Bölüm 8

220 22 13
                                    

Aklımda çok kurgu var ama bir türlü yazıya dökemiyorum. Aceleye getirmek istemiyorum olayları ama bu seferde çok yavaş ilerliyor gibi geliyor. Bilmiyorum ya, of. Umarım beğenirsiniz, yorum ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen. İyi okumalar.

---

Dorukhan'dan;

"Ya ama çok içmedim ki ben, hem daha bardağım bitmemişti."

"Hadi İris ayağa kalkalım."

İris'in kolunu omzuma doğru atıp tek elimle sırtına destek oldum. Göründüğünden daha ağırdı, oturduğu bar taburesinden onu kaldırmak işkence gibiydi. Bardaki performansından sonra durmadan içmişti. Gökhan her zaman böyle içmediğini söylediğinde daha da şüphelenmiştim, acaba bir sorunu mu vardı? Tabiki de vardı, babası baştan aşağıya bir sorundu zaten.

Gökhan'ın meraklı bakışları arasında, Gökhan'ın evine çıkan merdivenlere doğru İris'le birlikte yürümeye başladım. Sarhoş olduğu zamanlarda normal halinden daha huysuz oluyordu, ve de çocuksu. Onu böyle görmeye alışkın olmadığım için biraz garip hissettiriyordu inkar edemezdim.

Merdivenin başına gelince kendini yere çivilemiş gibi durdu. Bütün ağırlığını olduğu yere vermişti sanki,tek adım dahi attıramıyordum. "Hadi İris, birkaç adıma yukarıda oluruz kaldır ayağını."

Huysuz çocuklar gibi birkaç kez art arda omuz silkti. Dudaklarını yalayıp büzmeye başladı. Tamam, kabul. Bu haliyle her ne kadar çocuğa benzese de oldukça... Oldukça tatlıydı. Hayır, güzel. Onu gördüğüm ilk anda da böyle düşünmüştüm, güzel. Ama bunu tabikide İris'e söylememiştim. Zaten yanında kalmamı zar zor kabul etmişti, bunu duysaydı beni tamamen hayatından atardı. İltifatların kızı değildi İris, sözlerim geri tepebilirdi.

"Çıkmayacağım işte, çok istiyorsan kucağına al." dedi ve bana dil çıkardı. İris bana dil çıkardı! Bunu da gördüysem her şey mümkün demekti. Bu hareketi karşısında, oldukça gerçekçi bir şekilde güldüm. Sadece onun yanındayken hareketlerim gerçekçi hissettiriyordu. Onun yanında kendim oluyordum çünkü, başkası değil.

"Peki, öyle olsun."

Bacaklarını kavradığım gibi onu omzumdan aşağıya sarkıttım. Ani hareketim karşısında oldukça gürültülü bir çığlık atmıştı. Sesi karşısında yüzümü buruşturdum, fazla yüksek ve tizdi. Hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Omzumun üzerinde olmasına rağmen rahat durmuyordu. Zaten bir süre sonra İris sanki komik bir şey yapıyormuşuz gibi kahkaha atmaya başlamıştı. Bu dakikaları hafızama kazıdım, İris'in kahkahası hayatım boyunca oldukça az duyabileceğim bir şeydi çünkü.

Sesini en tiz noktaya çıkardı ve kelimeleri yayarak konuştu. "Ben lolipop istiyorum, kolalı olanlardan." 

"Tamam ama önce yatağa uzan, sonra ben sana lolipopunu getireceğim." İris başını bir kaç kez sallayarak yatağa, Duru'nun hemen yanına uzandı. Bu kolay olmuştu, bilseydim bu taktiği en başında uygulardım.

İris'in üzerindeki ceketi çıkarmaya çalışırken İris kıkırdamaya başladı. Gözlerinde alaycı bir bakış yakaladım, anlamını çözemediğim bir bakış. "İsteseydin ben çıkarırdım Dorukhan, söylemen yeterdi."

Yine dudaklarının arasından küçük bir kıkırdama kaçırdı ve bana göz kırptı. Yaptığı ima karşısında yanaklarımın kızarmasına engel olamazken, sarhoş olduğu için bunları hatırlamayacağına sevindim. Yoksa bu an, aramızdaki ilişkiyi oldukça gerilere çekebilirdi.

Ceketini çıkardıktan sonra önüne gelen saçlarını geriye doğru ittirdim. Ama yanaklarında kalıp gibi duran akmış göz kalemi ile uyumasına içim elvermedi.  "Makyajını silmemi ister misin?"

Bilinmeyen (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin