydi de. Bense dediği ilk cümleye takılmıştım. Kulağına fısıldadığı şey bu muydu yoksa?
"Siz de Jungkook ile rahatsınız. Kolay gelsin."
Başımı yavaşça çevirince yürüyen egonun sırıttığını gördüm.
"Teşekkür ederiz."
![](https://img.wattpad.com/cover/138564228-288-k477053.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~KİTTEN~
FanfictionMenejerlerinin aldığı kedicikle ilgilenmek zorunda kalan BTS üyeleri onu eve götürürler. 1-2 ay kadar onlarla yaşayan ve yakınlaşan kedicik bir hastalığa yakalanır. Hiç bir şekilde onu uyandıramayan BTS üyeleri olayı menejerlerine taşımak istemedikl...