Jin'in ağzından
Provalar bittiği zaman bizimkilere akşam yemeği hazırladım. Herkes ile yemek yedikten sonra masayı toplayıp odaya geçtim. (Y/N: O oda üyelerin odalarından ayrı. İki çiftimiz malum zamanlarda -sevişeceklerinde- o odayı kullanıyorlar. Onun dışında kullanılmıyor oda. Üyeler bakmışlar fazladan bir oda var bunu sex odası yapalım demişler:) Hayal gücümüzü... Neyse) Yatağa oturup karşımdaki duvarı izlemeye başladım. Sabah Namjoon biz size katılamayacağız dediği zaman ilk önce anlamamıştım. Neden katılmıyoruz diye sordum. Yanağımı öpüp odaya git dedi. Utansam da Masayı topladıktan sonra direk odaya gittim. PD-nim Namjoon'u yanına çağırmış. Bu yüzden ben ondan önce geldim. Otururken bir yandan da Namjoon ile olan anılarımızı düşünmeye başladım. Onu çok seviyorum. Onun da beni sevdiğine şüphem yok. İzin günümüzde lunaparka gittiğimiz zaman korktuğum için korku trenine binmek istememiştim. Namjoon her ne kadar binmek istese de binmeyip benim yanımda kalmıştı. Binmesi için ısrar etmiştim. Ama o 'benim meleğim binmek istemiyor ben de onun burada yalnız kalmasını istemiyorum' deyip yanımdan bir saniye bile ayrılmamıştı. Kapı çalınınca dikkatim açılan kapıdan tüm ihtişamı ile giren bedene kaydı. Gülümseyerek ayağa kalktım ve yanına gittim. Oda kapıyı kapatıp kollarını belime dolayarak bedenimi kendine çekti.
"Seni özledim."
Söylediği şeye gülmeden edemedim.
"Yanımdan ayrılalı daha 1 saat bile olmadı Namjoon."
"Biliyorum. Ama seni özlememe yetti."
Sırıtarak kollarımı daha sıkı sardım bedenine. Başımı anca geldiğim omzuna yaslayıp kendine has kokusunu içime çektim.
"PD-nim seni neden çağırmış?"
"Kötü birşey yok meleğim merak etme. Sadece yeni mv hakkında konuşmak için çağırmış."
"Anladım."
Kollarını belimden çekerek sarılmamızı sonlandırdı ve burnuma ufak bir öpücük kondurdu. Kıkırdayınca o da aynı şekilde kıkırdayıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Geri çekilip gözlerime bakarak dudaklarını yaladı.
"Seni gerçekten çok özledim."
Tekrar dudaklarıma yaklaşması ile gözlerimi kapatıp kollarımı boynuna sardım. Bu seferki öpücüğümüz kısa değildi. Yavaş yavaş geri giderek -ve onu da sürükleyerek- yatağa geri oturdum. Dudaklarımız ayrıldığı zaman eliyle beni nazikçe iterek yatağa çıkmamı ve uzanmamı sağladı. Kendisi de üzerime çıkmadan önce üzerindeki ceketi yerle buluşturdu. Üzerime çıktığı zaman elimle gözümü kapatan kahküllerimi itip tekrar ona baktım. Ama kaşları çatılmış bir şekilde elimi -bileğimi- incelediğini gördüm.
"Bileğine ne oldu?"
Sözleri üzerine benim de gözlerim bileğime kaydı. Dans pratiği sırasında üzerine düşüp bileğimi incitmiştim. Bu yüzden sarılıydı.
"Önemli birşey değil. Ufak bir incinme sadece. Dans pratiği sırasında üzerine düştüm."
Bileğimi tutup sargının üzerinden bir öpücük kondurdu. Gözlerim büyürken dudaklarını alnıma bastırdı. Gözlerimi kapatıp kokusunu tekrar içime çekerken dudakları yüzümün her santiminde gezinmeye başladı. Alnımdan göz kapaklarıma, göz kapaklarımdan yanaklarıma, burnuma, dudaklarıma, çeneme ve boynuma... Dudakları yüzümün aksine daha uzun bir süre oyalandı boynumda. Elimi ensesine yerleştirip onu kendime daha çok bastırırken gözlerim kapanmış, aralık olan dudaklarım arasından kısık mırıltılar çıkmaya başlamıştı bile. Dudakları bir kelebek öpücüğü ile yolculuğa başlıyor ve bu yolculuk ısırıklar ile son buluyordu. Hala boynumu emerken bir elini gömleğime atıp düğmeleri yavaşça çözmeye başladı. Dudaklarını boynumdan ayırıp kucağına çekerek beni oturur pozisyona getirdi. Ben kucağında otururken tekrar boynumu emmeye ve kalan düğmeleri çözmeye başladı. Nihayet tüm düğmeler çözülünce geri çekildi. Geri çekilmesini fırsat bilip ben de tişörtünün eteklerinden tutup çıkardım.
"Tanrım... Sen bu dünyaya Cennet'ten bahşedilmiş bir meleksin."
Sarf ettiği kelimelere gülümseyerek kollarımı boynuna sardım ve kendimi biraz ona bastırdım.
"Evet. Ben sana Cennet'ten bahşedilmiş bir meleğim. Senin meleğinim."
Derin bir nefes alarak gömleğimi yakalarından tutarak geriye çekti ama kollarımdan çıkarmadı. Dudakları bu sefer göğsümü bulunca ellerimi yumuşak saçlarına daldırıp başımı geriye attım.
"Benim meleğimsin. Benim nefesimsin. Benim yaşama sebebimsin. Benim herşeyimsin."
Beni yatırıp pantolonumun düğmesini açıp fermuarını indirdi. Dar pantolonumu boxerım ile birlikte bacaklarımdan sıyırırken kalçamı kaldırarak ona yardımcı olmaya başladım. Tekrar üzerime eğileceği sırada elimi göğsüne koyarak onu durdurdum. Sonra da onu yatağa yatırarak üzerine çıktım.
"Önce durumlar eşitlenmeli."
Öne eğilerek dudaklarımı boynuna bastırdım. Aynı anda elimi pantolonuna atıp düğmesini ve fermuarını çözdüm. Boynunu öperken derin nefesler alması doğru yolda olduğumu hissettirmişti. Biraz geri çekilip pantolonunu boxerı ile birlikte çıkardım. Sonra tereddütle de olsa tam erkekliğinin üzerine oturup yavaşça sürtünmeye başladım.
"Jin..."
Bir elini sırtıma koyup bir anda beni tekrar altına aldı. Ardından uzanıp yatağın yanında duran komidinin çekmecesinden tanıdık bir şişe çıkardı. İçindeki sıvıdan biraz parmaklarına sıkıp tekrar üzerime çıktı. Bir parmağını içime gönderirken kollarımı boynuna dolayıp onu kendime daha çok çektim. Bir parmağı içimde git gel yaparken dudakları sanki acımı hafifletmek istermiş gibi dudaklarıma ufak öpücükler konduruyordu. İkinci parmağını da içime göndermesi ile alt dudağını ısırarak boğuk bir inleme sundum.
"Nngg!"
Parmaklarını bir süre daha içimde git gellerine devam ettikten sonra çıkardı. Şişedeki sıvıdan biraz da erkekliğine sıkıp tekrar bacak arama yerleşti.
"Kendini kasma."
Kendini yavaşça içime itmeye başlaması ile derince inledim.
"N-namjoon..."
En sonunda tamamen içimi doldurduğunda kollarımı daha da sıkılaştırarak dudaklarına yapıştım. Dudaklarımız ahenk ile dans ederken içimde alışmamı beklemeye başladı. Alıştığımı hissettiğimde kalçalarımı hareket ettirmem ile o hareketlenmeye, benim de kısık çıkan inlemelerim daha yüksek notalara tırmanmaya başladı.
"N-namjoon... Nnngg!! H-hızlan!!"
Beni hiç bir zaman kırmayan sevgilim hızlanırken aniden bütün vücudumun kaskatı kesildiğini hissettim.
"AAHHH!!"
"J-jin..."
O vuruşlarına devam ederken ben yalnızca aldığım haz yüzünden inlemek ile meşguldüm.
"Nngg!! J-jin..."
"N-namjoon... H-hızlan!! Hızlan!!!"
Elini erkekliğime atıp çekmeye başlaması ile aldığım haz ikiye katlanırken tek yapabildiğim kısılmış sesim ile inlemeye devam etmek oldu. Sona yaklaştığımı hissettiğimde son bir inleme ile kendimi elime bıraktığım zaman o da kendimi kastığım için darlaşan deliğim yüzünden son bir inleme ile kendini içime bıraktı. Nefes nefese içimden çıkıp yanıma uzandı ve kollarını bedenime sarıp beni kendine çekti.
"Seni seviyorum meleğim."
"Ben de seni seviyorum sevgilim."
![](https://img.wattpad.com/cover/138564228-288-k477053.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~KİTTEN~
FanfictionMenejerlerinin aldığı kedicikle ilgilenmek zorunda kalan BTS üyeleri onu eve götürürler. 1-2 ay kadar onlarla yaşayan ve yakınlaşan kedicik bir hastalığa yakalanır. Hiç bir şekilde onu uyandıramayan BTS üyeleri olayı menejerlerine taşımak istemedikl...